Patagonya 2 / Arjantin / Puerto Madryn & Usuaia

 

Arjantin’inin güney bölgesi Patagonya’ya gelmenin en kolay yollarından biri büyük cruise gemileri. Bunlarla seyahat etmenin tek dezavantajı, uğradığı limanlarda sabah geliyor, akşam ayrılıyor.

Okyanus Patagonyası Petro Madryn’e geldik;

Arjantin Patagonya bölgesinde ve ülkenin güney batısında, Atlantik Okyanusu kıyısında şirin güzel bir şehir olan Petro Madryn’deyiz   Okyanus Patagonyası olan yer. Ocak ayındayız, buralarda havalar tam olarak yaz mevsimi ancak güneye indikçe rüzgârın artacağını ve hava sıcaklığının hızla düşeceğini tahmin ediyorum.

1865 yılında, İngiltere’nin batısında Galler bölgesinde yaşayan 153 Gallerli İngilizlere karşı bağımsızlık hareketi başlatır ancak hareket başarısız olunca İngiliz Parlamentosu, konuştukları lisanları Galce’yi yasaklar ve bunları tutuklamak ister. İsyancı 153 Gallerli Mimosa isimli tekneleriyle çok uzaklara gitmeye karar verirler, Güney Amerika da bu bölgeye yerleşirler ve Petro Madryn şehrinin temelleri atılmış olur.  Şehir, Galli, İspanyol ve İtalyan göçmenler tarafından Chubut Demiryolunun inşa edilmesi sonucunda daha da büyür. 1889’da açılan bu hat, Petro Madryn’i aşağı Chubut Nehri vadisi üzerinden Trelew’e kadar uzanıyor.

Güney Amerika tarihi dünyanın her yerinden ilginç göç hikayeleriyle dolu.

Puerto Madryn, 126 bin nüfusu olan küçük ölçekte bir şehir. Sanayi olarak alüminyum fabrikasının dışında pek bir şey yok. Burada yetişen merinos cinsi koyunların tüyleri dünyanın en ince tüylü hayvanı olarak biliniyor, saç teninin kalınlığı 0,7 mikron, burada yetişen merinos cinsi koyunların tüylerinin kalınlığı 0,3 mikron. Hayvanların genleri bozulmasın ırkı dejenere olmasın diye, aynı aile içindeki erkek koyunlar kendi kardeşi veya kendinden olan biri ile çiftleşmesin diye kısırlaştırıyorlar. Ancak yöntem ilginç, erkek hayvanın testislerini ısırarak kopartıyorlar veya iple sıkıca bağlatarak, zamanla çürüyerek kendisi düşüyormuş. Yöntem bu, bizdeki hayvanlar şanslı.

Küçük bir yer, ortalarda bu yünlerden yapılmış fazla bir ürüne rastlamadık ama pahalı bir şey olsa gerek.

Arjantin’in Okyanus Patagonyasının başşehri olan Madryn kumsal plajları, Mayıs’tan aralık ayına kadar balinaların üreme alanı, penguenleri, fok cinsi olan deniz fillerini ve de onları yemeye çalışan katil balinaları ile çok popüler bir turizm merkezidir.

Unesco Dünya Mirası listesinde olan “Peninsula Valdes” gidiyoruz. Büyük bir yanımda “Man and Biyosfer” kategorisinde, Dünya Mirası ilan edilmiş. Macellan penguenlerinin ve deniz fillerinin beslendiği ve üreme alanlarından biri.  Deniz filleri 3-4 ton ağırlığında koca hayvanlar, sadece burada ve Amerika, Kaliforniya sahilinde anakaraya çıkıyorlar, neden sadece buraları tercih etikler henüz tam olarak anlaşılmış değil. Koca hayvanlar yağ tulumu gibi kumsalda kendilerine ayrılmış koruma alanlarında güneşleniyorlar. Acıkınca cup denize karnını doyuruyor, gelip tekrar güneşlenmeye devam, havalar soğumaya başlayıncaya kadar. Bunların haricinde bu bölgede yaygın olarak bulunan deve familyasından olan alpaka, lama, guanaco gibi hayvanlar da burada doğal ortamlarında yaşıyorlar.

Penguenler, ortalama 35 cm. boyları ile bir kısmı paytak paytak yürürken bir kısmı yuvalarının başında yavruları ile birlikte.

Ayrılıyoruz buradan akşam vakti, güneşin okyanus üzerinden batışı ve etkileyen muhteşem güzellik.

**

Sabah erken Ushuaia geldik, hava hep soğuk ve kuvvetli ayaz;

Bu gezide benim çok görmeyi önemsediğim yerlerden biri de Ateş toprakları olarak bilinen Çöl Patagonyası. Ushuaia limanına yanaşıyoruz. Askeri üs olduğu için çoğu asker 80.000 nüfuslu olan Ushuaia, dünyanın en güneyindeki şehir ve aynı zamanda Kuvvetli rüzgârların, fırtınaların, soğuk ve sert ayazın olduğu, dünya da yaşamın en zor olduğu bölgelerden biri. Ekonomisi sanki turizm üzerine gibi, güzel mağaza ve restoranlar, yerli halk için biraz fazla sayıda gibi.

Gemide, karaya inince yapılacak şeyler hakkında detaylı bilgiler veriliyor ve gidilecek yerler ile ilgili turlar satılıyor. Gemiden alacağınız tur, aynı güzergâh hemen limanın önünde neredeyse üçte bir fiyata bulabilirsiniz, hele biraz vakit geçirip sonlara kalırsanız fiyat daha da aşağı olabiliyor. Bizde zaten öyle yapıyoruz. Gidilecek yerler neredeyse hep aynı.

Ushuaia, Patagonya seyahatlerinin vazgeçilmez bir durağıdır. Antarktika’ya giden pek çok gemi turlarının çıkış noktası, turistlerin merkez üssü olmuş ancak ihtiyaç duyulan her şeyin uzak noktalardan gelmesi nedeni ile pahalı bir şehir. Atlas ve Pasifik okyanuslarının arasında Antarktika kıtasının karşısında yaz aylarında bile kış gibi olan bir yer.

Ushuaia, Macellan tarafından 1520 yılında keşfedilmiş dünyanın ucu veya sonu olarak da bilinir. Arjantin eyaleti olan Tierra Del Fuego’nun (Ateş Toprakları) başkenti. Macellan bu topraklara yaklaşırken gördüğü değişik ışıkları yerlilerin yaktıkları ateş ve duman zannederek bu bölgeye “Ateş Toprakları” ismini vermiş. Her ne kadar daha sonradan bunun coğrafya ve iklimden kaynaklanan ışık oyunları olduğu anlaşılsa da böyle anılmaya devam edilmiş.

İlk olarak tren istasyonu; 1900’lerin başında hapishanede yatan mahkumların inşa ettiği 8 km’lik tren yolu. Burası, güney yarım kürenin Sibirya’sı gibi, hapishaneye gelen mahkumlara, ormanlık bölgede ağaç kestirmek veya başka işlerde çalıştırmak için sevk edildikleri tren istasyonu. Aslında ray aralıkları çok dar olan tren görünümümlü araç. Mevcut durumu korunmuş olarak günde iki defa benzer yerlere aynı trenle götürüyorlar.

Ushuaia’da mutlaka gidilmesi gereken en önemli yer 63.000 hektarlık bir alana yayılmış Tierra del Fuego Millî Parkı. Parkı.

Buranın eski sahipleri Yamanalar, kendi telaffuzları ile “Şamanalar” olarak çıkıyor karşımıza. Yamanalar bir kuş cinsine “Alakush” ismini vermiş. “Alakush” uçmayan ördek anlamına geliyormuş. Bu isimler Yamanaların Orta Asya’dan göçtüğünü anlatıyor sanki. İki kıta birleşikken Orta Asya’dan gelenlerin Amerika kıtasına yerleştiğini biliyoruz. Neden bu uç noktayı ve bu soğuk toprakları tercih ettiği bilinmez. Yamanalar 19. yüzyılda İngilizlerin bölgeye gelişine kadar kendi yaşam tarzlarını sürdürmüşler. Darwin, insan ile hayvan arası bir varlık olarak nitelendirmiş Yamanaları. Canlandırmalarda neredeyse çıplaklar, denizaslanı derisinden yaptıkları kıyafetleri giyip ısınmak için denizaslanı yağını vücutlarına sürüyorlarmış. İngilizler bölgeye geldikten sonra Yamanalar kalın kıyafet giymeye zorlanmış. Ancak kıyafetler ıslandığında değiştirmeyi bilmediklerinden hastalanıp ölmeye başlamışlar. Açık sazdan kulübelerde yaşayan halk, barakalarda yaşamaya zorlanmışlar ancak kapalı mekânlarda temizlik koşullarına alışık olmadığından bulaşıcı hastalıklar yayılmaya başlamış. Bütün bunlar da Yamanaların sonu da diğer yerliler gibi hazin olmuş.

Her yeri bir günde gezmek mümkün değil. Parkın ortasında “Alakush Tesisleri” yer alıyor. Tesisin camında Alakush’un resmi de bulunuyor ve Türkçe anlamı ile ne kadar özdeş olduğunu anlıyorsunuz. Tesiste kafe-restoran gibi mekânların yanı sıra Yamanaları anlatan küçük bir müze de bulunuyor.

Postaneye gidiyoruz, burası dünyanın en güneyindeki postane olarak biliniyor. Mevcut halini korumaya çalışmışlar, mesai saatlerinde isteyenlere hatıra olarak pasaportlarına damga bile basıyorlar.

Güzel manzaralar ve yürüyüş, dolaşıyoruz etrafı, göller, bolca hatıra fotoğrafı.

Parkta ayrıca gezilecek pek çok göl ve seyir terasları var. Faunası, florası çok zengin.

Pan-American karayolunun bir parçası olan “Ruta Nacional 3” bu parkta sona eriyor.  Burayı önemli yapan konulardan biri de dünyanın en uzun karayolunun burada sonlanması.

1923 yılındaki “5. Uluslararası Amerika Ülkeleri Konferansı” sırasında kıtayı boydan boya geçen tek bir kara yolu fikri oluştu. 23 Aralık 1936 tarihinde Buenos Aires’teki “İnteramerican barışın pekişmesi Konferansı” esnasında yapımına karar verilmiş.

Alaska’dan Ateş Toprakları’na kadar uzanan ve çok az boşluğu olan bir kara yolu. Kuzey-güney uzantısı ile tüm Amerika kıtasını kat eder. Ağ hattı olarak 48.000 kilometreyi kapsarken en uzun Kuzey-Güney hattı 25.750 kilometredir.

Yolun hemen hemen tamamı tamamlanmış ve kullanılabilir durumda. Sadece 90 kilometrelik Panama Kanalı ile kuzeybatı Kolombiya arasında kalan Darién eyaletinden geçmesi gereken kısmı tamamlanmamıştır. Yol burada Panama’daki Yaviza kasabası ile Kolombiya’daki Turbo kasabası arasında kopmuş. Burası, ormanlık, dağlık ve biyolojik çeşitlilikler gösteren, ekolojik önemi olan bir bölgedir. Yağmur ormanlarının ve yerli halkların yaşam şekillerinin korunması, bölgenin hayvan hastalıklarının yayılmasına ve uyuşturucu tacirlerine engel teşkil etmesi nedeniyle çevrecilerden gelen kuvvetli muhalefet nedeniyle bu bölümü yapılmamış.

Pan-Amerikan kara yolu 19 farklı ülkeyi kapsayan çok değişik iklim zonlarından geçiyor. Hem çok sık ormanlarla hem yüksek dağ geçitleri ile yol bulur. Bu yüzden birbirinden çok farklı bir tabela dili mevcuttur. Yolun belli kısımları iklim koşullarına bağlı olarak tüm zamanlarda kullanıma açık değildir.

Eski Bir Cezaevi:Presidio;

Şehirde en önemli yerlerden biri de Presidio isimli yapı. Burası uzun yıllar hapishane olarak kullanılmış. En azılı mahkumlar için bile buradan kaçmak mümkün olmamış. Sibirya’dan kaçmayı başarmış olan Simon Radowitzky bile buradan kaçamamış ve 21 yıl burada yatmış. Hapishanede koridordaki sobalar ile ısıtma yapılıyormuş. Hücre kapıları gece kapatıldığından koridor sıcak kalmasına karşın hücreler çok soğuk oluyormuş. Bu nedenle mahkumların en sevdiği faaliyet ağaç kesmeye gitmekmiş. Bu vesile ile hem ısınıyor hem bir öğün yemek yeme şansları oluyormuş. Bina 1947 yılında müzeye çevrilmiş.

Hapishaneye gidiyoruz bakalım o zamanda mahkumların durum vaziyetleri neymiş. Herkeste aynı merak olmuş ki hapishaneye girmek için inanılmaz kuyruk var, beklemedik, şehirde dolaşmayı tercih ettik. Hapishane, burası için önemli yer. Geçmişte, korunaklı ve kaçması neredeyse imkânsız olması nedeniyle Arjantin hükümeti azılı ve tehlikeli olan mahkumları buraya yollarmış, sonraları İngiltere ve bazı diğer ülkeler de para karşılığı bu hapishaneye mahkûm yollamaya başlamışlar. Buradan çıkış yok, hava şartlarının zorluğu, çalışma şartlarındaki ağır koşullar, hastalık gibi, sebeplerden ölüyor, arkadan yeni mahkumlar geliyor.  Şimdi burası müze olarak halka açık.

Akşam oldu, vakit tamam, dönüyoruz gemiye. Limandan ayrılırken şehri karşıdan tekrar bakıyorum, bu güzelliği seyrederek ufukta kayboluyoruz. Çok hikayelerin yaşandığı, başı dumanlı, And Dağları’nın eteğinde kurulmuş küçük ama mağrur bir şehir.

Atlantik Okyanusunda yol alıyoruz, Antarktika’ya dünyanın en dibine doğru.

 

Sevgilerimle

Hayrettin Kağnıcı

Ocak 2024

www.hayrettinkagnici.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

error: iletişim : hayrettin@ozka.com