Doğu Çin

Daha önce bir çok defa Çin’in farklı bölgelerine gerek iş gerekse gezi amaçlı gitmiştim. Gezimiz, Çin’in doğu bölgesi Pasifik sahilinde Yangtze Nehri deltasında olan Sanghay’dan başlıyor. Shanghay, geçmişte küçük bir balıkçı kasabası olarak kurulan bugün 25 milyon nüfusu ile Çin’in en kalabalık, kültür, ticaret ve ekonominin merkezi olan bir liman şehri.

Aksam üzeri şehre gelince, bunca yol geldik, para verdik günü değerlendirelim diye Huangpu nehrinin kıyısında Bund bölgesine geldik. Huangpu nehri, şehrin ortasından geçiyor ve sahilleri de buranın en güzel ve kıymetli yerlerinden. Her taraf ışıl ışıl. Yüksek binaların hepsi aydınlatılmış, harika bir görsellik. Beklesek farklı gösteriler olacakmış ama yorgunluk bastırdı. Para verdik diye canımızı da zorlamayalım…

**

Kahvaltı sonrası şehrimizi tanıyalım turu. Geziyi planlarken özellikle cumartesi ve pazar günleri burada olmayı tercih ettik, çünkü hafta sonu trafik diğer günlere göre daha rahat gibi. Her büyük şehir de olduğu gibi trafik burada da büyük sorun. Televizyon kulesine çıkıyoruz, 274 metre yükseklikten 360 derece çevreyi izleyebiliyorsunuz. Shanghay, 20 yıl önce büyük bir kısmı boş alan ve bataklık olan bir yermiş. Şehir yapılan nazım planına uygun olarak gelişmeye başlamış ancak büyüme hızı kontrol edilemeyince işin boku çıkmış. Son on yıl da gayrimenkul fiyatları 100 katından fazla artmış. Büyük fırsatmış, kaçırmışız. Bir daire alsaydık şimdi köşeyi dönmüştük.

Kulenin altında kocaman bir salonda şehrin ölçekli maketi var. Bütün detaylar çalışılmış, gece aydınlatmaları falan gerçekten güzel. Ardından hemen yan tarafta başka bir binada şehir müzesi. Buranın bütün geçmiş yaşamını her şeyi ile anlatan çok güzel müze. Dünyada hangi taşı kaldırsanız altından İngilizler çıkar. 1700 lu yıllarda buraya önce ticaret için gelmişler, bakmışlar ki burada ekmek çok başlamışlar yerleşmeye. Önce kendi bölgelerini kurmuşlar, sonraları buranın yönetiminde tam kontrol. Yani İngilizlere karşı bir suç islerseniz, sizi onlar yargılayıp cezalandırıyor. Bölgede bütün sosyal yasam onlara endeksli, her şeyin başı onlar. Yaşam kuralları, ticaret, para siyaset İngilizlerin hakimiyetinde olmuş. Şehrin başka bir yerini de Fransızlar kontrol altına almış. Bunların hepsi bu müzede anlatılmış. Sonra Mao gelmiş bunların canına okumuş sistemi toparlamış ama kalıntılar halen var. Dünyanın en önde gelen emperyalist ülkesi İngiltere, Amerika bunlardan öğrenmiş sonra da bunları geçmiş. Neyse fazla politika yapmak istemiyorum ama duramıyorum. Türkiye dahil bütün dünyayı sömürmüşler hala doymuyor peze…ler.

Yu Botanic Garden, zengin soylu bir ailenin yaptırdığı, şehrin ortasında, kalabalık ve gürültüden uzak sakin ve huzurlu bir yer olsun, geleceğe güzel şeyler bırakalım düşüncesi ile yaptırılmış saray ve harika bitkilerin olduğu muazzam bir bahçe. Ailenin her ferdi burada, birçok bilimsel konuda çok ciddi eğitimler almışlar. Gerek fen, bilim, sosyal davranış, adap, edep gerekse felsefi konularda eğitilmişler. Yani gerçek soylu olmak, bilgili olmak erdemli olmak ile başlıyor. Benim babam zengin her şeyi yaparım diyen, şımarıklık ve terbiyesizliği ‘hiper aktiflik’ ,edepsizliği ve terbiyesizliği de ‘özgüven’ zanneden anne-babaların yetiştirdikleri çocuklardan olmuyor. Derler ya, ‘zenginlik bağırır, servet fısıldar’ diye.

Hafif bir kahve molası sonrası buranın en bilinen neredeyse bütün markaların olduğu Nanjing caddesine geldik. Burası Çin mi Amerika mı anlamak zor. Parası olana her şey var. Hani Çinlileri ufak tefek kısa boylu biliriz ya, yeni nesil artık öyle değil boy ortalaması ciddi uzanmış. Minimum hasar ile bu çılgın alışveriş caddesinden kurtulduk. Hızlı bir aksam yemeği sonra güzel bir akrobasi gösterisi. Bu gün tamdır.

**

Suzhou’ya gidiyoruz. Burası Sanghay’a yaklaşık 100 km mesafede ipekçiliğin önemli merkezlerinden. Shanghay’ın arka bahçesi gibi. Peki, Çin ipeği neden meşhurdur bilir misiniz? Burada yetişen dut ağaçları meyve vermezler, sadece yapraklıdır. Böyle olunca yaprakları daha kalın ve daha protein yüklü oluyor. İpek böceği de tek gıdası olan bu dut yapraklarını yiyince biraz daha iri oluyor yaptığı ipek daha sağlam ve kaliteli oluyor. Yani hayvan besili olunca iyi mal üretiyor, keramet dut ağacının cinsinde. Geldik bir ipek üretim merkezine. Fabrika, öncelikle dut ağacı yetiştiriyor sonrada hayvanları bunlar ile besleyip ipek üretiyorlar. Bazı ipek böceği kozalarının içinde iki tana larva oluşuyor, yani koza örerken içinde ikiz kurtcuk. Bunların ipeklerinin sağılması zor olduğu için bunlardan yorgan yastık gibi şeyler üretiliyor. Diğerleri daha kıymetli. İpekçilik burada ciddi bir sektör ve Shouzhounun gelişmesindeki önemli sebeplerden biri. Diğer önemli bir konu da, çok büyük botanik bahçeleri. Gittiğimiz yer, altı dönüm üzerinde muhteşem bir yer. Birçok farklı bitkiler, geçmişi anlatan küçük müzeler var. Çin de bu anlamda bahçelerin yapılmasının temel mantığı, insanların şehrin kalabalık ve gürültüsünden kaçıp buraya gelip sakinlik huzuru yaşaması. Orta tempolu bir yürüyüş ile ziyaret bir kaç saatten fazla zaman alıyor. Suzhou bahçeleri geniş alanlara kurulmuş özgün yerler. İşte bu özelliklerinden dolayı Suzhou Bahçeleri Unesco Dünya Mirası listesindedir.

Suzhou Venedik gibi bir kanal şehri. Şehrin eski bölümünde ulaşım halen kanallarda tekneler ile yapılıyor. Tekne ile kanal turuna çıkıyoruz,. Dünyanın bir çok yerinde ki kanal şehirleri hepsi farklı karakter de ve biçimdedir. Çok keyifli, köprüler kanaldan sokaklar, çok güzel. Buranın diğer kanal şehirlerinden önemli farkı, birçok kanalın sonradan ulaşım ve sulama amaçlı olarak yapılmış olması. Çin’de, önemli yapıtlar arasında Çin seddi gibi sonradan yapılan su kanalları da vardır. Aynı Bölgede üç büyük ana nehir var, bunları farklı yerlerden birbirlerine genişlikleri 5 ila 50 metre arasında kanallar inşa ederek bağlamışlar. Toplam 1.800 km civarında sonradan yapılan su kanalları hem nehirlerin debisini ayarlıyor hem de sulama ve ulaşım amaçlı kullanılıyor. Geçmişten itibaren bütün hanedan ve imparatorlar da bu projeyi hep desteklemiş devam ettirmişler. İşte bu kanallar bu gün Unesco Dünya Mirasi listesinde. Eski şehri dolaşıyoruz, otantik hal muhafaza edilmiş, dar sokaklar, farklı mimarisi ile özgün bir yer. Buraya doğunun Venedik’i denmesi de bu yüzden. Çin de bu bölgeye gelip buraya gelmemek büyük yanlış olurmuş. Aksamı ettik gene.

**

Sabah, Shanghay müzesine gidiyoruz, dört katlı 12 galeriden oluşuyor. Her yeri gezmek çok zor, tercihimizi bronz galerilerinden başlayarak kullanıyoruz. Yanınızda anlatan bir rehber olunca konular çok daha anlaşılır oluyor. Gerçekten çok değerli eserler var. Binlerce yıllık hikayeler gelenekler, efsaneler.. Çin dünyadaki en eski uygarlık. 5000 yıllık bir geçmişi var. İmparator Chin tarafından kurulmuş ve zaman içerisinde Ming, Çing, Yong, Yunan gibi hanedanlıklar ile yönetilmişler. Bu süre içinde kendi içlerinde savaşlar olmuş, ancak çevrede büyük tehdit olabilecek ülkeler olmadığı için sınır savaşları olmamış, parçalanmadan kültür ve geleneklerini bu güne kadar taşımışlar. Bu anlamda ikinci olarak Mısır ve Persler de binlerce yıllık devamlılığı olan ülkeler. Bilinmez ama sonuna mı geldiler acaba! Neyse, müzede öyle bronz parçalar gördük ki, bu gün bile nasıl bir teknik ile yapıldığı tartışılıyor. İkinci olarak seramik ve porselen bölümündeyiz. İşlemeler, renkler, desenler çok güzel. Çin porselen ve seramiklerinin temeli de binlerce yıl eskiye dayanıyor. Meşhur oldukları kadar varmış. Neredeyse yarım güne yakın zaman harcadık iki galeri için. Burası çok zaman ister. Son olarak misafir müze olarak gelen Rusya Kremlin müzesinden gelen parçaların olduğu galerideyiz. Hızlı bir tur, vakit tamam.

Valizleri kolaylık olsun diye arabayla Hangzhou yolladık biz hızlı tren ile gidiyoruz. Çin de hızlı tren projesi giderek yaygınlaşıyor, her yıl döşenen binlerce km. raylar ile neredeyse ülkenin her yerine gidebilirsiniz. Toplamda 17,000 km. hızlı tren ağı var, bu dünyada ki toplam hızlı tren ağının % 80. Hızlı tren derken ortalama 300 km. ile giderken hiçbir şey hissetmediğiniz konfordan bahsediyorum. Rahat, hafif uyuklamalı bir yolculuktan sonra geldik. Önümüze ilk çıkan yerde bir rahatlama masajı, oh be hayat daha da güzelleşti. Akşam Zhang Yimou’un müzikal gösterisine gidiyoruz. Zhang Yimou, müzikal ve gösteriler konusunda dünyada en bilinen sanatçı ve çok ödüllü yönetmenlerden biri. Daha öncede bir kaç defa farklı yerlerde eserlerini izleme şansım olmuştu. Genelde açık havada doğayı sahne olarak kullanıyor ve yüzlerce oyuncunun rol aldığı müzikal eserler. Burada da büyükçe bir lün bir bölümü sahne olarak kullanılmış, yüzlerce oyuncu su seviyesinin bir kaç santim altındaki platformun üzerinde gösteri yapıyorlar. Bu arada tekneler yüzer evler hepsi ortalarda… Muhteşem bir aşk hikayesi. Eskiden bu tür etkinliklerden bu kadar çok etkilenmezdim, olgunlaştım! mı ne. Bu eserler yıllarca her gün iki seans olarak oynanıyor ve hep dolu. Salon da 5000 kişilik ve de ucuz da değil, 70 ile 400 TL arasında giriş ücreti. Seyirci gelmiyor, bu toplum sanattan anlamaz diyen büyük! sanatçı dostlara soru; kaç oyun Türkiye de yıllar geçtikten sonra hala hatırlanıyor. Aklıma ilk gelen, Hisseli Harikalar Kumpanyası, Lüküs Hayat ve az sayıda birkaç eser. Son on beş yılda kaç tane sağlam oyun sahnelendi de seyirci gitmedi! Neyse geldik buraya buradan bahsedelim. Herhalde en zor olan, doğanın neresinde nasıl bir oyun sergilemek olmalı. Yaratıcı olmak bu olsa gerek. Bu showlar yıllarca oynanıyor ve oyuncular genelde yöre halkından seçiliyor. Bir şey ilave etmekte fayda var, bu Zhang Yimou, 2008 Pekin Olimpiyatlarının açılışını sahneleyen kişi. Yani sağlam biri.

**

Bu gün Batı Göl’e gidiyoruz. Etrafı dağlar ile çevrili içinde küçük adacıklar olan büyükçe bir göl. Dibinden çıkarılan çamur ve taşları bazı bölgelere toplamışlar ve oralarda adacıklar oluşturmuşlar. Bundan sonra da bu adacıkları ve çevresini bilinçli olarak ağaçlandırıp, adaları da birbirine bağlayarak örnek bir alan yaratmışlar. Bu adaların bazılarında pagoda ( Budistlerin dini yapıları) ve Budist mabetleri inşa edilmiş. İşte burayı Çin kültürünü yansıtan, bilinçli ve çevreci bir şekilde sonradan yapılmasından ötürü, Batı Göl, kültürel statüde Unesco Dünya Mirasi ilan edilmiş. Listeye girmesi için biraz zorlama olmuş galiba.

Çevreyi gezdikten donra Hunan eyaleti baş şehri Cangsha’ya uçup oradan Zhangjiajie’ye geliyoruz. Ormanların içinde yüksek rakımlı bir yer. Böyle olunca da genelde yağmurlu veya puslu.

**

Sabah erken Tianmen dağlarına çıkıp cennet kapısından geçmeye niyetliyiz. Bakalım geçebilecek miyiz. Son derece keskin ve dik bir çok kayalardan oluşan Tianmen dağları, ortalama 1500metre yükseklikte. Erken geldiğimiz için teleferikte çok fazla beklemedik. İki aktarmadan sonra 7,5 km. lik dünyanın en uzun teleferiği ile şehri 1.280 metre tepeden seyrederek yarım saat sonra hedefe ulaştık. Her taraf sis Allahtan çok yoğun değil, arada bir de aralanınca etrafı görebiliyoruz. Bir tarafımız dağ, bir taraf boşluk, altımız uçurum, daracık bir yürüyüş yolundan yürüyoruz. Değişik bir duygu boşlukta yürür gibi. Hele etraf sis de olunca hepten değişik. Bir müddet sonra, camdan yürüme yolundayız. Yüzlerce metre yükseklikte havada yürüyor gibi. Sis bazen iyice açılıyor, nerede olduğumuzu idrak ediyoruz, işte o zaman heyecan basıyor. Yani durum vaziyetimiz, yüzlerce metre yüksekte, bir uçurumun kenarında daracık bir yolda olduğumuzu görüyoruz. Neden, cennetin kapısından geçeceğiz!, geçemezsek ne olacak belli değil. Heyecan ve güzellik birlikte, keyifli bir durum. Güvenlik olarak tek güvencemiz, buraları yapan Çinli abilerin doğru hesap yaptıklarını düşünmek. Sonunda geldik. Dağın içinde kocaman bir delik. Senede bir gün içinden küçük uçakların geçtiği gösteriler yapılıyormuş. Rahat Rahat geçtik delikten, sorun yok, az olan günahlardan da arındık. Yüzlerce metreyi, yürüyen merdivenler ile iniyoruz. Ne kadar uzun, hiç bu kadar uzun yürüyen merdiven görmemiştim.

Hafif bir yemek sonrası şehirdeki saraylara da bir bakalım geçmişte neler olmuş diye düşündük. İlk yer ‘Back Yard’. 1005 yılında yapılmış, yani 1010 yaşın da bir Arka Avlu diye adlandırılan hükümet konağı. Tam 103 jenerasyon burada yaşamış. Dönemin en zenginlerinden ve soylularından olan bu zatlar, bölgenin en yetkin kişileriymiş. Yani belediye başkanı gibi ancak çok daha fazla yetkilerle. Çok geniş alana yayılmış olan sarayın bu gün ancak bir kısmı ziyarete açık ve devlet tarafından müze olarak kullanılıyor.

Çin’de 56 etnik gurup var. Bunlardan Tusi’lerin kalesini ziyaret ediyoruz. Güvenlik nedenlerinden ötürü böyle yerler genelde ön tarafı nehir arka tarafı güvenli dağlara bakacak şekilde inşa edilir. Buranın en önemli özelliği, 9 kat olan ahşap merkez yapının hiç bir metal veya çivi kullanmadan yapılmış olması. Bu kadar yıl geçmiş hala son derece sağlam ve rijit. En üst kata çık tepin, halen taş gibi sağlam. O dönemde bile yağmur sularını toplayıp kullanıyorlarmış. Adamlar iyi sefa yapmışlar belli.

Bu gün program yüklü. Akşam Zhang Yimou’un başka bir müzikal gösterisine gidiyoruz. Oyun, yörenin çok bilinen efsanevi bir aşk hikayesi yöresel şarkıları ile birlikte çoğunlukla yöre insanları tarafından oynanıyor. Sahne dağların arasında doğanın ortası, bu kadar yaratıcılık ve muhteşem ışık ve müzik şöleni olabilir. Hava hafif kapalı gibiydi, arada bir kaç damla attı ama yağmadı Allahtan. Oyun hiç bir şekilde hava muhalefetinden dolayı iptal olmuyor. Yağmur da yağsa sel fırtınada olsa devam. Böyle durumlarda hemen Yağmurluk veya şal veriyorlar. Aslında bir de yağmurlu havada izlemek isterdim. Değişik bir şey olmalı. Her şey yıldızlı on numara. Bizim, bereli keçisakallı pipo içen ‘bizi kimse anlamıyor’ diyen sanatçı! abilere burada temizlik yaptırmalı. Kızgınlığım, kapasite eksikliği ve yetersizlik yüzünden böyle şeylerden yoksun kalmamız.

Uzun bir gün oldu bu gün. Akşam otelde herkes şifre peşinde, birileri maillerine bakacak, bir kısmı da facebook için uğraşıyor. Çin de facebook açık değil, onun yerine wechat diye başka bir servis var ve Asya kıtasında çok yaygın, erişim de hızlı. Aslında akıllıca, milyarın üstünde kullanıcısı var.Google dan fazla abonesi vardır diye düşünüyorum.

**

Çin,1978 de nüfus 1.3 milyar olduğu zaman, dönemin komünist rejimi kentlerde her ailenin bir çocuktan, kırsal kesimde iki çocuktan fazla yapmasını yasaklar. Bunun için her türlü ücretsiz tıbbi yardım ve destek verilir. Bundan daha fazla çocuk sahibi olanlar devletin imkanlarından yararlanamaz ve ayrıca ceza öderlerdi. Yasağa büyük bir çoğunlukla uyulur ve bu politika sonucu nüfus artışı ciddi bir şekilde yavaşlar. Bu gün de Çin’in nüfusu 1.3 milyar civarındadır ve o günden bu yana bir artış olmamıştır. Bu gün bu politika biraz gevşetilmiş, yani Çinlilerin sex hayatı üzerindeki kontrol azalmış.

9.697.000 km. kare yüzölçümü ile Çin çok büyük bir ülke. Şehirlerde yaşam standardı kırsal kesimden çok farklı, özellikle metropol gibi yerlerde yaşamı destekleyen teknolojik imkanlar son derece yüksek.

.1949 yılında Chiang Kai-shek’i devirerek başa geçen Mao Zedong bu günkü Çin’in kurucusu. Uzun yıllar hanedanlık ve imparatorluk ile yönetilen ülkede, feodal köklere ve tutucu akımlara karşı çıkarak yaptığı devrim ile komünist rejimi uygulayan Mao, birçok tabuları yakmış yerel ve sosyal alışkanlıkları değiştirmiş. Bu gün dünya liderlerinden olan, yüksek teknoloji de başa güreşen Çin, geniş oto yolları, modern binaları, modernleşen hayatı yaptığı devrimler ile kazanmıştır. Mao, 37 yıllık iktidar döneminde bu yapının oturtulmasında ve sanayileşmeye açık toplum modelinde büyük gayret göstermiş. Atatürk, dünyada en hızlı devrim yapılaşmasını gerçekleştiren lider ancak 15 yıllık yönetim dönemi, toplumdaki yapısal ve devrim kültürünün oturması, kökten dinci yapının değişmesi için yeterli olmamıştır. Atatürk daha uzun yaşasaydı veya gelen yöneticiler tarafından aynı anlayış ile en az 15 yıl daha sürdürülebilseydi, Türkiye bu gün hızlı sanayileşmiş, bağımsız ve egemenlik yolunda farklı bir yerde olurdu. Atatürk’ün yaptığı devrimler tam olarak hazmedilemediği için toplumsal dinamikler bu gün halen oturmamıştır. Ünlü ABD’li Psikiyatr Profesörü Arnold LUDWIG, “ , 1900 ile 2000 yılları arasında yaşamış 194 ülkeden eleme sonucu kalan 977 lideri incelemeye almış, onlara 200 kadar değişik kıstasa göre, 1’den 31’e kadar puan vermiş.18 yıllık araştırmasının sonucunda göre, Roosevelt ve Mao 30ar puan almışken, Nehru 25, Churchill 22, Golda Meir 12, Fidel Castro 23, Lenin 28, Khomeini 23 puan Sadece bir lider31 puanla ve “visionary” sıfatıyla, 20nci yüzyılın gelmişgeçmiş en büyük devlet adamı, en büyük lideriunvanına hakkıyla layık görülmüş. Mustafa Kemal ATATÜRK. Bu çalışmalarını da “King of the MOUNTAİN” adlı kitabında yayınlamış. Halen gak guk eden, küçük beyincikleri ile düşünebilen, taşımak zorunda olduğumuz eksik montaj insanların bedelini bir süre daha ödeyeceğiz.

Diğer taraftan, eski medeniyetlerin devamı olan Mısır, İran (Pers) gibi ülkeler feodal yapıdaki bu köklü değişimi yapamadıkları için, yani devrim hareketini tamamlayamadıkları için bitmeyen sosyal ve dinamik çelişkiler yaşamaktadır.

Bu gün program yoğun. Çok geniş bir alana yayılmış Zhangjanje Natinal Forest Park ta Wulingyuan dağlarına gidiyoruz. Bölgede ziyaret edilmesi gereken önemli yerlerden biri. Denizlerdeki kayaların üzerine deniz hayvanları ve kabuklarının birikmesi ile oluşan yükseltilerin, 300 milyon yıl önce yer kabuğundaki ani hareketler sonucu yükselerek yeryüzüne çıkması ile oluşan dağ silsilesi. Keskin, dar ve dik oluşumlar, çevredeki ormanlık yapı buraya çok özgün bir şekil vermiş. Yüksek rakım, ormanlık yapının yarattığı klima nedeniyle genelde sisli ve yağmurlu. İlk gördüğünüzde, parçalı sisler arasında dik yükseltiler çok farklı gizemli bir görünüm veriyor. Bu nedenlerden olsa gerek, Avatar filmi de burada çekilmiş. Manzara, sis bulutlarının devamlı hareketi ile farklı bir etki yapıyor doyumsuz bir hal alıyor. Aynı yerin fotoğrafını defalarca çektiğim halde hep farklı görüntü çıkıyor. Çok büyük bir alan, organizasyon harika. Parka girdikten sonra farklı yerlere giden tren ve otobüsler ile her tarafa ücretsiz gitmek mümkün. Her yer de farklı bir gizem farklı bir görüntü var. Unesco Dünya Mirası listesinde olan parkı her gün binlerce kişi ziyaret ediyor. Asansör ile bu oluşumlardan birinin tepesine çıkıyoruz. Asansör ne demek bilmem ama bu alet, bir seferde 326 metreye, 20 sn. ve çok sayıda insan ile çıkıyor. İşte bu özelliklerinden ötürü, Guiness Rekorlar listesine girmiş. Niyetimiz, yukarıda çevreyi gezip fotoğraflar çekmek. Sis gittikçe yoğunlaştı, görüş mesafesi de epey azaldı. Bir şeyler atıştıralım açar nasıl olsa diye düşündük. Düşündük de, öyle olmadı birde yağmur başladı. Geçer dedik geçmedi, daha da şiddetlendi. Tamamdır zorlamamak gerekir bazen, bu gün öğleden sonrasını tatil ilan ettik. Dinlenme zamanı.

Bu aksam da güzel bir müzikale gidiyoruz.

Çin de yaşayan beş etnik gurubun dansları ile anlattıkları hikayeler. Akrobasi, müzik, ışık gösterileri, dans, hareketli sahneler, teknolojinin kullanıldığı harika bir görsel şölen. Ne güzel işler yapıyor bu adamlar valla. 3 bin kişilik salon dolu, her akşam aynı gösteri ve 15 yıldan beri aynı oyun oynanıyor. Çok güzeldi gerçekten.

**

Sabah tekne ile dağların arasında kalmış güzel bir gölde tekne turu yapıyoruz. Ev seklinde dekorların önünden geçerken birisi terasa çıkıp şarkı söylüyor. Hafiften yankı ile ağaçların içinde sisli bir ortamda tekne ile giderken kulağa hoş geliyor. Güzel olmuş. Dönüşte buraya özgü siyah kuğular eşlik ediyor. Buradan ayrılıp, Sarı Ejder Mağarasına gidiyoruz. Büyük mağaraların oluşumları, çoğunlukla bir kaç bin yıl öncesine dayanır ve içinde sarkıtlar dikitler olur ve de tesadüfen bulunurlar. Burası da böyle, “bir çoban sürüsünü otlatırken” ile başlayan hikaye sonuncu gün ışığına çıkmış. İçi gerçekten çok büyük, nehirler sular akıyor, tekneler ile dolaşılıyor, merdivenler in çık üç dört saat sürüyor dolaşmak. İlginç bir not, ince uzun 19.5 metre yüksekliğinde bir dikit, 3.5 milyon Dolara sigortalıymış. Sigortacılar da neyi sigortalayacaklarını şaşırdı artık. Güzel bir yer ama nem, sıcak tamamdır, bu kadar bilgi yeter. Bütün buraların içinde olduğu geniş bölge Unesco Dünya Mirası listesinde.

Yolumuz uzun, dört beş saatlik bir yol ile Changsha havaalanına oradan, akşam üzeri uçakla Xiamen’e geçiyoruz. 3.5 milyon nüfusu 1,700 km kare Pasifik Okyanusu sahiline ada üzerine oturmuş modern bir şehir. 3 km.lik köprü ile de ana karaya bağlanmış.

**

Sabah düşüyoruz yollara gene. Tekne ile Unesco Dünya Mirası listesinde olan Guliangyu Adasına gidiyoruz. Ciddi kalabalık, bu kadar beklemiyorduk. Gecen yılın ortalama günlük ziyaretçi sayısı 100 bin den fazlaymış. Feribot biletlerini bile pasaport göstererek alıyoruz. Burayı bu kadar önemli yapan nedir merak ettim doğrusu. Öğrendik. 1860 yıllarında, bölgenin önemli savaşlarından olan Afyon Savaşları Çin’in mağlubiyeti ile sonuçlanınca, batılı ülkeler başta İngiltere, Fransa, Almanya ve Japonya ülkeyi paylaşmaya başlamışlar. Bu adayı da konsolosluk açmak ve kendilerine yönetim merkezi olarak seçmişler. Burada yasayan Çinlileri de işkence yaparak zorla buradan çıkarmış ve kendi kültür ve geleneklerine uygun yapılar inşa etmişler. İşte o dönem de yapılanları görmek isteyen çoğu çinli turist buraya akın ediyor. Adaya batı stili evler, kilise ve meydanlar yapılmış. Çin mimarisinin olmadığı farklı bir yer. Şu anda burada ikamet eden çok az sayıda Çinli var. Yapıların bir kısmı butik otel ve restoranlara dönüştürülmüş.. Genelde her binanın kapısında o yapı ile ilgili kısa bilgi var. İstanbul da ki Büyük Ada havasında bir yer. Motorlu taşıt yok, sadece çöp arabaları var ve bütün ikmal el arabaları ile yapılıyor. Böyle olunca da fiyatlarda şefkat kalmıyor. Her taraf temiz pırıl pırıl. Yetmişin üzerinde farklı dönemlere ait piyanoların olduğu Piyano Müzesini geziyoruz. Ne alakası var derken okuduk, Avusturya da yaşamış zengin bir Çinli piyano koleksiyonu nu bağışlamış. Adama aferin, gelecek kuşaklara bir şeyler bırakmış. Epey yürüdük, bir kahve molasından sonra tekrar tekne ile dönüyoruz geri. Xiamen son derece modern temiz, ciddi sayıda çok katlı binaların olduğu bir yer. Belli ki zengin şehir. Yirmi yıl önce küçük önemsiz bir yer iken, bu gün elektronikte, bilgisayar da ciddi üretim merkezi ayrıca Coca Cola gibi uluslar arası firmalarında bölge yönetim merkezi de burada. Şehrin ilk belediye başkanı, seçildiğinde ‘herhangi bir noktadan herhangi bir istikamete en fazla 20 dakika yürüdüğünüzde mutlaka bir yeşil alan, park ile karşılaşacaksınız’ sözünü vermiş ve de yapmış. Her yer yeşil. Bizim anlayışımız da böyle olmaz tam tersi, sökün ağaçları bina yapın! Neyse kalan vaktimizi Budist Tapınağı, bambu liflerinden imal edilmiş birçok şeyin satıldığı, çay üretim merkezi gibi turistik amaçlı yerleri ziyaret ile geçirdik. Burası, Büyük Okyanus kıyısındaki Tibet’ten başlayıp burada sonlanan önemli ticaret yollarından biri olan Çay Yolu’nun bitiş noktasındaki liman şehri. Deniz ticaretinin yoğun olduğu yer.

**

Sabah hızlı tren ile Wuyishan’a geliyoruz. Aslında ekonomik değer olarak sadece çay yetiştiren 220 bin nüfuslu küçük bir şehir. Kalkınma için çok önemli proje geliştirmişler. Burayı turistik bölge yapmak için dört sebep tespit edip bunun peşinden yürümeye başlamışlar. Ziyaret sebebi olarak çay bahçeleri, Wuyi ormanlarında yetişen organik bitkiler, dokuz kıvrımlı nehirde rafting ve Zhang Yimou’un impressive show’u. Hükümet usta yönetmene burada yöresel bir müzikal gösteri sahneye koyması için 35 milyon Dolar ödemiş.

Önce nehirde raftingten başlıyoruz, saydım nehirde gerçekten dokuz keskin dönüşler var. Birbirine bağlanmış bambu kamışlardan yapılmış salların üzerinde iskemle de oturuyoruz, ayaklarımız suyun içinde. Önce biraz hık mık dedik ama sonra da iki saat nehrin akıntısında çok keyifli bir gezinti oldu. Bu tamam. Çevrede çay bahçeleri, buranın meşhur Hunan çayı. Bu da tamam güzel, doğa yeşillik cevre falan. Akşam yemekte, bir sürü yeşillik, mantar falan hepsi organikmiş çok güzeldi. Buda tamam. Akşam Zhang Yimou show. Çin de toplam altı oyun sahnelemiş, bu sonuncu olanı ve beş yıldan beri oynuyor. Bu yönetmenin en önemli özelliği, temasının oynanan yöreye ait olması, oyuncuların yerel insanlardan olması ve doğayı çevreyi sahne olarak kullanması. Yerimize oturduk, karşımızda çok fazla özelliği olmayan çay terasları gibi bir şey. Işıklar söndü, oyun başladı, önce tam algılayamadım. O salaş çay bahçeleri yeşillenmeye başladı ortalık hızla değişiyor. Aman Allahım, muhteşem bir ışık ile her taraf yeşilleniyor, aynı zamanda 2400 kişilik açık hava gösteri salonu dönüyor. çevre bir anda ağaçlanmaya başladı. Sahne döndükçe doğa da deşiyor sahne de. Bütün 360 derece her yer dağlar, nehirler ağaçlar oyunun akışına göre sahne oluyor. Konu çay, çay güzeldir, huzur verir, ömrü uzatır berekettir, mutluluktur gibi temalar ve içinde biraz da aşk hikayesi var. İnanmazsınız, bu yönetmenin diğer bütün oyunlarını izleme fırsatım oldu, ancak bu başka bir dünya. On defa harika on defa muhteşem. Bu adamın oyunlarına gitmemek lazım! insanın ayarını bozuyor. Hani kitaplar vardır, ölmeden görülecek 100 yer, yok bilmem kaç otel, yok şu yemekleri mutlaka yemelisiniz ile başlayan boş değerlendirmeler. Böyle bir şey söylenecek ise biraz da bu gibi etkinliklerden haz alıyorsanız, bu yönetmenin herhangi bir oyununa mutlaka gidin. Hepsi Çin de oynuyor. Burası, bu değerlerinden ötürü Unesco Dünya Mirası. Şimdi, gösteri yani showu ayrı tutalım. Doğu Karadeniz’e gidenler bilir, neredeyse yüze yakın onlarca kıvrımlı her çeşit, her debide nehir var, istediğinde her derece de rafting yapabilirsin. Her taraf çay ve fındık bahçeleri, neredeyse taşın içinden ot bitecek. Dağ taş, organiğin kralı. Ama dünya Mirası değil. Neden, vizyon meselesi, işe gönül vermek. Dünya miras listesine girmek için gerekli kriterlerin başında, çevreci olmak var, çevreyi aynen muhafaza edip yapılaşma yapmayacaksınız gibi..Bunlara yerel yönetimler ve hükümet de onay ve olur vermesi gerekiyor. Halen mevcut hükümetin 13 yıllık hükümdarlık döneminde doğal miras adayı olarak Tuz Gölü gösterilmiş, onunda birçok kritere uymadığını kör sultan bile biliyor. Allah muhafaza, olabilecek bir yeri gösterilip de aday olursa, çevrede yapılaşma yok. Eee, ne olacak organize işler, bunlar bize uymaz. Bilmem ama belki böyle işler ile uğraşmanın günah tarafı da vardır! Allahın Çinlisi burayı turizm bölgesi ilan ederek kalkınma projesi yapmış uğraşmış dünya miras listesine sokmuş, hem ülkesini tanıtıyor hem para kazanıyor. Neyse bizde bir gün İnşallah diyelim. Birde bunların doğru anlatılıp pazarlanması var.

Aklıma geldi, iki eski arkadaşlar yıllar sonra karsılaşmışlar, hal hatırdan sonra birisi sormuş, senin bir kızın vardı ne yapıyor? Diğeri anlatmış, çok iyi pozisyonda bir şirkette çalışıyor, devamlı patronları ile seyahatlere çıkıyor, çok güzel giyiniyor, pahalı bir arabası var, çok para kazanıyor. Diğeri sorar, senin de kızın vardı o ne yapıyor. Valla ben senin gibi güzel anlatamıyorum, bizimki orospu oldu.

Şansımıza bu gün Çinlilerin çok önemli bir günü. Tam tercümesi, “sonbaharın ortasında tam dolunay günü” gibi bir şey. Eylül ayının ortasına isabet eden gündeki dolunay, diğer aylara göre daha yuvarlaktır. İşte o gün, bu gün, dolunay tam olarak yuvarlak. Aile fertleri büyüklerin evlerinde toplanıp yemek yiyorlar ve beraber oluyorlar, aile bütünlüğü ve gelecek günlerin bereketi için önemli. İbadetlerini yapıyorlar. Bizdeki kandil gibi. Allah bizim de dualarımızı kabul etsin.

**

Guangzhou 13 milyon nüfusu, ile Guangdong eyaletinin baş şehri aynı zamanda bölgenin ekonomi, siyasi ve Kültür merkezi. 100 km mesafede Kaipning köyüne geliyoruz. 1900 lerin başında burada yaşayan Çinlilerin büyük bir kısmı hem savaştan kaçıp hem de burada olmayan imkanlar nedeni ile yurt dışına çalışmaya veya göç amacıyla gitmiş. Yıllar sonra kendileri veya sonraki kuşaklar tekrar aynı yere dönüp yerleşmek istemiş ve karakteristik Çin mimarisinin dışında yurt dışında gördüklerini kendi yasam kültürü ile birleştirip farklı bir tarzda Diaolou denilen evler yapmışlar. Çok katlı olan bu evlerde yakın akraba ilişkisi olan birden fazla aile beraber yaşamış. O dönemlerde bölgede ciddi soygun, hırsızlık gibi olaylar olduğu için bu evlerin hepsine dışarıdan gelecek saldırıya karşı savunma mevzileri de yapılmış. İşte bu evler bu gün müze olarak ziyaret ediliyor. Bunların arasında çok varlıklı olanlar da var, büyük bahçeler içinde, dereler, ormanlık alanları, farklı koruma sistemi olan birden fazla evler yapmışlar ve burada daha kalabalık gruplar halinde yaşamışlar. Diaolou evleri ve çevresi bu özelliğinden ötürü Unesco Dünya Mirası ilan edilmiş ve çevre koruma altına alınmış. Bu gün bu evlerin sahipleri diğer yerleşimciler ile birlikte toplamda 680.00 nüfus ile yakında aynı isimde başka bir yer de yaşıyorlar. 1960 larda Türkiye’den Almanya’ya çalışmak için gidenlerinde de bir kısmı köyüne dönüp binalar yapıp çevreye yatırımlar yapmıştı. Aslında benzer olayı bizde yaşadık ama sesimiz çıkmamış.

**

Son günümüz, gece uçağı ile eve dönüyoruz. Önce Chang Hanedanlığına ait bir mabet ziyareti. Burası geçmişte sadece hanedanlığın ibadet ettiği mabet olmasının yanı sıra temel eğitim ve imparatorluk yönetimi için de eğitimin verildiği yer olarak ta kullanılmış. Yani Paşalar generaller, bütün hükümet yönetimi buradan geçmiş. Bizdeki cami ve yanında eğitim veren medreseler gibi. Sordum, imparator ölünce yerine kim nasıl geçer. Normal de en büyük erkek çocuk veya büyük mücadele ve entrikalar sonucu erkek çocuklardan biri. Yani bizim padişahlar gibi. Küçük yastan başlayan alttan oyma sinsi siyaset. Şimdi müze olarak kullanılıyor. O döneme ait çok güzel eserler var. Fil dişinden yapılmış oyma sanatının harika örnekleri. Dantel gibi istemişler.

İçinde göller, dağlar geniş bir bitki örtüsü olan 860.000 metre kare ile buranın en büyük parkı olan Yuexiu Park’ını geziyoruz. . Hareketli bir kalabalık var. Kırmızı renk yelek giymiş bir sürü insan ellerinde fotoğraf makineleri manken kızların fotoğraflarını çekiyorlar. Daldım aralarına bende basıyorum deklanşöre. İş değişti bizi çekmeye başladılar. Harika biz onları, onlar bizi çekiyor. Aramızda fotoğraf heyecanı olan bir sempati oluştu. Hep beraber grup fotoğrafları falan.. Fotoğraf Kulübü üyelerinin senede bir gün eşleri ve çocukları ile birlikte düzenledikleri etkinlik. Çok güzel, farklı lisan ve alışkanlıklardaki insanlar ile aynı duyguda bütünleşmek. İşte bu insan olmanın güzel yanı. Hava sıcak ve nemli, kan ter içindeyim ama hiç bir şey hissetmiyorum. Çok zaman harcadık ama çok değdi.

Bütün büyük şehirlerde trafik her zaman ciddi sorun. Yolda ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz, yola erken çıkalım diye düşündük. İyi de yapmışız, iki saatlik yolu ancak dört saatte havaalanına gelebildik.

Sevgilerimle

Hayrettin Kağnıcı

Eylül 2015

www.hayrettinkagnici.com

Leave a Reply

error: iletişim : [email protected]