(Turkish) Özbekistan

Sorry, this entry is only available in Turkish. For the sake of viewer convenience, the content is shown below in the alternative language. You may click the link to switch the active language.

ÖZBEKISTAN

Özbekistan’ın ikinci büyük şehri Semerkant, İpek yollarının en önemli kavşakların biri ve Timur’un mezarının olduğu yer. Burada her şey Timur adına, karısı Bibi Hatun adına, çocuklarının adına, akrabalarının adına yaptırılan camiler, külliyeler, anıtlar. Eserlerin çoğu ölümünden sonra kaderine terk edilmiş veya yıkılmış.

Bu gün bütün olarak ayakta çok bir şey kalmamış. Bu kadar büyük komutan ölünce neden arkadan gelenler bunlara sahip çıkmamış aksine bazılarını yıkmışlar! .14. yüzyılda hükümdar olan Timur (Timurlenk veya Aksak Timur)) yaşam süresince bölge ve kendi halkını korku ve zalimce yönelmiş . Sonra gelenler de kendisini çok hatırlamak istemedikleri için eserlerine sahip çıkmamışlar diye düşünüyorum. Semerkant’tan Timur’u çıkarırsanız geriye pek bir şey kalmaz. Ancak bütün eserlerinde gerçekten büyüklük ve muhteşemlik var. Özellikle Registan Meydanı bir çok sanat ve toplantı etkinliklerinin yapıldığı üç tarafı medrese olan muhteşem bir meydan . Bilinen büyük edebiyatçı Alişir Nevai de burada yaşamış. Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Sirin ..gibi ünlü romanların yazarı.Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra Timur’un doğduğu yer Şehri Sabz’a (yeşil şehir ) geldik. İlginç bir yer. Çevreyi ve tarihi yerleri gördükten sonra Timur’un muhteşem saraylarından Aksaray’a geldik. Gerçekten muhteşemmiş, ancak geriye sarayın koca giriş duvarından başka bir şey kalmamış, yıkılmış. En önemlisi, sağ iken yaptırdığı mezarı, öldükten sonra unutulmuş olmalı ki Semerkant’a gömülmüş. Burada ki mezarı ise yıllar sonra tesadüfen bulunmuş.Timur’un bilinen en büyük heykelinin önünde poz poz resim çektirdikten sonra geç saatlerde Buhara şehrine geliyoruz

Buhara Ortaçağ döneminden tipik bir Orta Asya şehrinin bozulmamış örneği gibi. Baştan sona medreseler, hanlar, hamamlar, tarihi eseler ile dolu bir şehir. En büyük şaka da Nasrettin Hoca heykeli ! Neden burada belli değil. Fıkra gibi, Özbekistan da Nasrettin Hoca..hah hah ha….

Çoğunluğu çölde geçen uzun bir otobüs yolculuğundan sonra Ortaçağ da köle ticaretinin merkezi olan Hiva şehrine geldik. Hiva Ortaçağ döneminde İpek yolu üzerindeki en önemli kavşaklardan biri. Döneminin özelliklerini aynen muhafaza etmiş masal gibi bir şehir. En önemli dört Han’lık tan birinin merkezi ve Abu Reyhan El-Biruni (gök bilimci, doğa bilimci.. ) ve Musa El- Harezmi ( gök bilimci, matematikçi) gibi bilim adamlarının yetiştiği çok güzel şehir.

Sabah Taşkent’ten Fergana vadisine gideceğiz, yollar büyük araçlar için uygun olmadığından binek arabalar ile gidiyoruz. Fergana vadisi, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ı içine alan Orta Asya’nın en verimli en bereketli yeri. Özbek nüfusun üçte biri de burada yaşıyor. 1700 lü yılların başında var olan ve aynı yüzyılın sonun da Rusların istilası ile kaybolan büyük Kokand Han’lığı da burada yaşamış. Yolumuzun üzerinde, ekmek pazarına uğradık. Onlarca ekmek satan tezgahlar yan yana dizilmiş bir sürü farklı değişik ekmek satıyorlar.otlusu,tuzlusu, peynirlisi.soğanlısı ,çeşit çok hangisini istesem al.Satıcıların hepsi hatun, süslenmişler satışın keyfini sürüyorlar.Fotoğraf çektirmeye de pek meraklılar hani.Çoğunun ön dişleri sıra sıra altın, bu herhalde statü belirliyor.En fazla altın dişi olan en makbul gibi.Elime bir kağıt tutuşturdu güzel kızlardan biri, hey ne oluyor dedim ama laf aramızda havalara da girdim haa,, yürüyüşüm değişti, Hemen çaktırmadan rehbere gösterdim fısıltı halinde ne yazıyor diye.Adresini yazmış çektiğim resimleri istiyormuş. Tısss…Kokand ve Fergana şehirlerini şöyle bir dolaşıp mektep, medrese, cami, külliye, saray ,müze gibi yerleri gördükten sonra otelimize geldik. Yolda bir sürü “dalyarak “gördük! !!….Hey hey bi dakka,.Şimdi siz, aaa ne kadar ayıp, ne kadar kötü diye düşünüyorsunuz.!?..peki ne demek, manasını biliyor musunuz.? Öz Türkçe de ve bu coğrafya da kullanılan Türkçede ve de Azeri Türkçesinde ‘yarak’ silah anlamına geliyor. ” dallyarak ” da silahlı asker demek. Yani hiç kötü bir şey değil mana olarak. İstediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Mesela Amerikalı dalyaraklar derseniz, silahlı Amerikan askerleri anlaşılır.. mahzuru yok gibi!!. Ancak karşınızdaki doğru Türkçe bilmiyorsa sonuca katlanmak gerekebilir. Siz gene de çok kullanmayın bence….Aklıma geldi, bazen ” ananın hörekesi ” deriz , peki ne demek , küfür gibi düşünüyorsunuz .. höreke özellikle Anadolu da kadınların yün eğirirken kullandıkları, eğirdikleri yün, iplik haline gelince üzerine sardıkları topaç gibi fırıldak . Buna höreke denir. Ananın hörekesi kötü bir şey mi!!? Ama biz küfür gibi kullanırız. Gene de siz herkese söylemeyin bence !!…

Sabah erken Kırgızistan’a hareket.

Özbekistan; Rusça ve Özbekçe esas lisan, ayrıca yöreye göre Tacikçe ,gibi yerel lisanlar da konuşuluyor..1991 da kazanılan bağımsızlıktan sonra hızla gelişmeye çalışıyorlar. En önemlisi doğal gaz çıkıyor.12 vilayeti var ve Kara Kalpaklılar Özerk Cumhuriyeti de bu sınırlar içinde… Ne cumhuriyetler var be , şapkaya göre cumhuriyet..

Özbekistan da önemli Unesco Dünya Mirasları gördük: 3000 yıllık dünya kültürlerinin kesişme noktası ve İslam mimarisinin en önemli örneklerinden Semerkant ,Timur döneminin önemli bilim ve kültür merkezi Şehr-isabz,orta çağ mimarisinin en güzel örneklerinde. Buhara ve Hiva 19. Yüzyıl Müslüman mimarisinin yaşayan en güzel örneği.

 

Hayrettin Kağnıcı

www.hayrettinkagnici.com

 

Mayıs 2014

error: iletişim : [email protected]