Kuzey Kore

KUZEY KORE

Geçmişte çok merak ettiğim, gidilebileceğimi bile düşünemediğim en koyu komünizmin yaşandığı dünyanın en gizemli yerlerinden Kuzey Kore. Burada gördüklerim, isteyip göremediklerim, kendi halkının bile göremediği, arka planda olanların anlaşılmaz siyah ile beyazın ebruli dünyası.

Rusya’nın en doğusunda Pasifik Okyanus sahilinde Vladivostok şehrinden, Kuzey Kore’ye ait Koryo havayolları ile baş şehir Pyongyang’a gidiyoruz. Gerek gideceğimiiz yerler hakkında gerek ülke hakkında çalışma yapsam da ucu açık çok konu var. Kapalı bir toplum, bir sürü yasakların olduğu bir yer. Neyse işi oluruna bıraktık. Gerçekçi olmak gerekirse girişte ve gümrük de beklediğim sıkıntılar olmadı. Böyle ülkelerde en çok dikkat edilen şey dışarıdan ülkeye yasak yayın, mevcut rejime karşı olan belge, evrak sokmak. Bu konuda çok tolerans olmuyor biliyorum. Dışarıda bekleyen iki rehber ile tanıştıktan sonra şehir merkezine doğru hareket. Rehber kesin uyulması gereken kurallar ve yasaklardan bahsetmeye başladı. Otelden yalnız başınıza çıkmak dolaşmak yasak, mutlaka bize bilgi vereceksiniz, uygun ise grup olarak gideriz. Fotoğraf çekme konuları çok hassas, yollarda ve birçok yerde göreceğiniz “liderimizin” resmini, otobüs dudaklarından bekleyen insanları, inşaat veya benzeri yerlerde çalışan insanları, otobüsün içinden veya dışarıda yürüyen veya bekleyen askerleri ve askeri araçların resimlerini çekmek kesin yasak. Yapacak bur şey yok, kurallara uyacağız. Önce geç bir öğle yemeği. Geniş caddelerden geçerek son derece modern 40-50 katlı binaların olduğu bölgedeki bir restorana geliyoruz. Her şey programlı.

İlk soru, bu binalarda kimler yaşıyor? Kuzey Kore’de bilim insanı ve araştırmacılar, devlete başarılı olarak hizmet etmiş bürokratlar, partizanlar ve öğretmenler önemli ve en yüksek maaşı alıyor, bu tip modern binalarda oturuyor. Öncelik onların. Biraz dolambaçlı anlatılsa da çıkan sonuç bu..

120.500 km² yüzölçümü olan ülkenin %80 i dağlık bölge ve yaşam pek yok. 20 milyon ülke nüfusu daha uygun olan güney bölgelerde yaşıyor. Baş şehir Pyangyong da ise 3 milyon. Yollar düzgün ve bakımlı her köşede trafik polisi var ama trafik pek yok gibi. Ortalarda fazla araç da gözükmüyor, belki bir gün yoğun trafik olur diye şimdiden hazırlık.

Yemek sonrası, büyük bir alan üzerinde inşa edilmiş içinde 30 milyon kitap olan son derece modern bir kütüphaneye gidiyoruz. Gerçekten müthiş, şaşkınlık içindeyim. Birçok dilde lisan kursu var bedava, her konuda kitap bulabilirsiniz ve evinize götürebilirsiniz. Her konunun profesör seviyesinde tartışabileceğiniz, danışabileceğiniz birileri hep var. Konuyu anlamadınız veya konu üzerinde yorum yapmak istiyorsunuz hoca sizi bekliyor, yeter ki sen ilim irfan yolunda bir şeyler öğrenmek iste. Türkiye hakkında ne kitapları var diye sorduk, olmadığını ama yazılım ve bilimsel konularda her türlü kitabı yollarsanız çok memnun olacaklarını belirttiler. Ah, ablacım ah, böyle kitaplar bizde var da okuyan olsa canım feda, biz bu işleri din iman kuvveti ile yaparız, öyle çok kitap okumaya falan gerek yok! Bu boyutta olmasa da ülke içinde her yerde böyle kütüphaneler varmış. Ülkeye gelen insanlara ilk olarak gösterdikleri yer, böyle bir kütüphane. Diğer bazı ülkelerde de gelen turistleri götürdükleri yerler arasında kütüphaneler de vardır. Demek ki eğitimin temel taşlarından biri; kitap okuma alışkanlığı edinme, araştırma yapmayı öğrenme kütüphanelere olan ayak alışkanlıklarının olmasıdır. On beş yirmi yıl öncesine kadar en azından İstanbul da olan ve de lise yıllarından itibaren gittiğim birçok kütüphaneler bugün yok artık, kapandı. Türkiye de bugün yirmi yaşın altında insanların çok büyük çoğunluğu kütüphane bilmez ve hayatında da gitmemiştir. Okuma öğrenme alışkanlığı olmadan, gelişelim, büyüyelim arkadaşlar demekle olmuyor bu işler. Kütüphane alışkanlığının internetten farklı bir kültür olduğunu düşünüyorum.

Akşam beklenmedik güzellikte bir müzik gösterisi, sonra beklentimin üstünde her türlü imkanı olan otel. İlk gün büyük sürprizler ile başladı

**
Sabah çok erken çıkıyoruz yola, Güney-Kuzey Kore sınırına yani 38 inci paralelin geçtiği yere gidiyoruz İlk talimat geldi, yolumuz üç saat, sadece 1, 5 saat sonra ve bir sefer mola olacak. Arada durmak yok. Yani bi durum olursa mıçtık otobüsün içine. Bölgeye yaklaştıkça kontroller sıklaştı. Önce Kuzey Güney Kore savaşları hakkında olayın bu tarafından bakış açısı ile bilgilendirme, bol kahramanlık hikayeleri, askerden arındırılmış bölge gibi konular hakkında harita üstünde brifing. Sonra askerler kontrolünde barış görüşmelerinin yapıldığı yere gidiyoruz. Birleşmiş Milletler adına Amerikalı generaller ile Kuzey Kore generallerinin karşılıklı oturduğu salon ve masa, 27 Temmuz 1953 tarihinde ateş kes anlaşmasının yapıldığı salon ve masa, olan bitenler hakkında açıklamalar. Sonuç olarak toplamda, içinde Türk askerlerinin de olduğu asker, sivil milyonlarca insanın öldüğü trajik bir savaş hikayesi

Napolyon’un dediği gibi “Tarih, kazananlar yazdığı destandır”. Bunlar da kendi hikayelerini anlatıyorlar ama, bütün savaşlar gibi bunun da kazananı olmamış ..

1945 yılında Rusya ile Amerika, Kore yarımadasını kendi aralarında 38. enlemin kuzeyi Rusya’nın, güneyi ise Amerika’nın kontrolünde olacak şekilde paylaşırlar. Daha sonra, Rusya, Amerika’nın kontrolünde olan Güney Kore bölgesini de stratejik nedenler yüzünden kendi hakimiyeti altına almak ister ve Komünist Çin ile birlikte K. Kore’yi de önüne katarak 38. Paralelin güneyine, Güney Kore topraklarına saldırı düzenler. 1950 yılında Kuzey Kore, Güney Kore’ye saldırdığında, Asya’nın uzak bir köşesindeki küçük bir ulusun kavgaya tutuşmasından çok komünizmin, kapitalizme karşı savaşıydı. ABD’nin girişimi ile kurulan Birleşmiş Milletler ordusuna Türkiye de asker yollayarak savaşa katılmış ve çok şehitler vermiştir. Sonuç olarak çok büyük kayıplar verilen bu savaş sonuçlanmamış, halen ateş kes anlaşması ile durum sürmektedir.

Savaş hakkında bilgiler, daha önce duyulan duyulmayan, yanlı, yansız bir sürü hikaye.

Başından beri iki rehber eşlik ediyor, biri en önde diğeri gurubun en sonunda herkes kontrol altında, kopmak kaybolmak yok. Bugün bir de kameraman geldi, bütün gezi boyunca video çekecekmiş sonunda isteyen olursa da satacakmış, herkes kayıt altında. Neyse önemli değil.
Kuzey Kore’de bütün binalar, yollar, evler, arabalar, fabrikalar devletin malı ve herkes kendi mesleğine, becerisine göre ücretli olarak bir yerde çalışıyor. Aynı seviyede ki herkesin ücretleri aynı. Şayet terfi etmek veya daha fazla para almak isterseniz, her üç yılda bir yapılan sınavlara girebilir, başarılı olursan terfi edebilirsiniz. Çok çalış başarılı ol çok para ve farklı imkanlar, farklı statü. Tabi ki parti ile iyi ilişkiler de olacak. Bizde de, arkanı teşkilata dayamaz isen aynı havuzda olmaz isen alemi-cihan olsan nanay.. olanı da kaybedersin.

Mecburi eğitim 12 yıl, teknik ve mühendislik eğitimine çok önem veriliyor. Özellikle araştırmacı iseniz, teknolojik bir yenilik yaparsanız en büyük sensin. Hem para hem imkan olarak. Anlaşılan o ki, devlet bilim ve mühendislik konularına inanılmaz destek veriyor. Ev kiraları ortalama olarak, maaşın %3 nu geçmez. Konut büyüklüğü ise aile nüfusuna ve yaptığın işe bağlı olarak devlet tarafından veriliyor.

Konuya devam edersek, 38.inci paralel ziyaretinden sonra tarihi Keoson şehrine gidiyoruz. 918 ile 1392 yıllarında buralara hakim olan Koryo imparatorluğunun baş şehri. Burada bulunan tarihi yerin tamamı tek madde altında Unesco Dünya Mirası listesinde. İç içe kalın duvarları olan üç kale ve en ortasında imparatorluk sarayı, görkemli bir yapı. Eski Koryo Üniversitesi bugün müze haline getirilmiş ve döneme ait çok güzel örnekler ve bilgiler var. Yakınında 1316 yılında yapılmış başka bir tarihi “Kanlı Bambu Köprüsü”. O dönemler de yönetime baş kaldıran general tarafın yaptırılan ve üzerinde çok fazla insanların öldürüldüğü taş köprü. Daha sonra 1780 yılında burayı muhafaza etmek için hemen bitişik gibi benzer bir köprü yaparak eskisi köprü korumaya alınmış. Burası da diğerleri gibi aynı madde altında Unesco Dünya Mirası listesinde.

Buradan gene Unesco Dünya Mirası listesinde olan 31. Koryo Hanedanlığı, kral ve kraliçenin anıt mezarlarına gidiyoruz. Gerçekten güzel gösterişli mezar. Kuzey Kore’de Unesco Dünya Miras listesinde kayıtlı iki yer var.

Yollar gayet güzel, ana yollar ise otoyol standardında. Otoyol üzerine yapılmış büyük bir “reunification” yeniden birleşme anıtı. Bolca fotoğraf yola devam.

Akşam yemeği öncesi Pyangyong’un en popüler yerinde Bilim Bulvarı’nda yürüyüş yapıyoruz. Anlaşılan rehber buraları göstermek istedi. Şehircilik anlayışına uygun şekilde inşa edilmiş, onlarca belki de yüzlerce muhteşem mimari çizgileri olan çok katlı yüksek binalar. Görseniz şaşırırsınız, geniş bir bulvar gayet güzel ve modern çizgilerde binalar. Üzerlerinde sloganlar yazılı., “bağımsızlık, kendi kendine yetmek demektir”, “büyük ülke olmak istiyorsak daha fazla çalışmalıyız”, “gelişmek, kuvvetli olmak bilim ile olur” gibi.. Bu binaların hepsi devlete ait ve burada genelde rütbeli subaylar, parti yöneticileri, mesleğinde başarılı olmuş bilim adamları, hocalar, üst düzey yöneticiler oturuyor.

**
Yolda piramit şeklinde ilginç bir bina, öğrendik ki, 105 katlı, 4000 odalı, tepesinde 5 döner restoranı olan otel olacakmış. Ne zaman biter bilinmez ama adamlar çıldırmış, zirveye oynuyorlar. Bilmiyorum, dünyada 4 bin odalı yani yaklaşık 10 bin misafir kapasiteli başka bir otel var mı, en önemlisi bu kadar büyük olana ihtiyaç var mı? Henüz tam olarak turizm de yok.

Büyük bir resim ve heykel galerisi, çok güzel resimler var, burada vakit harcıyoruz, değdi ama.

Şehir içi ulaşımın bir kısmı metro ile sağlanıyormuş, görelim dedik. 100 metrelik yürüyen merdiven ile indik aşağıya bindik metroya, birkaç istasyon değiştirerek girdiğimiz yere geldik. Gayet de güzel doğrusu, her yer bakımlı ve temiz modern istasyonlar. Metro, yerel halk ile birlikte olduğunuz bir ortam, bütün alıcılarım açık insanları izliyorum. Kim nasıl giyiniyor, aralarında konuşmalar, şakalar, falan, Gülen surat pek yok, herkes son derece ciddi fazla konuşmalar gülüşmeler falan da yok. Anlaşılan gülmek kahkaha atmak, şakalaşmak pek olabilen konular değil gibi. Kıyafetlerde genelde aynı, koyu renkler. Berbere gidip saçımı şöyle üsten hafif, yandan biraz al, sıkıldım saçımı boyatayım falan da yok, erkeklerde 10, kadınlarda 18 belirlenmiş benzer saç modelleri var, bunlardan birini tercih etmek durumundasınız. Yani otur berberin önüne yap bana bi 12 numara dedin mi her şey belli.

Metro ve diğer otobüsler sabah saat 06.00 dan 22.00 kadar çalışıyor. Zaten 21.00 den sonra dışarıda açık bir yer yok, sokakta kimsede yok, herkes evine.

Büyük zafer anıtı, şehrin önemli yerinde gösterişli bir anıt. 1925 yılında Japonlara karşı kazanılan büyük zafer adına yapılmış.

Pyangyong da 100.000 kişilik büyük bir stadyum yapmışlar gayet de güzel olmuş. Ancak anlaşılan bu büyüklük çok ses getirmemiş olacak ki, gene aynı şehirde 150.000 kişilik dünyanın en büyük stadyumunu yapmışlar. Bu sefer ses getirmiş, tamam da bu kadar çok müsabaka veya maçlar oluyor mu? cevap, hayır ama dünyanın en büyük stadyumu burada… Bu da Amerika’ya kapak olsun! Maçlar da tezahürat yapmak, ayağa kalkmak, bağırmak falan da yok. Gol olmuş sana ne otur adam gibi içinden sevin..

Merak ederdim, Amerikalılar Kuzey Kore’ye gelebiliyor mu diye. Çin deki vize ofisinden zor da olsa alabiliyorlar, şimdiye kadar son beş yılda poposu sıkı olan birkaç yüz Amerikalı gelmiş. Ancak Trump başkan olduktan sonra Kuzey Kore’ye gidişi yasaklanmış. Dünyayı deliler yönetiliyor. Son yıllarda gelen turist sayısı ortalama 15-20 bin civarında, o da belirlenmiş tur şirketi üzerinden olabiliyor. Turist sayısını arttırmak istiyorlar gibi bir havalar da var. En çok Çin ve Rusya dan turist geliyor, Avrupalı çok az.

En kolay sohbet, bir süre sonra başlayan dostluk ile rehberler ile oluyor, her ne kadar özel görevli ve neyi ne kadar anlatmaları konularında eğitimli olsalar da insani ilişkiler her zaman önemli. En çok İngilizce, Çince ve Rusça olmak üzere diğer bazı dilleri de konuşan toplam iki yüz rehber varmış, her birine ortalama yılda bir veya iki görev düşüyor, peki diğer zamanlar, ofiste dedikodu veya uyuklama saatleri, ama her gün düzenli ofise gelme zorunlu.

Fotoğraf çekme konusunda endişelerim vardı, fazla bir sıkıntı yaşamadım doğrusu. Bir aile ziyaret edip fotoğraf çekmek istediğimi söyleyince, bunun kolay olmayacağını mutlaka izin alınması gerektiği bunun içinde birkaç ay zamana ihtiyacı olacağı şeklinde bir yanıt aldım.

Arkadaşça, dostça sıcak davranışlı insanlar. Yabancıya karşı meraklı biraz tedirgin biraz çekingen, genelde fotoğraf çektirmek istemiyor, çektiren de karede yalnız olmak istemiyor, laf olur söz olur..

Şimdiki liderin büyük baba ve babasının, yani Kim-II Song (1. Kuzey Kore Kurucu lideri) ve oğlu Kim Jong’un (2.lider) heykellerini gidiyoruz. Çok büyük bir meydan iki liderin, savaşı anlatan rölyef resimlerin olduğu duvar panolar arasında yan yana kocaman heykelleri. Çiçeğimizi aldık, tek sıra halinde yürüyerek heykele belli mesafede tam önünde hazır ol vaziyetinde bekliyoruz. Çiçeğimizi heykelin önüne saygı ile bıraktıktan sonra yarı belimize kadar eğilerek selamlıyoruz. Aynı düzen içinde sakince ayrılıyoruz. Liderlerin resimleri, heykelleri çok önemli daima her yerde saygı göstermelisiniz. Buraya gelmeden önce ziyaretin bu şekilde olacağı, eğilerek saygı göstermemiz gerektiğini ancak din, inanç veya herhangi bir nedenle “ben heykelin veya kimsenin önünde eğilmem” derseniz, lütfen siz otobüste bekleyin bu bizim geleceğimizdir şeklinde bilgi verilmişti. İnsanların kültürlerine inandıklarına saygı göstermek gerekir.

Bütün meydanlarda günlerdir büyük hareket, hazırlıklar var. 9 Eylül Kuzey Kore’nin bağımsızlık günü, 100 bin kişinin katılacağı büyük gösterinin hazırlıkları yapılıyor. Hava sıcak, genelde her yaştan öğrenciler giyinmişler artık son provalar yapılıyor. Muhteşem bir gösteri olacağına eminim, düşünün yüz bin kişi aynı anda gösteri yapıyor.

Kitap satan bir mağazaya giriyoruz satışta olan kitaplar neler diye bakınıyoruz ama doğrusu esas amacımız serin bir yerde biraz soluklanmak.

Junche anısına yapılmış 160 metre yüksekliğinde büyük anıt kule, içinden asansör ile en tepeye çıkıp şehri seyredebilirsiniz.

Kuzey Kore’de kitlesel bir dini inanış yok. Maneviyat Juche felsefesi üzerine kurulu. Kim Il Sung’un oluşturduğu, Marksist temellere dayalı bu felsefe “insanın, kendisinin ve kaderinin efendisi olduğu” anlamına geliyor. Kurucusu olduğu bu ideolojiyi yazdığı onlarca kitapta anlatan Kim Il-sung, tek cümlede “insan her şeyin efendisidir ve her şeye karar verir, kendine güven, kendine inan” şeklinde özetliyor. Bugün Juche ideolojisi üzerine yazılmış, 3.078 cilt kitap ve makaleler olduğu bilinir. “Bağımsız duruş” ve “Kendi kendine yetebilme hali” diye de açıklanabilen Marksist ideolojisinin daha olgunlaştırılmış yönetim biçimi olduğu ifade edilen bu sistem üç ana başlık altında toplanıyor;

*Politik ve uluslararası bağımsızlık
*Ekonomik bağımsızlık
*Askeri bağımsızlık

Siyaset, ekonomi ve savunma alanlarında bağımsızlık ve kendi kendine yetebilme şeklinde de anlatımları olan Juche, Kuzey Kore’de hem bir yaşam felsefesi hem de resmi ideoloji. Bu ikisi zaten paralel davranışlar.

1997 yılında getirilen kanun ile, uluslararası miladi takvimin yerine Juche Çağı adlı takvim kullanılmaya başlanmış. Kim Il-Sung’un doğum günü olan 15 Nisan 1912 milat olarak kabul ediliyor. Yani 2018 yılı Juche Çağı takvimine göre yıllardan 106. Hadi bakalım hayırlısı olsun..

Öğlen yemek sonrası bir saatlik mesafede Pyangsong şehrinde ilkokul ziyaretine gidiyoruz. Aslında merak ettiğim ilgilendiğim konulardan biri de burada ki temel eğitim. İlk okulda her öğrenci, yarım gün ders, öğleden sonra spor, bale, müzik, resim, doğa, sosyal faaliyet, spor, edebiyat gibi konulardan biri ile yeteneğine göre uğraşması gerekir. Ziyaretimiz öğlen sonrası olduğu için bu çalışmaların bir kısmını izleyebildik. Bir sınıfta İngilizce karşılıklı konuşan/konuşmaya çalışanlar, diğer bir sınıfta bale dersleri, keman çalan, spor yapan, bahçe bakımı yapan çocuklar. Herkes mutlaka bir konu ile ilgilenmesi gerekiyor. Bazıları bize gösteri bile yaptılar müthiş gerçekten. Başka bir salonda onlarca pinpon masası, çocuklar hoca nezaretinde masa tenisi oynuyorlar, hele bir masada karşılıklı iki velet nasıl oynuyorlar nasıl topa bastırıyorlar şaşırırsınız, ciddi heyecanlı maç yapıyorlar. Bunlar yaşları 8 ile 16 yaş arası ilkokul öğrencileri. Bu kadar çocuğun arasından mutlaka bazıları gelecekte öne çıkıp başarılı olur herhalde. İşte dünya veya olimpiyat şampiyonları böyle yetişiyor. Böyle olunca çocuklarda ruhsal ve öz güven gelişimi kuvvetleniyor. Çekingenliği azalıyor.

Geldik savaş müzesine, şimdiye kadar gördüğüm en güzel en modern belki de en büyük savaş müzesi. Askeri rehber eşliğinde kendi pencerelerinden Kore savaşı. Askeri başarılar, esir alınanlar, dağları taşları delmeler, üç günde bütün Kore’yi ele geçirip de sonra da geri çekilmeler gibi bol kahramanlık türküleri. Güney Kore’ye de ye gitmiştim, orada da savaş hakkında bir sürü bilgiler almıştım. Demek ki iki anlatımın ortalamasını almak lazım. Gerçekten çok güzel hazırlanmış bir müze. Rehber kızımızın söylediğine göre müze 11 ayda tamamlanmış, biraz zor gibi ama neyse aferin diyelim. En orta göbek yerde kurucu lider Kim-II Song’un büyük heykeli ve rehberin önce selam vaziyeti sonra devam. Tamamını gezmek isterseniz bir gün yetmez, son olarak büyük bur salonda döner platform ile savaşın panoramik, ışıklı ve sesli güzel gösterisi. Harika.

**

Bugün tembihliyiz, fazla açık ve çok renkli giysiler ile giymeyin büyük liderin anıt mezarına gidiyoruz. Kurucu liderin 1971 yılında yaptırdığı, hayatta iken kullandığı ve 1994 yılında öldükten sonra, bugün anıt mezar olan sarayındayız. Son derece bakımlı, temiz ve düzenli. Sarayın girişinden itibaren inanılmaz sıkı kontrol ve organizasyon. Üzerinizde saat ve numaralı gözlük hariç her şey emanete teslim. İçeriye bunların haricinde herhangi bir şey sokmak kesin yasak. Arama ve kontrolden salimen geçtik. Birkaç yüz metrelik yürüyen bandın hızı kadar ilerliyoruz. Bandın üzerinde yürümek yok. Gerçek bir saray. Her taraf mermer duvarlarda kurucu lider Kim Song ve sonraki lider Kim Jong’un yüzlerce resimleri, her noktada güvenlik ve disiplini sağlamak için görevliler. Sonunda geldik bir yere, yan yana beşli sıralar halinde bekliyoruz, fısıltı ile son hatırlatma, saygı duruşu ve eğilerek selamlama yapılacak. Ortalık ta sessizlik mabet de gibiyiz. Sonunda girdik, kocaman bir salon, ortada kurucu lider Kim II Song’un cam tabut içinde mumyalanmış cenazesi. Dört bir tarafında eğilerek selam tek sıra halinde devam ediyoruz. Tekrar merdivenler, odalar epey dolaştıktan sonra tekrar başka bir büyük salon bu sefer, ikinci lider Kim Jong’un gene cam tabut içinde mumyalanmış cenazesi. Gene dört tarafında usule uygun selama tek sıra halinde çıkıyoruz. Diğer salonlarda liderlerin, ziyaret ettikleri ülkeler, bindikleri arabalar, tren vagonu, deniz teknesi, bolca resimleri, belki yüzlerce her birinin aldığı madalyalar, hediyeler falan her şeyi sergilemişler. Toplam iki saate yakın bir süre sarayın içindeyiz.

Kuzey Kore kapalı bir rejim ve en önemli müttefiki Çin. Kuzey Kore başkenti Pyongyang, ülkenin dışarıya açılan vitrini. Kuzey Kore’de “Kuzey Kore” (North Korea) yerine ülkenin resmi adı “Democratic People’s Republic of Korea”, Demokratik Halk Cumhuriyeti ya da sadece Kore deniyor.

Buralarda anıtlar, heykeller çok hepsini gezsen bitmez. “Parti kuruluş anıtı” Anıtın önündeyiz, buranın simgelerinden biri. Hadi bi gidip bakalım olmuyor, ancak uzaktan resim çekebilirsin, ilgili sorumlu yok ise yaklaşamazsın bile. Neyse telefon falan yetkili hatun kişi geldi, anıt hakkında bilgi veriyor. 10 Ekim 1945 yılında Komünist partisinin kuruluşundan sonra 1995 yılında, 50 yıl anısına yapılmış 160 metre yüksekliğinde büyük bir anıt heykel. Üç büyük sembolden oluşuyor, bir ucu fırça olan kalem; eğitim ve sanatı, elinde orak tutan bir el; köylü ve tarım işçisini, elinde çekiç olan ise işçi sınıfını temsil ediyor. Her üç sembol de ayrı sütunlar halinde yükseliyor. Gayet güzel olmuş. Yer Seçimi, çevre ile ilgili detaylı bilgiler, heykel güzel.

6.yüzyıl da bu bölgede yaşamış Turhung-Hı Hanedanliğı’na ait üç kralın mezarına gidiyoruz. Granit dağların içini oyarak büyük bir oda mezar yapılmış, içine de ölen kralın cenazesini koymuş tekrar açtıkları yeri de belli olmayacak şekilde tonlarca granit taş ile kapatmışlar. Önemli olan o dönemde bu kadar sert dağları nasıl kazmışlar. Büyük bir oda mezar, duvarları gayet düzgün bir şekilde yontmuş, içi düzenlemiş ve duvarlarına bugüne kadar hiç solmadan gelebilen dönemi anlatan resimler ile süslemeler yapmışlar. İşte bütün özelliklerinden dolayı burası Unesco Dünya Mirası listesine alınmış. Dışarıdan höyük şeklinde olan bu mezar yerlerinden bu bölgede üç tane bulunmuş. Daha fazla olduğu tahmin ediliyor.

Hafif bir yemek molası ve Çocuk Sarayı’na gidiyoruz. Söyledik ya burada eğitim çok önemli. 14 yaşına kadar çocuklar buraya gelip yapılan anket ve mülakat sonrası kabiliyetlerine göre eğitiliyorlar. Burası normal eğitimin dışında isteğe bağlı bir yer. Spor, müzik, enstrüman, jimnastik, resim, gravür gibi güzel sanatlar, bilim ve teknik konularında deneyler, bilgisayar ve yazılım gibi her konuda okul harici eğitim veriyor. 140 derslik te günde 5 bin öğrenci eğitim alıyor. Bina gerçekten saray gibi müthiş güzellikte her türlü imkanların olduğu çok şık büyük bir yer. Burası geleceğin yöneticileri olacak çocukların sarayı. Küçük gruplar halinde sınıflar, belli ki her türlü imkan sağlanıyor. Birkaç çalışmayı gördükten sonra çok güzel bin kişilik bir salonda birkaç konuda gösterileri seyrettik. Süper. Haftada bir gün belli saatlerde ziyarete açık, ancak o gün misafirler ziyaret edilebiliyor. Burada eğitim ve çocuklar çok önemli her şey onlar üzerine, başarılı olanlara farklı imkanlar sağlanıyor. Gözlerim yaşardı Kuzey Kore de okuma yazma oranı %100 seviyesinde

Canım Atam, bunları 1923 lerde görüp çocuğa ve eğitimine ne kadar önem verdi, dünyada ilk ve tek çocuk bayramını ilan etti, eğitim için o dönemlerin imkanlarına göre eğitim enstitüleri, halk evleri açtı. Bugün bu yoldan başkaları yürüyor başarılı oluyorlar. Biz ne yaptık, çocuk bayramı, gençlik bayramı tarihlerine denk getirilen kutlu doğum haftaları icat ettik ve o güzelim değerleri pasif hale getirdik.

Kuzey Kore de rehber eşliğinde belirlenen programa göre dolaştık, göstermek istediklerini görebildik. Ancak çok bahsedilmeyen, fazla dillendirilmeyen Kuzey Kore nasıl bir yer?

Doğum tarihi bilinmeyen veya açıklanmayan, Kuzey Kore’nin kurucu lideri Kim- Il Song ülkede büyük Lider olarak anılıyor ve 1994 yılında ölmesine rağmen halen resmen ülkenin devlet başkanlığı görevini yürütüyor ve anayasada ölümsüz başkan unvanını taşıyor. Kuzey Kore resmi kaynaklarında göre; Yoldaş Kim-II Song 1930’larda Japonlara karşı savaşan bir gerilla, 1940’larda ise beyaz ata binen çok güçlü bir general, taşıdığı dev kılıcıyla çok büyük bir ağacı tek vuruşta ortadan ikiye ayıran, çam kozalaklarını mermilere, kum tanelerini pirince dönüştüren, geniş bir nehri yapraklara binerek geçebilen büyük kahraman. Vay be canım abim benim, sen neymişsin be!!

Kuzey Kore’nin kurucu lideri Kim-II Song (kurucu 1. Lider) 1994 yılında ölünce, ardından oğlu Kim-II Jong (2 lider) ülkenin lideri oldu. Büyük kumandan ve yüce lider ünvanlı Kim-II Jong 2.lider), 2011 yılında 70 yaşında aniden ölünce Yüksek Halk Meclisi açıklama yaptı: “Büyük Yoldaş Kim-II Jong’un ideoloji, liderlik, karakter, erdem, güç ve cesaretini miras alan saygın Yoldaş Kim Jong-un (oğlu şimdiki başkan), partimiz, ordumuz ve ülkemizin yüce lideridir”. Başa geçen oğlu Kim Jong-un, Kore Halk Ordusu Baş Kumandanı, Kore İşçi Partisi Genel Sekreteri, Kore İşçi Partisi başkanı, Merkezi Ordu Komitesi Başkanı ve DPRK Ulusal Savunma Komitesi Başkanı görevlerini yürütüyor. Yani bütün yetkiler ve emir-komuta sistemi başkanda. Böylece Kim Jong-un (3.lider halen başkan) 2011 yılında ünyanın en genç devlet başkanı oldu. Doğum tarihi açıklanmıyor ancak 8 Ocak 1984 doğumlu olduğu tahmin söyleniyor. Tek kişilik yönetim ordusu!

Şimdi hikaye başlıyor;

Kuzey Kore resmi kaynaklarına ve televizyon yayınına göre;

Kim Il-Song’un (kurucu 1. lider) oğlu Kim-II Jong’un (2 lider) doğumunu, babasının gizli üssündeki bir kırlangıç müjdeledi. Bu doğumla birlikte o anda kış mevsimi aniden ilkbahara döndü, bir yıldız parlayarak gökyüzünü aydınlattı ve iki tane gökkuşağı oluştu, bir ağacın gövdesinde “Ah! Kore, sana yıldızın doğuşunu müjdeliyorum” yazısı parlayarak belirdi. Küçük Kim-II Jong altı aylık olmadan önce yürüyebiliyor ve konuşabiliyordu.

Kim Jong-Il (2 lider) öldüğü anda, doğduğu yer olan Paektu Dağı’nda buz katmanları beklenmedik gürültüde bir kırılmayla parçalanmış ve bölgede büyük bir kar fırtınası çıkmıştı. Kuzey Kore halkı yasa büründü ve günlerce ağladı. Binlerce kırlangıç boynunu büktü ve cennetten binlerce leylek onu almak için gökyüzünden alçaldı. Fakat leylekler onu götüremedi, çünkü bütün Kuzey Korelilerin çığlıklarla ağladıklarını, göğüslerini yumrukladıklarını, yerlere vurduklarını ve saçlarını yolduklarını gördüler. Cennetten gelen bu kuşlar on gün düşündükten sonra onu götürmeyip dünyadaki bir sarayda dinlenmek üzere bırakmaya karar verdiler. Resmi olarak ölmedi ve anıt mezarında “yalnız uyuyor”. Yaşadığı dev saray ölümünün ardından anıt mezarı oldu ve mumyası burada sergileniyor. Bunlar, parti tüzüğünde yazan temel kayıtlar. Kutsal kitaptan alıntılar gibi!! Yoldaş Kim–II Song (kurucu 1. lider) ve diğer liderler, burada Tanrının bütün vasıflarını üzerinde taşıyan kutsal varlık statüsünde. Hikaye bu, ister inanın ister inanmayın, en üst yönetim yani bu hikayeleri yazanlar hariç bütün halk inanıyor. Şimdi dönüp bizim hikayelere bakalım, benzer mucizevi kutsal hikayeler.

Aslında Kim Jong II (2. lider) ölünce yerine büyük olan diğer iki erkek oğullarından Kim Jong-chol veya Kim Jongnam’ın geçmesi bekleniyordu. Ancak Kim Jong Nam, 2001’de sahte kimlik ile Japonya’daki Disney Land’a girerken yakalandı. Kim Jong-chol’un da erkeksi olmayan davranışlara sahip olmasıyla Kim Jong Un’un önü açıldı. İsmi duyulduktan sonra ağabeyleri gibi İsviçre’de okuduğu ortaya çıktı.

Kim Jong-un, Bern kentindeki Liebefeld Okulu’nda sahte kimlikle eğitim almış., batı kültüründen etkilenmemesi için de okul dışındaki vakitlerini Kuzey Koreli yetkililerin gözü önünde geçirmişti. Ancak tüm çabalara rağmen onu tanıyan okul arkadaşlarına göre video oyunlarına, basketbola ve spor giyime çok meraklıydı.

Kim-Il Jong (2.lider) den sonra ülke, parti içindeki üst düzey isimlerin kontrolü altında yönetileceği düşünülmüştü, bu durumda halası ile eniştesinin isimleri ön plana çıktı. Ancak ülkenin ikinci en güçlü ismi olarak kabul edilen enişte Jang Song Thaek vatana ihanet suçlaması ile 2014 yılında bir kafese çırılçıplak konarak 150 aç bırakılmış köpekler tarafından parçalanarak öldürtüldü, halasını da siyaset arenasından uzaklaştırdı. Ayrıca orduda, diplomaside ve Komünist Parti içerisinde yüzlerce kişiyi idam ettiren Kim Jong-un’un ülkede tek söz sahibi durumuna gelmişti. Kim Jong-un savunma bakanı Hyon Yong Chol’u da bir toplantıda uyuduğu için idam ettirmişti. Bütün dikta yani tek adamlık yönetimlerinin temel esası, kendini kabul ettirmek için katliamlar yapmak, bolca insan öldürtmektir. Ancak bu şekilde öne çıkabilir, korku salar, toplum üstünde baskı kurar kendinizi kabul ettirebilirsiniz. Bakın gelmiş geçmiş bütün tek adam ile yönetilen dikta rejimlerine. Şimdi ki lider tonton abi de aynı yolu izlemiş, sonuç bütün dünya onu tanıyor, babasının adını bilen yok.
Kurucu lider, Ankara dahil çok fazla ülke ziyaretinde bulunmuş, oğlu yani 2. lider Kim Jong (2.lider) daha az yurt dışı seyahat, şu anda basta olan üçüncü kuşak lider Kim Song-un henüz böyle ziyaretleri yok, yani giderek dünyaya kapanıyor tecrit olmayı tercih ediyorlar. Liderlerin hepsi bütün resimlerinde gülen son derece mutlu pozlarda, sokaklarda insanlarda sanki suratlar biraz asık, biraz korkulu, ürkek gibi..

Genç diktatörün evli olduğu biliniyor. Temmuz 2012’de Kuzey Kore devlet medyası Kim Jong Un’un yoldaş Ri Sol-ju ile evlendiğini duyurdu. Eski şarkıcı olan Sol-ju kısa saçları, düzgün fiziği, şık kıyafetleri ile kısa sürede dünya basınından büyük ilgi gördü. First Lady’nin sık sık eşi ile kameralar karşısına çıkması Kim Jong Un’un babası ve dedesinden farklı bir politika izleyeceği şekilde yorumlandı. Çocukları var mı, bu konuda bir bilgi yok. Liderin nerede yaşadıkları, başkanlık sarayı nerededir, ne yer içer, nasıl yaşarlar, bu konuda bilgi paylaşımı olmaz ve bilinmez. Bilinen tek şey, lider her yerdedir ve her an karşımıza çıkabilir. Bu biraz korkudan olabilir mi?
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un kız kardeşi Kim Yo-jong’u ülkenin başlıca karar mekanizması olan Komünist Parti Yönetim Kurulu’nun üyeliğine getirdi. 30 yaşındaki Kim Yo-jong, Ayrıca propaganda dan sorumlu bakanlığın başkan yardımcısı olarak da ülkede güçlü bir role sahip.
Aslında Kuzey Kore, babadan oğula geçen “Kim Hanedanlığı” tarafından yönetiliyor, hiç kimse hesap soramaz, tek adam, tek lider, tek karar verici. Kulağa yabancı gelmedi..

Kuzey Kore’yi merak ediyoruz ya, bakalım bu insanların sosyal hayatı nedir? Evlilikler genelde ailelerin tanıştırması yani görücüye usulü şeklinde oluyor sonrasında boşanma yok. Olmuyorsa da durumu idare et artık şu ölümlü dünyada. Yok, kafe de tanıştım, okul arkadaşımdı aşık oldum falan böyle numaralar pek gözükmüyor. Böyle bir alt yapı da yok, herkes son derce ciddi, kapitalizmin yarattığı! duygusal iç güdüsel dürtülere yer yok!

Kuzey Kore’de uluslararası internet şebekesine bazı kişilerin dışında kimse bağlantı yapamıyor. Ancak kendi içinde kapalı devre özel bir internet sistemi var herkes buraya girebiliyor, tabi ki baştan sonra denetimli. Doktor ve mühendisler özel eğitim ve kariyer için genelde İsviçre, Çin ve Rusya dan destek alıyorlar

Suç oranı çok düşük, uyuşturucu kullanmanın cezası ölüm yani yolun sonu, dört kollu ile cennete yolculuk! Adam yaralama öldürme gibi suçlar cezası ise ağır. Hırsızlık yok, yaşadığın sosyal seviyede herkes de neredeyse aynı mallar var, çalacak bir şey yok ki. Üst yöneticilerin veya farklı şartlarda yaşayanların oturdukları yerlere zaten gidemezsin, aklından bile geçirme.

Ticaret olarak en fazla Çin’e ihracat ve ithalat yapılıyor. Bunun yanında Rusya, Malezya, Singapur, Vietnam gibi Asya ülkeleri ile de ticaret yapıyorlar. İhraç ürünler genelde, kurşun, bakır, magnezyum, kömür gibi madenler, kurutulmuş balık, sebze, soya gibi tarım ürünleri, ithalat makina yedek parça petrol, işlenmiş maden ve Sanayi ürünleri.

Kuzey Kore, kapalı bir toplum olması nedeni ile kendine ait bilgileri paylaşmak istemiyor. Kaynaklar incelendiğinde ortak bilgi; 2016 rakamları olarak, ihracat 3 milyar, ithalat 3, 7 milyar, 1700 USD kişi başı milli gelir, toplam ticaret hacmi 38 milyar USD. En büyük ticareti 2,5 milyar ihracat ve 2, 7 milyar ithalat ile Çin den. Bizi götürdükleri yerlerde bütün dikkatlerime rağmen öyle sürünen sefalet içinde bir yaşam gözüme çarpmadı. Özellikle baş şehir Pyangyong da ciddi modern ve çok güzel yapılar var, yollar gayet düzgün ve temiz, yapılmakta olan bir sürü yeni inşaatlar var.

Bize sadece yaşamın bir yüzünü gösterseler dahi, gösterilen yüzü bile bu ekonomik rakamlar ile pek yapılabilir gibi durmuyor. Peki, nasıl oluyor, bir yorum yapmak zor, ama bir kaçak veya bilinmeyen, açıklanmayan bir şey olduğu kesin.

2011 yılında Kim Song-un başkan olduktan sonra nükleer savunmaya daha çok önem vermiş ancak bu başta Amerika olmak üzere birçok devleti rahatsız etmiş ve bu devletler tarafından ekonomik ambargo başlatılmıştı. 2018 yılında Amerika’nın Iran, Rusya ve Çin’e uyguladığı ambargo da Kuzey Kore’yi etkilemiş gözüküyor. Kuzey Kore zaten Amerika için namlunun ucundaki ülke, burası ile ticaret yapan her ülke de ambargo tehdidi altında. Bu nedenle K. Kore ticaret hacminde düşmeler başlamış

Kuzey Kore dünya refah sıralamasında 117. sırada, yani yoksul ülkeler sınıfında.

Kuzey Kore,2013 itibariyle 9.500.000 aktif, milis ve yedek personeli ile dünyanın en büyük askeri organizasyonuna sahip. 1,21 milyon silah altında askeriyle dünyanın en büyük dördüncü ordusu. Askerlik süresi erkekler için 10, kadınlar için üç yıl. Nüfusun %40’ı askeri personel olan, nüfusa göre asker sayısı oranıyla Kuzey Kore dünyanın en askeri ülkesi. Nükleer başlıklı atom bombası, uzun menzilli füzeler, hidrojen bombası konularında denemeler, teknolojik silahları ile önemli bir askeri güç durumunda.

NASA kadar olmasa, NADA isimli araştırma geliştirme merkezleri var, burada ciddi işlerin yapıldığı biliniyor. Son yıllarda kendi teknolojileri ile uzaya 4 uydu yollamışlar. Sonuç savunma sanayinde nükleer bomba yaparak Amerika’nın korkulu rüyası haline gelmişler.
Burada herkes devlet memuru yani devletten maaş alıyor, bu çok sürdürebilir bir durum olmasa gerek. Geçmişte doğu bloku ülkelerinin dağılma sebeplerinden biriydi.
Bütün bunlar da dikkate alındında bu ekonomik veriler ile bu işler nasıl oluyor, doğrusu bunun ile ilgili bir kaynağa ulaşamadım.
Böyle bir sistemi tam olarak anlamak kolay değil, ancak belli ki bilinmeyenler var. Liderlerin hepsinin doğduğu yerler, özel hayatları, nerede otururlar, nasıl yaşarlar gibi bilgiler pek bilinmiyor. Uygun lisan ile sorduğumuzda cevap alamadık, bilmiyorlar, her zaman her yerde olabilir şeklinde yanıtlar. Ama bizi koruyor, başta Amerika ve Güney Kore olmak üzere, Japonya gibi birçok devletler bize saldırmak istiyor bizleri öldürmek istiyorlar, liderimiz askeri güç ve savunma sanayine önem vererek dünyanın en güçlü silahlarını yapıyor ve bizleri koruyor. Bu çok önemli, bizde ona inanıyoruz şeklinde cevaplar. Allah kolaylık versin diyelim, elden başka bir şey gelmiyor.

Ülkede özel araba hiç yok, bütün araçlar devletin ve tahsis ettiği kişiler tarafından kullanılıyor. Toplu taşıma otobüs veya sadece özel mülkiyet olabilen bisiklet ya da küçük motor ilave edilmiş bisikletler ile sağlanıyor.

En yüksek ücret bilim adamları, askerler, diplomaside ve özellikle Komünist Parti içinde yükselenler de. Pek açıklanmak istemese de çapraz bilgilerin ortalaması olarak işçilerin ayda birkaç dolar kazandığı anlaşılıyor.

Kuzey Kore’ye sadece uçak ile gelebilirsiniz, karadan giriş yok. Kuzey Kore Koryo Havayolları ile Vladivostok (Rusya), Pekin ve Shenyang (Çin) den uçak var.

Kuzey Kore de yönetim babadan oğula geçen Kim Hanedanlığının denetim ve baskı yönetimi ile devam ediyor. Her şey bu ailenin kontrolünde. Hanedanlığın Kuzey Kore’yi yönetmesi için bireylerin ve toplumun karşılaştığı sorunlara şeklen de olsa çözüm bulabilmesi veya sorun olmadığını! anlatması gerekir. Bu da baskı ve fikri ajitasyon ile yapılıyor. 15 ve üzeri yaştaki herkes, göğsünde Kim-IISong’un veya Kuzey Kore bayrağının rozeti taşıyor. Biraz da şart gibi, mecburiyetten. Beş yılda bir seçim yapılıyor. Tabii ki tek parti, tek aday. 2012’deki son seçimde Kim Jong Un oyların yüzde 100’ünü almış. Bravo doğrusu, büyük başarı!

Buraya gelirken çok farklı endişe ve ön yargılarım vardı, ayrılırken cevaplayamadığım bir sürü sorularım var. Biz sadece Pyangyong’un belli yerlerini ve çevrede bize gösterdikleri yerleri gördük. Ülkenin Kuzeyi hakkında hiç bilgi ve kayıt yok.
Hayrettin Kağnıcı

Ağustos 2018

www.hayrettinkagnici.com

error: iletişim : [email protected]