Surinam Cumhuriyeti

Güney Amerika’nın kuzeyinde Fransız Guyanası başkenti Cayenne’den yola çıkarak 170 km sonra Laurent du Maroi de öğle yemeği sonrasında   kano benzeri küçük teknelerle nehrin karşı sahilinde Surinam’ın sahil şehri olan Albina’ya geldik.

Ülkeye giriş yapacağız ama gümrük görevlileri valiz kontrol bankosunda uzanmış hafiften kestiriyorlar. Bizi görünce “nerden çıktılar bunlarda” der gibi baktılar, neyse yavaştan hareketlerle odalarına geçtiler, önce formlar, pasaportlar kontrol epey bir süre sonunda Surinam’a giriş yaptık.  Genelde Havaalanları dışında çok kullanılmayan gümrük kapılarından giriş yaptığınızda benzer olaylar hep olur, bekli de bu kapıdan Türk pasaportu ile ilk giren biz olduk.

Bekleyen minibüs ile çıktık yola 3 saat sonra Surinam nehri kıyısında, Surinam başşehir Paramaribo ya geldik. Doğrusu ortalığa bakılırsa güzel restoranlar, model arabalar, yollar insanlar beklediğimiz üstünde. Akşam kısa bir çevre turu, aralık ayı üçüncü haftası, yılbaşı hazırlıkları tamam, eğlence havasına girmiş insanlar.

**

Sabah Atlas Okyanusu’ndan 15 km içeride, Surinam Nehri kıyısında 260 bin nüfusu olan farklı kültürlü etnik yapısı ve Amsterdam ile vahşi batının adeta bir sentezi olan mimarisiyle Guyanaların en dinamik başkentlerinden biri olan Paramaribo’yu tanıma turu. Unesco Tarihi miras Listesi’nde olan eski şehir bölgesi, yöreye özgü ahşap binalar, pazar alanı, kilise cami, sinagog epey hareketli bir yer.

Doğrusu biraz şaşkınlık içindeyim.  Modern arabalar, güzel binalar, sömürge dönemine ait restore edilmiş binalar, bakımlı düzgün şehir. Tabii ki iki arka sokaklara giderseniz sefaletin olduğu ortalarda dolaşan insanlardan da anlaşılıyor.  Az gelişmiş ülkelerin tamamında aynı durumu görmek mümkün, genelde orta tabaka halk yok olmuş, yolsuzluklar sonucu hızla zenginleşen lüks içinde yaşayan bir kesim.  Bir tarafta zenginlik, bolca kumarhaneler ve diğerleri.

Geçmişte köle ticaretini yapıldığı yer ve bağımsızlık meydanı, hikayesi bol bir yer. Afrika’dan köle olarak getirilen Maron etnik gurubun geleneksel kıyafetlerinin satıldığı küçük ölçekte bir pazardayız. Bol renkli, her desenin bir anlamı olan kıyafetler.

**

Kocaman bakımlı bir camiye geldik, girelim bakalım dedik, yok olmaz sadece salı ve cuma günleri açıkmış, Türkiye’den geldik namaz kılacağız dedik, yarın gel iki günlük kılarsın dedi görevli bekçi!  Hangi mezhep tarikat olduğunu öğrenemedim. Burada Müslüman nüfus var böyle olunca da camiye rastlamak mümkün.  Hemen yanında Yahudi cemaatine ait bir Sinagog, burada 150 Yahudi var, Sinagoga gelen 80 cemaati varmış. Gene de   temiz ve bakımlı bir mabet.

Hava sıcak ve rutubetli. Surinamlı rehber burada sinagog ve cami yan yana, otoparkları ortak, yıllardır park konusunda iki cemaat arasında hiç sorun yaşanmadı kendi aralarında gayet iyi komşuluk ilişkileri var her konuda yardımlaşıyorlar da Orta doğuda neden savaşıyorlar, neden birbirlerini öldürüyorlar sebep ne? diye sordu. Soru zor yerden geldi, cevap veremedik!

Dolaşıyoruz, Paramaribo sokaklarında gayet güzel klimalı mağazalar, geniş yollar, renkli insanlar en önemlisi ışıklara ve trafik kurallarına uyan insanlar. Semt pazarına gidiyoruz, tam istediğim yer. Buralar toplumun gerçek yüzüdür, renkli güzel her çeşit insan, her çeşit sebze meyve, bulabilirsiniz.

Görülmesi gereken yerlerden biri de 1911’de tamamlanan şehir merkezinde Roma Katolik katedrali, Güney Amerika’daki en büyük ahşap kiliselerinden biri. Gayet iyi korunmuş ve halen çalışan tamamen ahşap yapı olan kilise Unesco Dünya Mirası Alanı’nın bir parçası.

Paramaribo yakınlarında iki büyük nehir, suriname ve commewinje nehirlerinin birleşip Atlantik Okyanusuna döküldüğü bölgede yaşayan, İlk zamanlar pembe, büyüdükçe renkleri siyaha dönüşen yunusları görmeye gidiyoruz.

Kısa yağmur geçişleri sonrası güneş, sıcak, rutubet, burada hayat kolay değil. Kano benzeri ince uzun teknelerle iki nehrin birleştiği yerde dolaşıyoruz, pembe yunuslar gelsin de görelim diye. Nehir dediğimiz de deniz gibi yani. Dolaşıyoruz ortalarda yunus falan yok, olmadı karaya çıktık yakında bir köydeyiz, doğa orman muhteşem. Tekrar nehir de dolaşıyoruz, anlaşılan yunuslarda bizi merak etmişler ki ortalarda dolaşmaya başladılar. Yavru yunuslar pembe renk, büyüdükçe grileşmeye başlıyorlar, sadece karın bölgesi pembe kalıyor. Bir süre beraber olduktan sonra herkes yoluna. Keyifli güzel deneyim.

Akşam güzel restoranda güzel yemek keyifli sohbetle ile günü tamamladık.

Dikkati çekecek kadar çok sayıda kumarhane var, kaldığımız otelin girişinde de büyük bir alana yayılmış kumarhane, müşteri de var, genelde dolu. Garip bir durum ama çoğunluğu yerli halk, kumar masasının birini izliyorum, dolarlar havada uçuyor. Belli ki organize işler dünyası, kolay kazandığınız parayı kolay harcarsınız. Adam koltuğa yan oturmuş bir taraftan sohbet ediyor, bir taraftan kumar makinesinin kolunu çekiyor. Seyrettim bir süre, derdi değil gibi ne olduğu, sadece kol çekme tatmini gibi bir şey.

**

Surinam geçmişi, kültürü yapısı nedir diye kısaca bakalım.

Surinam Cumhuriyeti, Güney Amerika kıtasının Atlantik kıyısında yer alan egemen bir devlettir. Güneyde Brezilya, batıda Guyana ve doğuda Fransız Guyanası ile sınırı vardır. 165.000 km²’lik yüzölçümü ile Güney Amerika’nın en küçük ülkesidir. 600 bin nüfusu olan ülkede büyük çoğunluk kuzey kıyısında başkent Paramaribo da yaşamaktadır.

  1. yüzyılda İspanyol denizciler tarafından keşfedilmiş, 17. Yüzyılda İngiliz sömürgesi olmuş, 1667’de ise Hollanda-İngiltere Savaşı sonucunda Breda Antlaşması ile Hollanda sömürgesi olmuş. 1975’te Surinam Hollanda Krallığı’ndan ayrılıp bağımsızlığını kazanmış. Halen Hollanda ile ekonomik diplomatik ve kültürel bağları kuvvetli şekilde devam etmektedir.

Sömürge döneminde, Surinam Cemiyeti adlı Hollanda özel şirket etrafından nehirlerin etrafında plantasyonlar kurulmuş ve burada ihtiyaç olan işgücü için Afrika’dan köleler getirilmişti. Ancak bu kölelerden bazıları koloninin iç kesimlerine kaçarak kendi toplumlarını kurmuşlar. Koloni 1795’te millileştirilmiş, 1863’te ise kölelik yasaklanmıştır.

Afrikalıların dışında da plantasyonlardaki işgücü açığının giderilmesi için Doğu Hint Adaları ve Hindistan’dan da işçiler getirilmiş, zaman içinde gelen işçilerin çocukları burada kendi komünlerini kurmuşlar e ticarete başlamışlar. Surinam da tekstil, gıda gibi bazı konularda Hintliler etkindirler.

Surinam da çok sayıda, etnik, dini ve dilsel gruplar bulunur. Ülkede soyları buraya çalışmak için gelen işçilere dayanan Hintler en büyük etnik grup olurken, soyları Afrikalı kölelere dayanan Maronlar ise ikinci sırada yer alır. Ormanın siyah insanları anlamına gelen Maronlar, geçmişte plantasyonlardan kaçarak Surinam’ın iç kesimlerine yerleşen ve köleleştirilmiş Afrikalıların torunlarıdır. Surinam Maron kültürü, Afrika dışında en iyi korunmuş kültürel miras parçalarından biridir . Sömürge savaşları, toprak gaspları, doğal afetler ve göçler, Maron tarihini belirleyen en önemli faktörlerdir. Surinam’da birbirleri ile yakınlığı olan altı farklı Maron grubu veya kabilesi ulunur.

Ayrıca, Afrikalı ve beyaz ırkın karışımı Kreollar melez ırk olup çoğunluktadırlar. Felemenkçe resmî statüye sahip prestij dil olurken, halkın önemli bir kısmı da İngilizce temelli Kreolce bir dil olan Sranan Tongo dili konuşmaktadır. Yani Surinam da neredeyse herkesle İngilizce anlaşabilirsiniz.

Demografik yapıya bakarsak; %27’si Kreol, %23’ü Doğu Hintli , %18’i çok Irklı , %16’sı köleleştirilmiş Afrikalıların torunları Maronlar, %10’u Cava , %2’si yerli , %1,5’i Çinli ve çoğunlukla Hollandalı ve Portekiz kökenli olan az sayıda Avrupalı ayrıca Lübnanlı ve Yahudi olmak üzere çeşitli etnik yapı mevcuttur. Geçtiğimiz on yıllarda Paramaribo’ya önemli sayıda Brezilyalı, Guyanalı ve yeni Çinli göçmen yerleşmiştir.

2020 verilerine göre ülkenin %52,3’ü Hristiyan, %18,8’i Hindu, %14,3’ü Müslüman, %5,6’sı yerel halk dinlerine inanmaktadır. Budizm ve Yahudilik inancına mensup birey sayısı her biri için %1’in altındadır, %1,9’u ise geriye kalan diğer dinlere mensuptur. Herhangi bir dine bağlı olmayanların nüfusa oranı %6,2’dir.

Paramaribo, sömürge döneminde ve Surinam’ın 1975 bağımsızlık sonrasında da Surinam’ın başkenti olarak kalmıştır. Eski şehir yıllar içinde birçok yıkıcı yangına maruz kalmış, özellikle Ocak 1821’de 400’den fazla bina ve Eylül 1832’de 50 bina yangın sonucu yok olmuştur.

Paramaribo, Surinam’ın iş ve finans merkezidir ve önemli derece de üretim olmasa da ülkenin başlıca ihracat ürünleri olan altın, petrol, boksit, pirinç ve tropikal ağaçtan elde edilen gelirlerin neredeyse tamamı buradaki şirketler tarafından gerçekleştirilir. Tüm bankalar, sigorta şirketleri ve diğer finansal ve ticari şirketlerin genel merkezleri Paramaribo’dadır. Surinam’ın GSYİH’sinin yaklaşık %75’i burada gerçekleşir.

  1. ve 18. yüzyıllarda Hollanda sömürge kasabası olarak kurulan, Surinam Nehri’nin sol kıyısında bulunan Paramaribo tarihi şehir merkezi, 2002 yılında Unesco Dünya Mirası Alanı ilan edildi. Binaların orijinal mimarisi ve sokak planları büyük ölçüde bozulmadan korunmuş.

Ticaret ve iş hayatı genelde, Çinli, Hintli ve Hollandalıların elinde, Türkiye’ye göre ucuz sayılmaz. Küçük olayların dışında kriminal olaylar yok denecek kadar az, yani beklemediğiniz kadar güvenli sayılabilecek bir ülke.

**

Sabah arazi şartlarına uygun donanımlı dört çeker araçla Surinam’ın güneyine browmsberg doğal parkına gidiyoruz.

  1. yüzyıldan beri altın arayıcıların ilgisini çeken çok sayıda bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapan 12.000 hektar ormanlık alan 1969 yılından bu yana ziyarete açık ayrıca konaklama ve restoran gibi sosyal yerlerde bulunuyor.

Ülkenin ortalarına kadar geldik, yoldan ayrılarak ormanlık alana doğru yol alıyoruz. Amazon ormanlarının en güney ucu. Yollar giderek bozulmaya koca araç zorlanmaya başladı. Killi toprak, yağmurdan iyice kayganlaşmış, araba yan yan gidiyor, kaymak ile gitmek arası bir şekilde yol alıyoruz. Zorlanmaya başladık, riskli yerlerde araçtan inip yürüyerek yola devam, maceranın içindeyiz. Sallan yuvarlan zirveye gelebildik. Gerçekten zorlu yol. Yanımızda getirdiğimiz öğle yemeği kumanyalarını hallettikten sonra hafif dinleme ve sonra ormanın derinliklerinde bir yerde şelaleye gidiyoruz. Hava gayet güzel, ormanın derinliklerine dalmaya başladık. Sadece rehber yolu biliyor, yolu kaybedip kaybolursan dönüş zor olabilir, hayatının kalan kısmı burada geçirirsin. Yolumuza çıkan dalları kesmek veya ihtiyaç durumunda kullanmak için elimizde pala ile ağaçların arasından yürüyoruz. Tam olarak cangıl. Ve işte macera başladı, araçtan epey uzaklaşmışken delicesine yağmur bastırdı, oysa 15 dakika önce hava gayet güzeldi ayrıca iki gündür hava gayet ve de sıcaktı. Bazılarımızda yağmurluk benzeri bir şeyler var ama yetmiyor, yağmur kurşun gibi üzerimize geliyor. Ayrıca patika yollar da kayganlaştı, yokuş aşağı kaymamak için dallara, ağaçlara tutunarak iniyoruz.  Söylentiler başladı, nerden geldik, ne olacak nasıl döneceğiz gibi hafiften paniklemeler. Yağmur tanrısına ne kötülük ettiysek biz söylendikçe daha da şiddetleniyor. Artık ıslanmadık yerimiz kalmadı, yağmuru hissetmemeye başladık, dere gibi akan suların içinden düşmeden yürümek derdindeyiz. Tek derdim, üzerimdeki har şeyi kullanarak korumaya çalıştığım fotoğraf makinamı ıslanmadan kurtarabilmek. Şelaleye tam ulaşmıştık, geri dönme kararı. Geriye dönmeye çalışıyoruz ama yerler çok kayganlaştı, ayaklarınızın arasından sular seller akıyor. Neyse sonunda bir sakatlık olmadan araca gelebildik. Sonra ne oldu tahmin edin, o deli yağmur birden durdu ve güneş açtı. Herkes baştan aşağı ıslak ve çamur içinde., geldik otele. Tek tesellim, fotoğraf makinemi kurtarabilmiştim, geriye kalanı anılarıma heyecan olarak kaydettim. Bütün bunlara rağmen muhteşem doğa, çok güzel orman. Aslında bunlar tabiat ananın “beni çok üzüyorsunuz” şeklinde verdiği mesajdı.

Akşam günün tadını çıkaran keyifli yeme ile günü tamamladık.

**

Surinam başkenti Paramaribo’yu yürüyerek dolaşıyoruz, bakalım sosyal hayat, çarşı pazar nasılmış.

Yeni yapılarda, Avrupa mimarisi ve inşaat tekniklerinin Güney Amerika’ya özgü kültürel malzemeler ve el sanatlarının kademeli olarak bir araya getirilerek yeni bir mimari tarz yaratılmış.

1680-1800 yılları arasındaki kentsel doku, son otuz yıldaki düşük ekonomi nedeniyle büyük bir altyapı yenilenmesi yapılamadığı halde halen kullanılıyor. Yeni yapılarda da bina hatları fazla değiştirilmemiş ve şehir merkezinde yüksek katlı binalar inşa edilmemiş. Geleneksel yapıların ahşap olması nedeniyle yangına karşı savunmasız olduğundan geçmişte birçok defa yangınlar sonucunda büyük hasarlar olmuş.

Dolaşıyoruz şehrin arka sokaklarını. Çevreyi ve insanları öğrenmenin, tanımanın en doğru yollarından biri de yürüyerek dolaşmak. Geleneksel bol renkli kıyafetlerin sergilendiği müzedeyiz, ne kadar hoş ve bol renkli kifayetler, farklı anlamları olan şapkalar ve baş örtüleri. Müze yetkilisi kibar zarif bir hanım, sohbet ediyoruz, Surinam’ın gelenekleri hakkında, laf arasında Türkiye’ye gelmek Mardin şehrine gitmeyi çok arzu ettiğini söyleyince nedenini merak ettim. Mardin ile ilgili Türk dizileri seyrettiğini ve bu kültür şehrini görmeyi çok arzu ettiğini söyledi.

Bir sanat galerisindeyiz, heykel ve tekstil üzerine işlemler, gerçekten çok güzel ve yaratıcı değerleri yüksek olan eserler var. Genelde işlenen konular geçmişte yaşanan köleliğin izleri. Bir eserden çok etkilendim, karanlık dünyada, kafes içinde beyaz salıncakta sallanan beyazlar giymiş afrikalı. Sizde kendi yorumunuzu yapın. Bazı durumlarda ön yargılı olmamak lazım. Belli iyi sanatçılar var.

Bakımlı ve güzel korunmuş sömürge döneminden kalma evler, kiliseler ve sonunda düzenli ve bakımlı yüzlerce palmiye ağaçlarının olduğu yerde yorgunluk kahvesi.

Meydanlardan birinde Simon Bolivar’ın heykeli, Güney ve orta Amerika da genelde bağımsızlık mücadelesi olan her yerde Simon Bolivar’ın heykeli vardır. Kimdir, kısaca;

Kolombiya, Venezuela, Ekvador, Peru, Panama ve Bolivya‘nın İspanyol sömürgeciliğine karşı bağımsızlıklarını kazanmalarına öncülük etmiş, “Büyük Kurtarıcı” olarak anılır. Kimine göre halk kahramanı devrimci, kimine göre liberalizmi küçümseyen bir kurtarıcı, militarizmi küçümseyen bir asker, monarşiye hayran bir cumhuriyetçi olarak kabul edilen Venezuelalı askeri ve siyasi lider.

uzun yıllar devam eden savaşların ardından 1825 yılında Simon Bolivar önderliğinde bağımsızlığını kazanan Bolivya’nın ismi de Bolivar’a nispetle Bolivya olarak belirlenmişti.

**

Burada asgari ücret 250 dolar civarında, henüz turizmin çok gelişmediği yerlerden yani çok turist yok, görmedik. Baş şehir Paramaribo da bir sürü otel, bir sürü güzel mağazalar, güzel restoranlar var ve de hepsi dolu, restorana gideceğiz hafta arası yer yok. Onlarca kumarhane var ve de genelde müşteriler yerli halk. Bu kadar kumarhane olması, ortada kara para dolaşıyor olma ihtimalini akla getiriyor. Nasıl oluyor anlamak zor. Sanayi, üretim,  tarım sektörlerinin kuvvetli olmadığı da göz önüne alınırsa!

Surinam da küçük hırsızlıkların a dışında yaralama, öldürme, gasp gibi büyük suçlar pek yok , sakinlik var gibi.

Palmiye bahçesine gidiyoruz, yağmur sonrası ortalık biraz serinlemiş . Surinam da son gecemiz, keyifli sohbet sonrası günü tamamladık.

Sevgilerimle

Hayrettin Kağnıcı

Aralık 2024

error: iletişim : [email protected]