Fransız Guyanası

Paris üzerinden Atlantik Okyanusunu aşıp 10 saatlik uçuştan sonra Fransız Guyana’sı başşehir Cayenne ‘ye geldik.

Uzun yolculuk sonrası, gök tanrısının hoş geldiniz gösterisi çılgın yağmur. Gösteri giderek şiddetlenerek devam ediyor ve duracak gibi de gözükmüyor. Yağmurun sesinin keyfi ile beklenmedik güzellikte akşam yemeği.

Güney yarım küredeyiz, aralık ayı ilk bahar yağmurların başladığı zamanlar. Bütün gece kuvvetli yağmur geçişleri oldu. Tropikal bölgelerde yağmur bizim Karadeniz de şiddetli dediğimiz yağmurlara çok benzemiyor, mermi gibi yukardan aşağıya geliyor, derimizden geçip kana karışacak gibi!

Guyana, toplam nüfusu 295 00, bunun 160 000’ı başşehir Cayenne de ve bunun da büyük çoğunluğu şehrin sahil kesiminde yaşıyor.  Burası Amazon bölgesinin güney tarafları.

Amazon ormanları, dünyada en fazla yerli kabilelerin bulunduğu bölge. Bu kabilelerin nerdeyse tamamı ormanların iç kısımlarda ulaşımı zor olan yerelde yaşıyorlar.  Bu kabilelere ulaşmak kolay değil, ayrıca pek güvenli de sayılmaz.

Burası tam olarak Fransa toprakları sayılıyor, kurallar şartlara göre bazı farklılıklar olsa da yasalar aynı ve Avrupa Birliği statüsünde. Yani Fransa Başbakan veya cumhurbaşkanı seçimlerinde burada yaşayan halk da oy kullanıyor. Fransız Guyana vatandaşı, Fransa vatandaşı ile aynı haklara sahip ve istediği zaman Fransa’ya veya herhangi bir Avrupa ülkesine kimlikle girebilir.

Guyana bölgesi bizim coğrafyamıza uzak ve pek bilinmeyen bir yer. Önce neredeyiz, Burası neresi bir bakalım.

Güney Amerika’nın kuzeyi, Avrupa sömürgeciliğine kadar Amerikan yerli halklarının yaşadığı bölge, 15. yüzyılın sonlarından itibaren hızla sömürgeleştirilmiş ve başta Afrika olmak üzere diğer coğrafyalardaki sömürgelerden köle taşımacılığı yapılmış ve yakın coğrafyalara köle satışı buradan gerçekleştirilmiş. Sömürgelerden getirilen köleler nedeniyle beyaz ve Afrikalı ırkın karışımı melez ırk olan Kreol ırkı oluşmuş ve süreç içinde demografik bu yönde yapı değişmiş.

Sömürge dönemi sonucunda, Güney Amerika’nın kuzey bölgesinde, Venezuela sınırları içinde olan İspanyol Guyanası, Guyana olarak bilinen İngiliz Guyanası, bugün Surinam, olan Hollanda Guyanası, Brezilya sınırları içinde Portekiz’e ait Amapa ve Fransız Guyanası olmak üzere beş farklı Guyana bulunmaktadır.

Avrupa’dan Fransız Guyanası’na ilk olarak 1493 yılında Kristof Kolomb’un ulaştığı bilinmektedir. Buradaki ilk sömürge yönetimleri 17. yüzyılın başlarından itibaren kurulmuş; Fransa, Hollanda ve Portekiz arasındaki hâkimiyet mücadelesi sırasında, yerli halk da sömürge yönetimlerine karşı mücadele etmiştir. 1667 yılında, bölgeyi ele geçiren İngiltere, Breda Anlaşması ile burayı Fransa’ya bırakmış, 1676’dan itibarense bölge tekrar kısa süreli Hollanda işgali söz konusu olsa da sonunda Fransanın egemenliğinde kalmıştır.. Sık ormanlık yapısı, tropikal iklim şartları ve bu şartların yol açtığı salgın hastalıklar, bölgeye altın madeni hayalleriyle gönderilen Fransızların yaşadığı olumsuz tecrübeler gibi nedenlerle bölge uğursuz ve korkutucu bir yer olarak kabul edilmişti. 1809-1817 yılları arasındaki kısa süreli Portekiz hâkimiyeti dışında Fransa’nın bölgedeki etkinliği devam etmiş, 19. yüzyılın ikinci yarısında Çin, Hint ve Malay coğrafyasından gelen göçmenler burada tarım ve denizcilik faaliyetleri gerçekleştirmiş. Yine aynı dönemde bölge, Fransa tarafından bir sürgün yeri ve hapishane olarak kullanılmaya başlanmıştı.

Fransa 1930 yılında, bölgenin iç kesimlerinin büyük bölümünü kapsayan bir alanda, kendine bağlı bir yönetim tahsis etmiş ancak bu yönetim bir süre sonra kesintiye uğramış, ve 1946 yılında İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden Fransa ile birleştirilerek Fransız Guyanası hâline getirilmiş ve günümüzde bölge Fransa’nın denizaşırı toprağı olarak kabul edilmiştir.

Fransız Guyanası, Güney Amerika’nın kuzeyinde Surinam ile Brezilya arasında yer alan, Fransa’nın en büyük denizaşırı toprağıdır.

Bölgenin toprak verimliliği düşük olduğu için tarımsal faaliyetler son derece sınırlıdır. Balıkçılık faaliyetleri ve özellikle karides avcılığı yaygındır. Larivot Limanı, Fransa’nın en büyük dokuzuncu balıkçı limanı olma özelliğine sahiptir.

Bölgenin dış ticaret hacmi 2016 verilerine göre 1,37 milyon dolar ihracat, 133 milyon doları ithalat olmak üzere 1,5 milyar dolar civarındadır. Fransız Guyanası ticaretinin önemli bir bölümünü, parçası olduğu Fransa ile gerçekleştirmektedir.

83.534 km yüzölçümü ve 295,000 nüfusu olan Fransız Guyanası, Amerika kıtasının güneyinde, kuzeydoğu kıyısında, Fransa’ya bağlı denizaşırı il olarak kabul edilir. Doğu ve güneyde Brezilya, batısında Surinam, kuzeyinde Atlas Okyanusu bulunmaktadır. Ülke nüfusunun yarısına yakını, başkent Cayenne de yaşar. Para birimi Euro olan Fransız Guyanası, Avrupa Birliği sınırları içinde kabul edilir. Yani burası, Fransız toprağı ve halkı da Fransa vatandaşı olarak kabul edilir,

Fransız Guyanası %96,65’i yağmur ormanlarla kaplıdır ve bu ormanların içinde halen bazı ilkel kabileler de yaşamaktadır ve bazı bölgeleri insanlar tarafından erişilemeyen en büyük bozulmamış yağmur ormanlarından birine sahiptir. Avrupa Birliği’ndeki en büyük millî park olan Guyana Amazon Parkı, Fransız Guyanası topraklarının %41’ini kapsamaktadır.

Aralık 2015’ten itibaren bölge, Fransa denetiminde, Fransız Guyanası Bölgesel Kolektifi meclis tarafından yönetilmektedir2014 yılında kurulmuş bir üniversite bulunmaktadır.

Kişi başına düşen millî gelir yak 17.100 dolar, işsizlik oranı %22, Enflasyonun %0,8 olan Fransız Guyanası’nda nüfusun etnik dağılımı %66 siyahiler, siyah ve beyaz ırkın karışımı kreol melezler %12, beyazlar %12 Çin, Hint kökenliler ve yerliler %10 ve diğerleri şeklindedir. Resmi dil Fransızca olup en çok konuşulan diller Kreol ve yerel dillerdir. Yaygın dinler ise %84 Hristiyan, %3,5 Çin yerel inançlar, %1,5 Hindu, %1 Müslüman, %10 diğer.

İhracat Ürünleri, karides, kereste, rom, altın, uydu, gül ağacı, tekstil ürünleri, İthalat Ürünleri ise temel gıda ürünleri, makine ve ekipman, kimyasallar, petrol yağlarıdır.

**

Bugün heyecanlı olacak, yağmur devam ediyor, Hazırlıklıyız, yağmurluklar giyildi, önce başkent Cayenne’i tanıyalım.

Cayenne Nehri’nin ağzına bakan denize ve çevreye hâkim yüksek bir tepe üzerinde 1643 yılında inşa edilmiş, Cayenne şehrini koruyan Fort Cépérou kalesine gidiyoruz. Hafiften tırmanarak çıkıyoruz Kaleye. Güzel manzara şehri en tepeden seyrediyoruz. Tarihi sayılabilecek yaşlı deniz feneri, halen çalışıyor denizcilere yol gösteriyor.

Cayenne’nin sembollerinden biri olan, 1848’de köleliğin kaldırılmasında öncü bir rol oynayan Victor Schœlcher’in anısına, özgürlüğüne kavuşmuş bir köleyle birlikte olan bronz heykelin olduğu meydan.

Place de Palmistes, palmiye bahçesi, geçmişte itina ile dikilmiş, bakımlı çok fazla palmiye ağacının olduğu büyük bir park.

**

Yağmur hafifledi, güneş ısıtmaya başladı Kourbu şehrine gidiyoruz. Fransa’nın Guyana’da uzay merkezinin olduğu önemli bir yer. Şehri dolaşıyoruz, temiz bakımlı sahil şehri. Deniz feneri çevresinde biraz vakit geçirdikten kahve molası. Uzay merkezinde görevli araştırmacılar, asker polis ve çalışanların çoğunlukta yaşadığı şehir.

1968’de faaliyete geçen Guyana Uzay Merkezi, Fransa’nın bu alandaki faaliyet ve denemeleri açısından önemli bir konuma sahip olmasının yanı sıra modern ve turistik yerlerden biridir. 1960’lardan bu yana Avrupa’nın uzay limanı olan tesis, uzaya ticari, bilimsel, telekomünikasyon ve keşif amaçlı uydular gönderiyor. Uzay araştırmalarının ardındaki bilim ve mühendislik çalışmaları hakkında bilgi almak için ziyaret edeceğiz.

Gerekli kayıt ve kontrol işlemleri, güvenlik aramasından sonra otobüs ile ana binaların birinde uydu kontrol merkezinin olduğu salonda detaylı açıklamalardan sonra ziyaretçilere açık yerleri geziyoruz.

Burası, Fransa’nın uzay çalışmalarını yönettiği ve uzay araçlarını fırlattığı yer. Bugün bir bölümü müze olarak ziyaretçilere açılmış. Daha önce Cezayir’de olan ancak Cezayir’in bağımsızlık ilan etmesinden sonra 1964 yılında buraya taşınmış. Türkiye adına telekomünikasyon amaçlı TÜRKSAT uydusunun da atıldığı uzay merkezi. Uyduların fırlatıldığı rampalar, daha önce kullanılmış uydular olan ilginç bir yer. Uzaya uydu atılacağı gün burada olmak büyük şans olurdu.

Uzay merkezi, bölgesel ekolojinin bozulmaması ve çevredeki doğal alanların roket fırlatmalarının neden olduğu bozulmayı önlemek için gerekli olan her türlü önlemler alınmaya çalışılmaktadır. Yüksek teknolojili uzay çabalarının, yağmur ormanlarıyla yan yana aynı ortamda olması farklı bir anlam yaratıyor.

İster bilim meraklısı olun ister sadece meraklı olun, Guyana Uzay Merkezi’ni ziyaret etmek ilginç bir deneyim. . Ayrıca, uzay merkezinin varlığı, Fransız Guyanası ekonomisine ve istihdam yaratma da büyük katkılar sağlamaktadır.

**

Sabah kahvaltısından sonra Kourou’ya ve buradan da teknelerle Iles du Salut adı verilen küçük kayalık adalara gidiyoruz. Sağlık Adaları diye de bilinen bu adalar, bir zamanlar ana karada veba hastalığı kol gezerken, misyonerler sağlık açısından daha güvenli buldukları bu adalara gidince bu şekilde adlandırılmışlar. Daha sonra Ilet la Mere, Les Iles du Salut ve Devil’s Island olarak bilinen üç adadan oluşan bu adalar gurubu, uzun yıllar mahkumlar için hapishane olarak kullanılmış.  Şeytan Adası hariç diğer iki adayı geziyoruz, mahkumların kaldığı yerler, hücreler, ilkel ve zor şartlarmış gerçekten.

1852’de İmparator III. Napolyon hükümeti adaları ve Fransız Guyanası’nın bir kısmını ceza kolonisi olarak kurdu. 1854’te Fransa, sekiz yıldan az ceza alan mahkumların cezalarına eşit bir süre boyunca adada kalmasını zorunlu kılan bir kural olan politikasını başlattı. Daha uzun ceza alanlar ve ömür boyu hapse mahkûm olanlar buraya sürgüne gönderildi. Ancak kuralın pek bir önemi yoktu çünkü çoğu ayrılmaya yetecek kadar uzun yaşamadılar. Gelen mahkumların yaklaşık yüzde kırkı bir yıl içinde ölüyordu. Mahkumların çoğu önce kıyıdaki St-Laurent-du-Maroni’ye gönderildi ve burada ormanları temizlemek ve yollar inşa etmek için çalışmak üzere görevlendirildiler. Politik, tehlikeli ve düzeltilemez mahkumlar Îles du Salut’a gönderildi. Hapishanelere, tek kişilik hücrelere bakıldığında çok küçük boyutlarda insanlık dışı ve pislik içinde bir durum.

Özellikle Şeytan Adası Devil’s Island, politiktik ve ağır ceza almış suçluların kaldığı, şartların daha ağır olduğu en küçük ada.  Burası diğerlerine göre işkencelerle ve ağır şartları ile ün salmış bir yerdi, buradan kurtulan olmamış.

Henri Charriere’e, yazdığı ve filmi de yapılan Papillon (Kelebek) adlı eserini burada yaşanılanlardan ilham alarak yazmış.

Adalara gidip gelmek bir tam gün, çünkü adalara giden tekne bir tane ve sabah gidiş ve akşam dönüş seklinde çalışıyor.

**

Bugün önce çevreyi tanıma turu, kimler var, nerden gelmişler ne yer ne içenler bakacağız.

Nüfusun çoğunluğu Kreol denilen geçmişte beyaz ırkla karışmış olan siyahlar. Kendi lisanları Kreolca konuşuyorlar ve buranın en eski kabile halkı olarak kabul ediliyorlar. Buranın yerlisi olarak, geleneklerini sürdüren altı farklı kabile var. Kalina, Lokono Arawaka, Wayapi, Wayana, Teko, Paykweneh kabileleri ve bunlarda toplamda 9000 kişi kalmışlar.

Sanayi veya tarım gibi konularda üretim çok yok, böyle olunca halkın büyük kısmı kamu görevlisi olarak çalışıyor.

Günlük yaşam ile ilgili ihtiyaçların ticareti büyük ölçüde Çinlilerin kontrolünde, ayrıca Lübnan, Suriye ve Filistin gibi yerlerden gelip ticaret yapanlarda var. Böyle olunca ihtiyaç malzemelerinin tamamına yakını başta Fransa olmak üzere yurt dışından geliyor. Her şey Avrupa dan pahalı. 1, 5 litre su markette 85 lira.

Fransa’dan buraya görevli olarak gelenler yerli çalışanlara göre %40 fazla ücret alıyor. Bu da ayrımcılık olarak toplumda rahatsızlık yaratıyor. Yüzölçümü göre nüfus az, km2 ye 4 kişi düşüyor.  Yerleşim genelde nehrin denizle birleştiği yerlere kurulmuş.

Tropikal Amazon bölgesi olan burada bile uzun zamandan beri doğru dürüst yağmur yağmamış, her taraf, bütün yeşillikler sapsarı olmuş. Son bir hafta da deli gibi yağan yağmurla birlikte doğa yeniden canlanmış her taraf yemyeşil.  Yani bizim şikâyet ettiğimiz yağmurdan insanlar çok memnun.

Akçam şehir merkezinde kafe barda yerel müzik eşliğinde keyifli sohbet,

Bugünde akşam oldu. Buraya kadar olan gözlemimde, doğrusu biraz şaşkınlık içindeyim, beklediğimden daha fazlası ile karşılaştım, restoranlar gayet güzel temiz.

**

Sabah yolardayız, Cayenne de biraz dolaşıp Saint-Laurent-du-Maroni kasabasına gidiyoruz. Bugün Pazar, ilginç olan, büyük yerleşim merkezlerinin dışında olan yerlerde pazar günleri restoran dahil birçok yer kapalı. Önceden konuşulup bizim için açık olan nehir kıyısında güzel bir restoranda öğle yemeğindeyiz sonrasında keyif yapma zamanı.

Vakit tamam, kano benzeri küçük teknelerle nehrin karşı sahilinde, geçmişte Hollanda sömürgesi olan Surinam topraklarında bulunan Albina’ya gidiyoruz.

Sevgilerimle

Hayrettin Kağnıcı

Aralık 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

error: iletişim : [email protected]