İTALYA/ positano, amalfi
Hani renkli basında zaman zaman çıkan haberler vardır ya, kaçamak işlerle (!) ilgili… . Niyeti bozdum, laf aramızda riskleri de göze alıp ben de bir kaçamak yapmaya karar verdim… İşte Napoli ve Amalfi sahilleri… İnsanın kendince kaçamak yapacağı uygun yerlerden biri burası…. Bu sahiller havası, suyu ve şarkılarıyla, romantik bir heyecan verir insana. Üstelik Kasım ayında çok kalabalık olmaz. Sakindir. Organizasyon tamam. Bir arkadaşımla birlikteeşlerimizide alıp başladık romantik serüvene. Sanki ilk defa beraber olacakmışız gibi…
İşte böyle duygularla bir akşamüzeri Napoli’ye geldik. Okuduklarımız duyduklarımız hep şehrin güvenli olmadığı yönünde, aman çok dikkatli olun her şeyiniz gider, hatta arabadan sol kolunu bile çıkarma kol saatin uçar! Biz de anca sığdığımız arabayı bırakmak için, otele yakın güvenli bir otopark arıyoruz. bir kaç tur attık, uygun bir yer bulamadık. Otele giriş yapmak için de henüz çok erken. Anlaşılan araba ile dolaşacağız. Sonunda deniz kenarında bir yerde arabayı park edip Napoli sahillerinde akşam üzeri güneşin batışını seyrediyoruz. Hava yumuşak, sakin. Denizin kokusu, yan yana tekmelerin hafif rüzgardan çıkardıkları tıkırtılar, güneşin sunduğu gün batımı renkleri…Susarak konuşuyoruz adeta…Ne güzel..Artık tamam, dönüyoruz otele. Hemen valizleri bırakıp yürüyerek Napoli gecelerine iniyoruz. Piazza Del Plabiscito meydan, Via Chiaia caddesi gibi bilinen diğer yerlerden sonra, yorulduk ama devam. Sahilde daha önce rezervasyon yaptırdığımız restoran Regina Margherita’ya kadar geldik. Pizza ilk olarak Napoli’de meşhur olmuş, biz de güzel bir pizza, kocaman mozzarella peynir üzerine dilimlenmiş dana füme (bresaola), parmesan peynirli leziz bir salata ile başladık gecenin bu bölümüne. Buraya hafif kilo almayı göze alıp gelmiştik.Keyifli bir akşam yemeği, ilk gün yorgunluğu, doğru otele.
Pizza Margheritta, bilinen en ünlü pizza. Zamanın bir yerinde İngiltere Kraliçesi’nin İtalya ziyareti sırasında kendisine üzerinde İtalyan bayrağının renkleri olan pizza ikram edilir. Domates sosunun kırmızı rengi, fesleğenin yeşili, mozzarella peynirini de beyaz rengi temsil ettiği bu pizzaya kraliçenin adı verilir. İşte size Pizza Margheritta’nın hikayesi..
**
Günlerden Pazar, sabah erken çıkıyoruz yola, hava güzel. Dalıyoruz Napoli’nin arka sokaklarına fotoğraf çekmek için. Daracık sokaklardan araba zor geçiyor, neyse ki arabayı kullanan arkadaşım durumdan şikayet etmiyor. Pazar sabahı erken saatler de yollara düşmemizin diğer bir nedeni de Pazar günleri Villa Comunale de kurulan bitpazarına gitmek. Biraz dolaştık ama bulduk sonunda. Sokak kahvaltısı ile başlıyoruz güne… Ben pek anlamam bu bitpazarı işlerinden ama ne kadar meraklısı varmış! Bu saatte bile kalabalık olmaya başladı. İyi ki erken gelmişiz de bitmeden bir kaç parçalık şeylerden biz de alabildik!… Bundan sonra ilk varış noktamız Pompei. Çok önemli bir yer. Roma İmparatorluğunun parlak dönemleri. Pompei, imparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri. Toplam 20.000 nüfus. Yaşayanların yarısına yakın kısmı köleler, kalan kısmı da üst düzey bürokratlar, zenginler, askerler, asiller velhasıl en paralı ve en nüfuslu en baba kişiler. Sefahat, zevk, eğlence, vahşet ve sapkınlığın zirve yaptığı yer. Her türlü fuhuşun yapıldığı,kız kardeşine aşık olanlar, ensest ilişki yaşayan yöneticiler, oğlunu generale sunan annenin mutluluğu, limana gelen askerler için genelevler, aslanların önüne atılan kölelerin ölüm vahşetinin eğlencesi, kölelerin ölüm dövüşleri. Her türlü sapıklık,sapkınlık, şımarıklık, edepsizlik. Akla hayale gelen-gelmeyen her şey. Buraya çok yakın olan Vezüv yanardağının zaman zaman aktif olması nedeniyle oluşan depremleri, putperest olan Pompei halkı çok ciddiye almamış. M.S. 79 yılının Ağustos ayında Vezüv yanardağı büyük bir gürültü ile lavlarını püskürtmeye başlar. Putların kendilerini koruyacağına inanan halk koruma olamadığını anlayınca kaçışmaya başlar. Önceleri zehirli kükürt gazı, ardından gökyüzünden yağan alev alev kızgın taşlar çevreye yayılır. Ardından da aniden bastıran sıcak kül tabakası ile artık Pompei şehri içindekiler ile birlikte çok uzun yıllar sürecek derin bir uykuya dalmıştır. Bu cehennemden canlı kurtulan olmaz. Olay çok hızla gelişmiş hazırlıksız yakalanan halk, yedi metre kalınlığında sıcak küllerin altında o an hangi pozisyonda ise o şekilde taşlaşmıştır. Tanrıların gazabı mı, doğanın dengesi mi bilinmez ama tarihte yaşanan en büyük felaketlerden biri…1700’lerde başlayan kazılarla gün ışığına çıkartılmaya başlayan Pompei, bugün o dönemi gözler önüne sermektedir. Döneme göre son derece güzel ve modern bir şehir. Yollar, caddeler, çeşmeler, villalar, bağlar, bahçeler, on binlerce kişilik amfitiyatrolar, dükkanlar, yüzme havuzları… Her şey…Bugün bunların çoğunu görmek mümkün. Yapılan kazılar ile ortaya çıkmış. Gerçekten çok etkileyici…
Burada planlanandan biraz fazla zaman harcadık ama değdi doğrusu. Buradan Sorrento’ya gidiyoruz. Araba da dört kişiyiz her şey keyifli, hafif yağmurun arkasından güneş patladı. Birden bire arkadan çığlık sesleri, bağrışmalar. Anlayabildiğimiz tek şey “hemen durun,çabuk durun.” Öyle hemen durulmuyor yolda, neyse uygun bir yerde durabildik.Gerçekten heyecan yapmaya değermiş, çok belirgin bir gökkuşağı. Uzun uzun seyrettik, hanımlar mırmır dileklerini tuttular, ritüel tamam. Sahil yolunu tercih ediyoruz, paralı otoyol yerine, etrafı görelim manzaranın tadını çıkaralım diye. Sorrento, hep aklımda olan yerlerdendi. Şehrin meydanı çarşısı derken sağanak yağmur başladı. Olsun biz de tadına varalım dedik dizildik bir kafede yan yana dışarıya dönük olarak oturduk, yağmuru seyrediyoruz, buranın meşhur içkisi limonçello eşliğinde. Yağmur azaldı, kalkıyoruz gideceğimiz yer belli, daha önce denenmiş bilinen Ristorante-Pizzeris da Gigino. Yolda hanımlar ‘bir saniye’ dedikten sonra daldılar bir mağazaya. İşte o zaman jeton düştü, yanlış yoldan geldiğimizi. bir saniyenin de bir saat demek olduğunu bir kez daha anladım. Elimizdeki paketlerin sayısı birden bire fazlalaştı.İlave torbalarımızla geldik restorana. Bugün lazanya sipariş ediyorum ana yemek olarak, tipik İtalyan. Daha güzel olabilirdi galiba…Sohbet güzel, saat epey ilerledi, geceyi Positano’da geçireceğiz. Gecenin karanlığında virajlı dağ yollarında epey yolumuz var. Yorucu ama dolu dolu bir gün. Otelimize geldik, balkondan bakıyorum, gecenin yarısı olmuş, muhteşem bir manzara… .
***
Kasım ayı, şansımıza hava beklenmedik güzellikte… . Positano, sahile inen dik bir dağ yamacına kurulmuş bir yer. Burada araba ile dolaşmak çok mükolay değil gibi. Aslında yerleşik nüfus 4,500 civarında küçük bir yer. Şehirde tek yönlü bir yol aşağıdan yukarıya ve tekrar aşağıya ring seklinde dolaşıyor. Yani, 100 metre geride bir yere gidecekseniz yandınız, bütün şehri dolaşıp tekrar gelmeniz gerekir. Kaçırdınız, haydi bakalım bir tur daha. Araba park yeri ciddi sorun, hele yaz sezonunu düşünemiyorum bile.. Burası yaşamak için yokuş inip çıkmaktan zevk almak gerekir! Gerçekten muhteşem bir manzara. Dolaşıyoruz çevreyi, yokuşun dibinde ki meydana geldik. Meydan dediysek yanlış anlaşılmasın, ben yüz metre kare dedim siz yüz elli derseniz yanlış olmaz. Şirin güzel bir yer. Kilise, dar sokaklar, dükkânlar. Bazı dükkanlar ve restoranlar kapalı, sorduk hayırdır durumlar mı kötü, ekonomik kriz nedeni ile mi diye, şöyle hafif bir bakış “Buralar yazın çok kalabalık olur, çok çalışıyorlar, çok yoruluyorlar bu mevsimde biraz dinlenmek için kapatıyorlar”. Yani adamlar altı ay çalışıyor altı ay kapatıyorlar, tatil. Yanlış yerde yanlış iş yapıyorum diye aklımdan geçti valla. Adamlar haklı, bu sezonda bile bu fiyatlar böyle olursa yaz sezonunda fiyatların kazıklığını düşünemiyorum!. Burada yeterli zaman geçirdik, 19 km. mesafede Amalfi şehrine doğru yola çıkıyoruz. Napoli’den güneye doğru bu sahillere Amalfi Cost deniyor. Son derece dik ve sarp kayalık dağların yamaçlarına kurulmuş yerleşim yerleri. Dağın en tepesine bir ev, hangi aklı evvel buraya ev yapar bilmem ama muhteşem manzara vardır kesinlikle, Neredeyse tek arabalık daracık ve keskin virajlı yılan gibi kıvrımlı yollar. Her virajdan sonra karşınıza başka bir güzellik çıkıyor. Mesafe olarak çok uzak değil ama bu yollarda gitmek zaman alıyor.Bütün bunlara rağmen güney batı İtalya’nın doyumsuz Akdeniz sahilleri. Amalfi, biraz daha geniş meydanı olan diğer yerler gibi inişi yokuşu bol güzel bir yer. Burada hafif bir keyif yaptık. Bölgenin önemli özelliklerinden biride bu yamaçlarda taraça şeklinde bahçelerde yetiştirilen limon ağaçları. Bu ağaçların çiçek açma zamanında buralar müthiş kokulu olur herhalde. Limon çiçeği kokusu da bir başkadır. Böyle olunca limon çello içkisinin kralı burada. Her yerde ikram ediyorlar, hafif içimi güzel bir içki. Limon cello, melon cello, cream cello… hangisini severseniz deneyin. Ama limondan yapılan başka güzel… Meraklı olanlar için bu gurup içkiler derin dondurucuda saklanmalı. İçimi çok daha güzel oluyor. Yaklaşık on kilometre mesafede Ravello şehrinde aksam kahvesi içmeye karar verdik. Ravello neredeyse zirveye yakın. Döne böne kıvrımlı daracık yollardan sonra nihayet varabildik. Güzel bir meydan, manzara çok güzel, hava harika, keyifli bir kahve molası, her şey tamam. Bir daha teşekkürler Tanrım sana. Hava ok karanlık olmadan dönelim diye çıktık yola. Yolumuz üzerinde Atrani diye bir yer, her taraf mis gibi sabun kokuyor. Beklide sabun fabrikası var. Hızlı bir çevre gezintisinden sonra devam ediyoruz. Bir iki yerde yol, bakım nedeni ile kapalı.
Dar sokaklar küçük sapaklar,bazen anlaşılmıyor bile sapak olduğu,.Herhalde kaçırdık yolu, kaybolduk işte. Tırmanıyoruz tepelere, navigasyon aletindeki kadın bas bas bağırıyor, “u dönüşü yapın-u dönüşü yapın” diye deli mi ne… bir araba zor geçiyor bu yolda, gel de sen yap. Kapattık aleti kadın da sustu biz de işi oluruna bıraktık. Gidiyoruz uzun ince bir yolda… Yolda durup soracak durum da yok trafik akıyor. Sonunda geldik bir yere. Sorduk , uzun bir bakış ne işiniz var burada der gibi, aynı yoldan geri. Belli bir sapağı kaçırmışız. Şimdi şarkı söyleme zamanı ‘dumanlı dumanlı oy bizim eller’… . Neyse heyecan yok, sonunda doğru yolu bulduk Positano’ya geldik. Üç şehir turu attıktan sonra arabayı da bırakabildik. Son akşam güzel bir akşam yemeği ile bu geziyi taçlandıralım diyoruz, elimizde önerilen bir restoran adresi var. İndik sahile, belli adamlar yazın çok para kazanmışlar, kapalı… Bir çok yer kapalı, sonunda çantadaki bisküvilere razı olacaktık, nihayet açık bir yerin adresini bulduk. Tırmanıyoruz yokuş yukarı, çıkıyoruz merdivenleri, bir kaç sapmadan sonra geldik elimizdeki adrese. Bu aksam güzel bir İtalyan menüsü vardı aklımda. Adres, ağırlıklı pizza paket servis yapan bir yer çıktı. Kısmetimiz bulmuş deyip razı olduk…Gene de güzeldi.
Bu sahiller genelde çok ucuz olmayan yerler, bu mevsimde bile. Yazın buradaki fiyatların oturtmaca olduğu belli. Türkiye’de Bodrum Çeşme gibi, ne kadar pahalı o kadar makbul… Kazıklandıkça zevk almak gibi. Hani Bodrumda 50 liraya lahmacun yiyip ‘ ne lahmacun du be abi ya’ diye farkındalıklarının artığını zannedip hava atan abiler için ideal yerler. Gerçekten doyumsuz manzaralar, müthiş. Her şeyi ile çok güzel bir gün daha yaşadık. Otelimiz, yamaçta deniz manzaralı küçük temiz bakımlı aile işletmesi olan bir yer.Burada ki konaklama tesislerinin çoğu küçük aile işletmesi olan yerler. Zaten büyük otel yapmak için arazi çok uygun değil. Yerine göre her şey de pazarlık yapılabiliyor. Otele ait otopark paralı imiş! Biz de sonra öğrendik, pazarlıkla yarısına razı oldular.
Sabah erkenden valizler toplandı, dönüş hazırlıkları tamam, dönüyoruz artık evimize. Romantik Positano, Amalfi sahilleri, dağların sarp yamaçların mis kokulu limon bahçelerinin olduğu, kendine özgü güzel yerler…
Bu geziye ait fotoğraflara aşagıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Sevgilerimle
HAYRETTİN KAGNICI
www.hayrettinkagnici.com
Kasım 2014