Togo
Togo’ya Ülkenin kuzeyinden Gana sınır kapısından giriş yapıyoruz. Afrika’da çok hareket olmayan kapılardan ülkeye giriş yaparsanız, gümrük işlemleri genelde baraka gibi yerlerde yapılır. Her şey elle kayda geçer, potansiyel problem hep vardır, çoğu kez temel uluslararası kurallar burada işleyemeyebilir. Neyse zorluk çıkmadı geldik Togo’ya. Buralara seyahat için mutlaka sarı humma aşısı yaptırmalı ve resmi aşı sertifikası yanınızda olmalı. Girişte ve çıkışta daima sorulur. Togo da kapıda evrakları doldurup vize almak gerekiyor ancak sağlam bir rehber eşliğinde iseniz bütün bunları otele yerleştikten sonra da yapabilirsiniz. Sabah giriş vizelerimiz geldi, yaşasın.. Togo da program başlıyor.
Sınırlarda, ülke giriş işlemleri yaptırmak için önce gümrük kapısını bulmak gerekir, sonunda biraz dolaştık soruşturduk bulduk. Bu işlemler pasaportu olan turistler için. Zaten kapı sınır geçiş falan yok, o yörede oturanlar gelip geçiyor. Yerel halk için sınır başka ülke falan böyle bir kavram yok.
Toplam 56.785 km2 yüz ölçümü 7.5 milyon nüfusu olan, yerel lisanda “su” ve “liman” anlamına gelen, Afrika kıtasının ufak ülkeleri arasında yer alan Togo, güneyinde Gine Körfezi’nde Atlas Okyanusu ile buluşur. Togo Afrika’da kültürel geçmişi ve konumu sebebiyle ziyaret edilecek ülkeler arasında yer almaktadır.
1500 yıllarında Afrika’da köle sevkiyatının yapıldığı başlıca limanlardan biridir.1884 de Almanya’nın sömürgesi olmuş, 1914 yılında İngiliz ve Fransızlar Togo da hakimiyet kurmuş ve 1922 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 2/3 si Fransa’ya 1/3 İngiltere’ye sömürge olarak tahsis edilmiş, 1960 yılında da bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu tarihten itibaren günümüze kadar birçok darbe girişimleri, suikastlar, bombalı olaylar, ayaklanmalar olmuş ve bu karışıklık halen devam etmektedir.
Afrika’nın batısında, Atlas Okyanusu’nda küçük sahili olan, Gana ile Benin arasına sıkışmış sanki cetvel ile çizilmiş gibi, ince uzun bir ülke. Afrika ülkelerinde sahil kesiminden uzaklaşıp iç taraflara gidildikçe gelenekleri henüz bozulmamış kendi kültürlerini muhafaza eden kabileleri bulmak mümkün olur. Bu gezinin amacı da burada farklı kültürlerdeki kabile ziyaretleri.
Afrika da yolda birisi ile karşılaşırsanız, konuşma genelde, nasılsın, merhaba, naber falan gibi sözler ile başlamaz. Deden nasıl, baban nasıl, anan nasıl, halan asıl gibi karşılıklı olarak yaşayan sülalenin sağlık durumu ile ilgili sorular ile başlar, bu epey bir zaman alır. Zaten hiçbir şey zaman ile ilgili değil. Birisinden bir şey mi istediniz, muhtemelen biraz beklersiniz yani kısaca burada “African time”, Afrika zamanı geçerli, bu da ucu açık bir zaman dilimi. Para değiştirmek için bankaya giderseniz uzun bir zamanı göze almalısınız. Sıcak havanın etkisinden olacak gerçekten yavaş ilerleyen bir hayat şekli.
Ülkenin kuzey bölgesi Müslümanların daha yoğun olduğu bölgeler. Sabah otelden ezan sesini rahatlıkla duyabilirsiniz.
Togo da sekiz krallık bölgesi yani aşiret şeklinde yönetilen bölgeler. Kabile şefleri kral olarak anılıyor. Bassan bölge Krallığında Badgeli demirci köyüne gidiyoruz. 10. yüzyıldan beri geleneksel olarak demir üreten ve bu işleri kutsal bir ritüel şeklinde yapan bir yer. Köy belli ki çok zengin demir cevheri yataklarının üzerinde. Bu cevher topraktan sadece halen doğum yapabilme kabiliyeti olan kadınlar tarafından çıkartılıyor. Bu taş şeklinde cevherler, kendi yaptıkları son derece ilkel fırınlar da ergitip cevheri ayrıştırıyorlar. Bu işlemde de sadece yetişkin erkekler tarafından yapılıyor. Sonra bu madenlerden tarım aletleri, pala, bıçak gibi malzemeleri üretiliyor. Bu sürecin tamamı kutsal olarak kabul ediliyor. Bugün üretim şekli giderek azalsa da devam eden bir gelenek var.
Köyü dolaşıyoruz, davullu çıngıraklı müzik sesleri geliyor. Yöneldik sesin geldiği yere, köyün ortasında ateş etrafında geleneksel kıyafetler ile şarkı söyleyen dans eden yerli halk. Tam geleneksel festival havası. Yarı çıplak vaziyette, başlarında, üzerlerinde, ayaklarında deriden yapılmış ilginç kıyafetler, ayaklarda bolca çıngıraklardan yapılmış halhalların çıkardıkları ses, davulların çaldıkları ritim ile birlikte ortadaki ateşin etrafında kendinden geçmiş vaziyette dans ederek dönen yerliler. Süper, kendinden geçmiş vaziyetteyim. Her şeyi ile Afrika dansı. Biz sonuna yetiştik ama bir saatten fazla sürdü zaten yeter, hava da iyice kararmaya başladı.
Belli zamanlarda yapılan bu geleneksel kutlama. Hasat zamanı, tarladan toplanan ürününün bir kısmı tarlada ataların ruhları için bırakılıyor. Bu dans ürünün bereketini kutlama ve ataların ruhlarına şükran dansı.
Karanlık oldu, yolumuz uzun gece yolculuğu, ne kadar güvenli bilmiyoruz. Geceyi Kara şehrinde geçireceğiz.
**
Kbieh kabilesinin yaşadığı Pya köyüne gidiyoruz. Çok eskilerden beri geleneksel olarak seramik kap kacak üretiyorlar. Her şey yıllar öncesinden, eski usul ve yöntem ile devam Aslında ilginç bir yer. Buralarda her kabile farklı, giyinişleri, surat yapıları, yaşam biçimleri gibi aralarında ciddi ayrılıklar var. Bölgeyi iyi bilen birisi, adamın suratına bakınca hangi kabileden olduğunu rahat anlar. Epey sohbet ettik, dertlerini dinledik şakalaştık veda ediyoruz.
Bugün öğlen geleneksel yemek; beç tavuk, domates soslu palenta. Palenta buraya özgü mısırdan yapılan püre gibi bir şey, genelde en çok yenilen. Yüz yıl yemesem aklıma gelmez..
Atakora dağlarının yamaçlarında yaşayan Tamberna kabilesinin yaşadığı köye gidiyoruz. 13. yüzyıllarda Afrika’nın birçok yerinde insanları Müslüman yapmak için baskılar yapılmış, özellikle kırsal kesimdeki halk baskılara dayanamayıp göç etmek zorunda kalmışlar. Mali’den kaçıp buraya gelen Taberna kabilesi, burada kendi geleneklerine uygun kale şeklinde evler yaparak yaşamaya başlamışlar. Wodoo inancına göre kötü ruhlardan korunmak gerekir, bunun için köyün girişinde ve evlerin önünde kötü ruhlar için totemler var. Bunlar farklı büyüklükte ve şekilde, üzerlerinde semboller olan topraktan yapılmış koni şeklinde işaretler. Evler iki katlı, içeri girince iç tarafta kurutulmuş hayvan kafaları ve postları var, bunlarda hem kötü ruhlardan korunma hem de yabancılar gelirse korkması için. Üst tarafa küçük dar bir aradan geçerek çıkılıyor. Üstte teras gibi bir yer, zayıf bir insanın sürünerek girebileceği kadar küçük girişi olan odalar veya koni şeklinde sazdan yapılmış kulübelerin tepesinden merdivenle çıkarak içeri girdikleri birkaç metre kare boyutunda yerler. Buralar gece yattıkları yerler. Her gün sabah akşam yatmak için sığınak gibi bu yerlere girip çıkıyorlar.
Buralarda kurallar ağır ve acımasız. Yetişkin olan her genç kız, belli bir ritüel tören sonrasında çıplak vaziyette ormana yalnız olarak bırakılır. Birkaç hafta ormanda kendini koruyabilmeli ve karnını doyurabilmeli. Bu süreci başarı ile tamamlayıp geri dönebilirse köyün bireyi haline gelebilir ve evlenebilir. Bu, kadının evlilik sürecinde her türlü zorluğu karşı koyabileceği ve çocuklarını korkusuzca yetiştirebileceği eğitim gibi kabul edilebilir. Ormanın zorlu yaşamından geri gelebilirse gene ritüelik bir tören ile başına üzerinde antilop boynuzları olan başlık takılıyor.
Kadının, kabilenin bireyi olduğu ve evlenebileceği anlamına geliyor.
Erkeklerin işi daha zor. Her türlü acıya katlanmayı öğrenmeli ve dayanıklı olmalı. Bunun için karşılıklı olarak birbirlerine acı verebilecek kırbaçlamalar, bıçaklar ile vücutlarına ve yüzlerine derin kesikler yapmak gibi…bunların hepsi belli ritüelik törenlerde yapılıyor. Erkek bu süreçte bağırmamalı, ağlamamalı, gözünden yaş gelmemeli hiçbir şekilde acıyı hissettiğini belli etmemeli. Bütün bunlardan sonra erkek birey olarak kabul edilir ve evlenebilir. Bunun sonucu olarak da başına bizon derisinden şapka giyme hakkını kazanır. İşte buralarda kadın olmak erkek olmak böyle bir şey. Burası bu geleneklerini halen devam ettirdikleri için Unesco Dünya Mirası listesine alınmış.
Aynı bölge sınırları içinde Koatame köyünde başka bir Tamberma kabilesinin yaşadığı yere gidiyoruz.
Kadınlar meydanda, söyledikleri şarkılar ile sert hareketlerle dans ediyorlar. Belli ki danslarda bile dayanıklılık ve mücadele ifadeleri. Bir süre sonra erkekler belirdi ortalık yerde, ellerinde uçlarında kırbaç olan kalın sopalar. Önce hızlanan ritim eşliğinde danslar, kadınlar yavaş yavaş geri çekilmeye başladıkları anda kıyamet koptu. Erkekler birbirlerine acımasızca vuruyorlar nereye denk gelirse, yaralamak için ustaca dövüş. Arada bir kadınlar tekrar dansa başlıyor belli ki dövüşçülere nefes aldırmak için. Erkekler tekrar kafa göz, ayak, bacak denk gelen yerlerden ciddi sesler geliyor. Gerçekten yalandan değil adamlar ölümüne vuruyorlar birbirlerine. Kollarında vücutlarında kanlar gözükmeye başladı. Hiçbiri acı çektiğini belli etmiyor belki de gerçekten hissetmiyorlar. Bir süre sonra kadınların gene ortalık yerde dans etmeye başlamasıyla durum sakinleşti. Bu bizim için yapılan bir gösteri, gerçek erkekliğe geçme törenlerinde bu daha acımasız ve uzun sürüyor, Kimsenin böyle bir gelenekten şikayeti yok ki yüzyıllardan beri aynı şekilde devam ediyor. Burada da kadınların kafalarında boynuzlu şapkalar.
Boynuzlu şapka satın almak istedik, öyle hazır vitrin usulü olmuyor, ihtiyaç halinde yapılıyor. Ortalarda bir tane var gösterdikleri, şefin kendi kızı için yaptığı tören başlığıymış. Yakında kızını, kendi eli ile birkaç haftalığına yalnız başına ormana yollayacak ve dönüşte kızının başına gurur ile takacak. Böyle de bir durum. Böyle durumlar..
Bol fotoğraf ve kabileyi kendi haline bırakıyoruz.
Burası Afrika, özellikle kırsal kesimlerde hala kendi gelenek ve inançları ile yaşayan yüzlerce kabile ve bunların kendi koydukları kurallar ile sürdürdüğü hayatları. Böyle bir yerde tabi ki ömür ortalaması 50 yaş civarı. Buralarda beslenme şekli, genelde çocukların buldukları plastik kap içinden elleri ile yedikleri darıdan yapılan lapa gibi bir şey.. Su ve temizlik konusu genelde gündemde değil gibi. Çocukların beslenme bozukluğu nedeni ile neredeyse hepsinin karnı şişmiş vaziyette. Eğitim çok gündemde olmayan çözümü de olmayan bir konu, belki çook uzun yıllar sonra. Buralarda ulaşım zordan öte, yanınızda bölgeyi ve kabile geleneklerini bilen birisi yoksa gelemezsiniz. Kabilelerin bazıları göçebe hayatı yaşıyor.
Afrika ülkelerinin çoğu geçmiş kolonyal dönemin izlerini taşıyorlar. Sömürge döneminden kalan acılar ile alışkanlıklar birbirine karışmış.
Konuşma fırsatı bulduğumuz insanlar nereli olduğumuzu ve geçmişte hangi ülkenin sömürgesi olduğumuzu sorduklarında, sömürge geçmişiniz olmadığını söyleyince anlama zorluğu çekiyorlar. Aslında Türkiye diye bir ülkenin varlığından da çok haberleri yok. Togo da sömürgeciliğin etkisiyle ülke genelinde resmi lisan Fransızca ayrıca birçok yerde farklı yerel lisanlarda resmi olarak kullanılmakta.
Diğer batı Afrika ülkelerinin aksine yerel dinler %41 oranında daha yaygın. Diğerleri ise Hıristiyan %30, Müslüman %29.
Wodooizm özellikle batı Afrika da en yaygın inanç. Batı Afrika kökenli ruhçu-animist birinanç şekli. Wodoo (Vudu) inancına mensup kişilerin herhangi bir lideri, peygamber statüsünde takip ettikleri kişiler ve yazılı bir kutsal kitapları yok. Wodoo kelimesi atı Afrika dilinden gelir ve “manevî varlık” anlamına gelir. Başkalarına şifa verme ve iyilik yapmaya odaklanan, bir inanç şekli. Afrikalı kölelerin zorlu çalışma koşullarına ayak uydurmasına yardımcı olmuş.
Wodooizm, Amenizm içerikli bir inanç. İnsanlar ölünce ruhların özgür kalması için gökyüzünde diğer ruhlar ile buluşması gerekir. Cenaze, mezarlığa toprağa gömülene kadar dans ve müzik eşliğinde götürülür, ruhu güzelliklerle yolcu etmek anlamıdır. Ruhun bedenden ayrılıp gökyüzünde diğer ruhlar ile buluşması esas müzikli danslı bir tören ile kutlanır. Esas cenaze töreni budur. Akraba, yakın dostlar, komşular kalabalık olması töreni daha görkemli yapar. Dilekler, dualar, bu konuda yetkin kişiler tarafından veya fetiş denilen totem gibi yöreye göre şekillenmiş objeler üzerinden yapılır. Bazı haller de dileği kuvvetlendirmek için adaklar adanabilir. Hayatta iken kötülükler yaptığı veya günahkar olduğu için ruhu gökyüzüne ulaşamayan veya diğer ruhlar ile buluşamaması durumlarında ve kötü ruhlardan korunmak için evlerin önüne içine özel fetişler kullanılır. Hatta insanlar üzerlerine bazı objeler asar kötülüklere karşı.
Aslında bu gelenek, pagan inançların çoğunda vardır. Bizimde geçmiş Şaman kültüründen gelen ve halen de kötülüklerden korunmak için evlerde kullandığımız, deve dikeni, nazar boncuğu, at nalı, gibi objeler de bir nevi fetiştir. Boyna asılan muska gibi, kötülere karşı her yolu denemek lazım…inandığın şey doğrundur..
Coğrafi koşullar, iklim ve ekonomik şartlar dikkate alındığında sağlık ile ilgili sorunlarda tek ulaşılabilecek merci şifa dağıtan büyücüler de gözükmekte. Bunlar da kendi gelenek ve yöntemleri ile hastaya yardım etmeye çalışır. Şifa vermek üzere fetiş yöntemlerine yani totem veya bazı işaret ve objelerin gücüne inanılır. Bu şifalanma sürecinde, otlar, kurutulmuş hayvan kafatasları, uzuvları, diğer bazı doğadan tedarik edilen malzemeler dualar eşliğinde hastayı iyileştirme sürecin de kullanılır. Hasta iyi olursa büyü sonucu, olmaz ise zaten yapacak bir şey yoktu! Şartların yarattığı imkanlar ve çözümler, bütün bunlar özel merasimler, törenler eşliğinde yapılır. Bazılarında olduğu inanılan bu etkileme gücü “kara büyü” diye kötü yönde kullanmak isteyenler de olabilir. Etki gücü ise sizin inancınız ile doğru orantılıdır. Wodooizm de de diğer din ve inançlar gibi sistemi ayakta tutabilmek devamlılığını sağlamak için anlaşılmaz ve karmaşık değerleri vardır.
Batı Afrika çıkışlı köle sevkiyatı ile Brezilya, Haiti, Karayipler, Dominik Cumhuriyeti, Küba ve Kolombiya ile ABD’nin Louisiana eyaletine giden köleler bu inancı buralara da taşımışlar. Hem Voodoo inancı taşıyan hem de Hıristiyan olan çok insan var. Törenler esnasında doğaçlama olarak yapılan müzik, caz gibi bazı müzik tarzlarına da ilham olmuştur. Voodoo’da tüm ayinler, törenler, danslar evrenin ve düzenin koruyucusu Iwa için yapılıyor. Ona güç vermek için hayvanlar kurban ediliyor, onunla bu şekilde iletişime geçiliyor. Bez bebeklere iğne batırılıp kötü büyü yapmak aslında Voodoo’yu temsil etmiyor. Bunlar, batının uydurması. Dünyada yaklaşık 30-40 milyon Voodoo inançlı insan olduğu tahmin ediliyor.
Togo ekonomisi temelde tarım ve hayvancılık üzerinedir. En önemli ihraç ürünleri, pamuk, kahve ve kakaodur. Ülkede tekstil ve ayakkabı sanayi de gelişmiştir. Ticaretinin büyük kısmı, Fransa, Almanya ve Hollanda’ya, yani geçmişte sömürüldüğü ülkeleredir.
Sevgilerimle
Hayrettin Kağnıcı
Mart 2019