Amerika

Bu gezinin temel nedenlerinden biri, 2014 yılında başlayan, ‘Amerika kıtasına ilk olarak Müslümanlar çıkmıştır ve orada eserleri vardır’ şeklindeki tartışmaya katkıda bulunmak ve hatta belki de Osmanlı oralara da gitmişti konusuna açıklık getirmekti. İddia doğru ise mutlaka izleri vardır.

Osmanlı katıldığı her savaştan sonra, savaş öncesi yaptığı lojistik hazırlıkların bir kısmını orada satar veya dağıtırmış. Viyana kuşatmasından dönerken de, kalan tonlarca kahveyi Viyana da bulunan Musevi bir tacire satar. Alan da bunları farklılık yaratıp bir an önce satmak için birkaç ‘cafe shop’ açar ve ‘Türk Kahvesi’ adı altında satar. Kaynatılarak pişirilen bu kahve beğenilir ve kısa süre de tükenir. Daha sonra bu kahve dükkanları artar ve Türk Kahvesi meşhur olmaya başlar. Yani demem o ki, Amerika’ya Kristof Kolomb’dan önce bizden birileri gitmiş ise bunların izini bulma ihtimalimiz yüksek!

İlk uğrayacağımız yer, Washington Beyaz Saray. Buranın gerçek adı White House yani “Beyaz ev”, saray yakıştırmasını biz yapmışız abartı sever kültürümüz ile. Öyle saray büyüklüğünde falan da değil, hele bizim yeni 300 küsur bin metre kare alan üzerine kurulmuş Cumhurbaşkanlığı sarayı ile mukayese edilirse müştemilat gibi kalır. Burayı gezmek istedik, ancak son dönemlerde güvenlik nedeni ile yasaklanmış, bizde Parlamento binasına yönlendik. İçeride hemen size eşlik edecek bir rehber ile Parlamento Binası ve Amerikan tarihi hakkında bilgileri alabilirsiniz. Meclisin eski toplantı salonları, eyaletler, temsilciler, müze, tarihi eşyalar, vaktiniz varsa her şey var. Tam yeri rehbere, kıtaya ilk gelenler hakkında detaylı bilgi nereden bulabilirim diye sordum, hemen yakındaki Library of Congres, milli kütüphaneyi işaret etti.

Burası en az Parlamento Binası kadar ihtişamlı ve muhteşem. 1813 yılında Thomas Jefferson, kitaplarından 6000 adedini hükümete satarak kendi adına bir Üniversite kurmak için ilk adımı atar. O zaman ki hükümet de bu kitaplar ile bu gün dünyanın en büyük kütüphanesi ve arşivlerinden biri olan bu kütüphaneyi kurar. 10 milyon üzerinde kitap, bilgi belge, yapılan bütün doktora tezleri, akademik çalışmalar dahil her şey herkese açık. İsteyen istediği belgeyi inceleyebilir ve de kopyasını alabilir. Amerika kıtasına ilk gelenler kimmiş sorusunun cevabı burada vardır diye düşünüyorum. Yakın çevrede Amerikan tarihinde önemli olan Abraham Linkoln adına yapılmış anıtı, bütün eyaletleri temsil eden bölgeyi, Kore savaşında şehit olanlar Türk askerleri de dahil anısına yapılan anıtları gördürdük. Gene yakın çevrede muhteşem müzeler, Tabiat ve Doğa Müzesi, Amerikan Tarih Müzesi, Bilim Müzesi, Havacılık Müzesi… Mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Bunların her biri ilgili iseniz bir tam gün ayırmanız gerekiyor.Virginia eyaletinde Ashburn’de kalıyoruz. Son derece sakin bir yeni yerleşim bölgesi… Yeni yerleşime açılacak bölgeler, önceden tespit edilip temizleniyor, bütün sosyal ve teknik alt yapılar, yollar, kütüphaneler, alışveriş yerleri, sağlık merkezleri, sosyal tesisler konutlar vs… Her şey tam olarak tamamlandıktan sonra yerleşime açılıyor. Artık bu noktadan sonra hiçbir yere bir çivi çakamazsınız. Her yer temiz ve düzenli…

Normalde Aralık sonu buralar kış kıyamet olur ama şansımıza hava harika ve neredeyse kazakla dolaşacağız.

***

Maryland eyaleti baş şehir Annapolis’e geldik. Sorduk, eyalet yönetim merkezini bulduk. Bu gün yılbaşı arife, her yer tatil gene de içeriyi gezmek için izin verdiler. Senato ve temsilciler meclis salonları diğer yönetim odalarını gördük… Kontrol tamam her şey yolunda bu eyalette. Amerika da toplamda 50 eyalet her biri kendi içinde bağımsız olarak yönetiliyor ve yöneticilerin neredeyse tamamı vali dahil seçim ile belirleniyor. Temsilciler meclisi eyaletin iç işleri, her türlü yasa vergi gibi konular ile senato ise eyalet dışı ulusal konularla ilgileniyor. Her eyaletten, her iki meclisten seçilen temsilciler ise ABD merkez temsilciler ve senato meclisini oluşturuyor. Merkez temsilciler meclisi bütün Amerika’nın ulusal konuları ve yasaları ile, senato ise uluslar arası konular, dünyanın isleri ile ilgileniyor.Yani Türkiye’den siyasi biri geldiği zaman Washington da senatodan birileri ile görüşüyor.

Burayı önemli yapan diğer bir konuda, CIA ve FBI genel merkezlerinin burada olması. Yani dünyada oynanan her türlü entrika ve fırıldağın tezgahlandığı yer. Aklımdan geçti acaba, Obama abiyi arasam da Türkiye ile ilgili durum vaziyetler hakkında bilgi alsam diye, vazgeçtim.

. Burada bir de dünyanın en güçlü deniz filosuna eleman yetiştiren Naval Academy var. Onu da ziyaret ettik, eğitimleri hakkında filimler seyrettik. Adamlar çalışıyor… Maryland eyaletinin önemli şehirlerinden Baltimor’u da genel olarak dolaştık, hava bu gün soğudu, dönelim artık. Akşam gurbet ellerde kurduk çilingir soframızı. Humus, kısır dahil her şey tamam, vurduk beline şişelerin…

***

Batı Virginia Eyaletinde Harpers Ferry’ye gidiyoruz. İki büyük nehrin birleştiği yerde kurulmuş en eski yerleşim yerlerinden biri. Burası Amerikan tarihinde önemli bir yer. Kuzey güney savaşları ilk olarak burada başlamış, o dönemlerde daha zengin olan güney bölgesi mevcut olan kölelik sisteminin devam etmesini, kuzey bölgeleri de köleliğin kaldırılmasını ister. Bu tartışma giderek büyür ve dört yıl süren Kuzey-Güney savaşları diye bilinen bölgeler arası savaş ilk olarak burada başlar.

Ülkedeki ilk silah fabrikası da burada kurulmuş. Aşırı yağışlar ve yükselen nehir suları nedeni ile bir kaç defa tamamen sular altında kalan şehri, sonraları daha güvenli olan başka bir yere taşımışlar. Eski şehir ise aynı şekilde muhafaza edilerek o dönemleri anlatan müze olarak kullanılıyor. Sağlam kalan evlerin neredeyse tamamı ziyarete açık… Atlı arabalar ile gezintiler, gösteriler, tanıtım filmleri, kıyafetler…

Bugün yılbaşı, erken dönüyoruz. Akşam bir dostumuzun evinde, burada yaşayan Türk arkadaşlar ile birlikte yeni yıla merhaba diyeceğiz.

Ferhan ve Şebnem’in harika ev sahipliğinde muhteşem bir akşam ziyafetindeyiz. Hindiyi kesmek bana düştü, hindi deyip geçmeyin, kocaman bir şey, devekuşu gibi… Her şey tamam yedik içtik… Saat 24.,00, bir yılı daha yedik, geldik yeni yıla… Hava soğuk, dışarıya çıktım, her sene olduğu gibi kendi hesaplaşmam başladı. Neler oldu, neler yapıldı özelde ve genelde… Dünya hali, sayılamayacak kadar çok insanın, büyük abilerin hırs ve ihtirasları nedeni ile yarattığı olaylarda ölüyor. Ne kadar sürer bunlar, biter mi, zor gibi. Pekiyi neden bu hırs, kin, nefret insanların içinde? Paylaşılamayan nedir? Soğukluk, sıcaklığın azalması olarak tarif edilir. Karanlık, aydınlığa göre ölçülür, aydınlığın sıfır noktasıdır zifiri karanlık. Hırs, şeytani entrikalar, kalbimizin yeterince sevgi ile dolu olmadığında kalan boşluklarında yeşeren davranışlardır. Kalbimizi tıka basa sevgi ve güzellikler ile doldursak, kötülükler, fesatlıklar için yer kalmaz diye düşünüyorum. Bu senenin iyi ve güzellikler ile dolu geçmesini dileyip giriyorum içeri.

**

Senenin ilk günü, çevre gezisiyle başladı. Geldik Leesburg’a. Sol tarafta koca bir heykel altında adamın adı yazıyor, General Marshall. Biliyorum bu adamı… Truman doktrini diye bilinen, yıllar önce Sovyetler Birliğinin tehdidi altındaki her yere yardım yollayarak ülkeleri Amerika’ya bağımlı kılmak için yapılan projeyi yöneten adam. “Marshall yardımı” olarak hatırlarız. O dönemler Türkiye’ye de peynir, yağ gibi tüketim malzemeleri gelmişti yardım olarak.

Dağ bayır dolaşıyoruz, yeni yerleşim bölgeleri, temiz düzenli. Bugün de hava güzel, bu güzel havayı kutlayalım dedik, kendimize güzel bir akşam ziyafeti çektik.

**

Sabah erken yola çıkıyoruz. Uzun bir yolumuz var, planlanan ilk konaklama yerimiz Atlanta, yaklaşık bin km. Atlanta, iş dünyasında önemli yerlerden. CNN, Coca Cola gibi uluslar arası firmaların genel merkezi burada. Önemli olanlardan biri de, efsane liderlerden Martin Luther King’in yaşadığı ve yetiştiği yer burası. Bu gün kendi adı ile anılan kilisede uzun yıllar görev yapmış. Irk ayırımcılığının yaşandığı dönemde, otobüste beyaz bir adama yer vermeyen yaşlı zenci kadın, mahkeme tarafından “Ülkede ayrımcılık vardır” gerekçesi ile suçlu bulunur ve hapse atılır. Bunun doğru olmadığını atlatmaya çalışan Martin Luther King tek başına sonuç alamayacağını anlayınca halkı örgütleme başlar. Giderek yayılan hareketler sonunda, Martin Luther King Washington’da yaptığı “I have a dream” , bir rüyam var başlıklı efsane konuşması ile bütün dünyanın dikkatini çeker, bu olay ırk ve renk ayırımcılığın sonlanmasına giden yolun başlangıcı olur. Bazı değerler yerinde görülünce daha anlamlı oluyor. Bu konuşmanın bazı yerlerini hatırlıyorum. Gerçekten etkilenmemek mümkün değil. Tarihteki önemli halk hareketlerindendir.

Mesajlar geliyor, bir gün önce ayrıldığımız Washington da felaket, kar fırtınası ve tipi rüzgar… Bilmem kaç yüz adet uçak kalkmamış, yollar kapanmış. Bir gün ile sıyırdık işi…

***

Georgia Eyaletindeyiz, buradaki önemli yerlerden biri ‘Stone Mountain’. 514 metre yüksekliğinde granit bir taşın yüzeyi düzeltilerek, üzerine Amerika’nın kuruluşunda önemli isimlerden Stonewall Jackson, Robert E.Lee ve Jefferson Davis’in portrelerinin rölyefleri yapılmış. 1958 yılında yapılan ve eyaletin sembolü olan bu kabartma portreler halen dünyanın doğada yapılan en büyük rölyefidir.

Öğlen molasından sonra yola devam. Alabama eyaletinin baş şehri Montgomery. Burası da iç savaşlara sahne olmuş hatta geçici bir süre güney eyaletlerinin baş şehri olmuş. O dönemde kullanılan yönetim binası Beyaz Saray bugün müze olarak kullanılıyor. Ortalarda görünen fazla kimse yok, çok sakin. Hükümet binaları, konutlar yollar her taraf inanılmaz temiz ve düzenli. Legodan yapılmış oyuncak şehir gibi, müthiş bir yer. Gördüğüm en düzenli yerlerden biri. Kilisenin önünde resim çektiren gelin, damat ve birkaç arkadaşı en yoğun kalabalık. Bize fazla sakin gelir dedik yola koyulduk. Gece, aynı eyalette Daphine de konaklayacağız. Akşam burada yaşayan bir dostumuza yemeğe davet edildik. Önceleri hık mık, valla rahatsız etmeyelim dedik ama müthiş keyifli bir gece oldu. Çok teşekkür ederiz sevgili Safiye Hanım’a, her şey harikaydı.

***

Daphine ve Fairhope, Alabama’nın Meksika Körfezine sahili olan yazlık sakin düzenli fazla telaşı olamayan şehirlerinden. Hava sanki rüzgarlı gibi, çevremizi ve şehrimizi tanıyalım turundan sonra buradan ayrıldık. Hava raporu geldi. Fırtına Atlanta’yı vurmuş yollar kapalı. Aramız da bir gün var bizi yakından takip ediyor. Hemen yola çıkıyoruz, sorun yaşamadan New Orleans’a varmak istiyoruz.

New Orleans, Louisiana eyaletinin önemli şehirlerinden. 1800’lü yıllara kadar İspanyol’ların elinde olan bu bölge, 1800’de Fransızlara geçer. O tarihten sonra eyaletin adı Fransa kralı XIV Louis’e ithaf edilerek Louisiana olarak değiştirilir. Ancak o dönemde Napolyon’un Avrupa’yı istila etme hevesi nedeniyle paraya ihtiyacı vardır ve 1803 yılında Fransızlar bu bölgeyi 80 milyon Frank karşılığı Amerika’ya satarlar. Mississipi Nehri’nin sahilinde, eğlence ve gece hayatının merkezi olan New Orleans Caz Müziğinin de doğduğu yer olarak bilinir. Fransızların etkisi hala çok belli… Birçok isim ve şehirlerin adı Fransızca. Önemli yerlerden biri, French Quarter diye bilinen bölge. Madem önemliymiş gidelim bakalım. Daldık Bourbon caddesinden içeri, başladı şenlik. Her yerde müzik, renkli boyanmış, gülen, oynayan, zıplayan bir sürü insan, çeşit çok… Ama en önemlisi canlı caz müziği yapanlar. Sokaklarda, köşe başlarında her yerde… Önce bir restoranda, hani hepsinden de olsun diye karışık deniz mahsulleri sipariş ettik. Beklediğimizden çok iyiydi. Tekrar sokaklardayız, gezmekle dinlemekle bitmiyor. En sevdiğimdir sokak çalgıcıları… 8-10 kişilik zenci grup, bir köşeyi tutmuş sanki kendileri için hem çalıyor hem eğleniyorlar. Böyle olunca müthiş bir performans çıkıyor ortaya, gerçekten harika, on puan valla. Bıraktım hak ettiğini önündeki yarısı yırtık kutunun içine. Saksafon, alto sax, klarnet harika bir uyum. Bateri olarak da direkteki girilmez levhası. Bu kadar güzel olur. Arkamdan birileri dürtmeye başladı, gidelim bir yerde oturalım öyle dinleyelim diye. Tercihim burasıydı ama uyduk karara. Geldik bir bara söyledik içkilerimizi, sahnede dört zenci. Sanki kendi başlarına eğleniyorlar, her şey doğal. Birisi gitar çalıyor. Hani genç de sayılmaz ayakta durmaktan yorulmuş galiba, gitti bir masaya oturdu, hem gırgır yapıyor hem çalıyor hem de söylüyor. Hani yakışıyor da, rahatsız etmiyor. Müthiş bir şey… Adamı sokakta görseniz, “Bundan bir bok olmaz” dersiniz, “Yaptığı müziğe bak…” Bu gün tamam geç oldu ama yetmedi yarın akşam da gelmeliyiz. Sokakta yatan birini görüyorum, sarmalanmış çuval benzeri bir şeye üşümemek için, biraz öteden gelen müziğin ritmi ile yattığı yerde oynuyor. Çılgın insanlar bu zenciler. Romanlar gibi müzik temel ihtiyaçları, varlıkları için temel değerlerden…

Kahvaltıdan sonra düştük yollara gündüz gözü ile şehri geziyoruz. Parklar, dükkanlar, sokak ressamları, sokak falcıları sokak müzisyenleri, bundan sonra sokak çalgıcısı demeyeceğim. Dışarıdan bakınca renkli dünyalar, kim bilir içlerinde ne fırtınalar vardır bu insanların. Kalabalık bir grup ellerinde pankartlar toplanmaya başladılar, burada pek sorun olmaz diye girdim aralarına ilginç kareler yakalamaya çalışıyorum. Bağrışmalar başladı, pankartlar havada. Konu haksızlık ve eşitsizlik… Vay be, Amerika bile bundan şikayetçi ise biz ne yapalım. Basın, televizyon, kameralar hepsi orada bende bir şey kaçırmamak için heyecan içindeyim. Aralarında çok tanıdık, bildik bir yüz, Aaa bizim hanım da elinde pankart onların arasında. La havle, geceyi nezarette geçirmek de var. Vermişler eline bir pankart almışlar aralarına o da bağırıyor. Türkiye’de yapamadıkları, bastırılmış heyecanlar mı acaba.. Bol fotoğraf kareleri, tamam işin bokunu çıkarmadan tüyelim buradan.

Mississippi Nehri’nin Meksika körfezine döküldüğü yerde büyük bir delta oluşmuş. Organizasyon tamam, altı düz nehir tekneleri ile dolaşıyoruz deltadaki kanallar arasında. Her çeşit kuş ve yaban hayatı…. Biz fazla büyük hayvan göremedik ama varmış

Akşam oldu, gittiğimiz barda üç kişi Amerikan Country müzik yapıyor. Çok güzel gerçekten. Dansın, müziğin, çılgınlığın her rengi burada. New Orleans’a gelip, French Quater da müzik dinleyip bir şeyler yemediyseniz sakın gittiğinizi söyleyin.

***

Sabah hava durumunu kontrol ediyoruz. Deli mi ne, fırtına peşimizden güneye iniyor. Hava, bu geziyi planlarken düşündüğümüzden çok iyi… Oyunu bozmanın manası yok, Florida’ya devam ediyoruz. Oralara inmesi biraz zor gibi…

Bugün iki arkadaşımız buradan dönüyor onları havaalanına bırakıyoruz. Aklımıza geldi birden, geçen gece bizi yemeğe davet eden Safiye Hanım’ı arasak mı acaba. Niyetimiz kendimizi çaya davet ettirmek. Çok ısrar var, ne yapalım bari kırmayalım dedik! Yolumuzu biraz uzatarak öğlen gibi çaldık kapıyı; börekler, poğaçalar hazır, sıcacık masanın üzerinde duruyor…“Aman efendim, ne zahmet ettiniz, hiç gerek yoktu biz sizi görmeye geldik.” Kimse inanmadı tabii. Fırından yeni çıkmış, üzerine çörekotu serpilmiş, balon gibi şişmiş puf börekleri bir tepside, bir tepside de otlu peynirli poğaçalar. Hamuru siz mi açtınız, içinde biraz tarçın mı var, keçi peyniri mi gibi sorular ile sanki tadını tam alamamış da bir tane daha yense iyi olurmuş numarası ile toplam altı kişi 60 saniyede temizledik. Olayı biraz hafifletmek için, nasıl yaptınız ile başlayan tarifler alınıyor, sanki akşama yapacağız! Üzerine yeni demlenmiş Türk usulü çay, Tanrım rüya gibi valla… Karnımız doydu, çayımızı içtik,”Biz sizi daha fazla rahatsız etmeyelim!” diyerek yola koyuluyoruz. Her şey çok güzel, içten ve sevecenlikle yapılmış. Bu ara istasyon hepimize iyi geldi.

Florida, Amerika’nın gözde yerlerinden biri… Deniz, güneş, güzellikler her şey var. Geceyi program dışı olarak Lake City de geçiriyoruz. Burada otel bulmak fazla sorun olmuyor. Eyaletlerin girişinde Wellcome Center’lar var, buralara mutlaka uğramak lazım. Her şey hakkında bilgi alabilirsiniz. En önemlisi otel reklamlarının olduğu broşür ve kitapçıklar alınmalı. Bunların içinde o eyaletteki otellerin bir çoğunun promosyon fiyatları var. Buralardan seçeceğiz otellerde kapı fiyatı ile promosyon fiyatları çok farklı. Kitapçığın içindeki kuponu verince yazılı fiyatı uygulanıyor. Ancak her oda için ayrı kitapçık içindeki kupon gerekiyor. Biz 120 Dolarlık otelde 59,99 Dolara kaldık.

***

Akşam, Orlando da kalmayı planlıyoruz ancak yolumuzu biraz uzatıp St. Petersburg , Tampa ve Clear Water’u da görmek istiyoruz. Tampa ve Clear Water güzel orta ölçekli, deniz, güneş, güzel evler ve eğlencenin olduğu sahil şehirleri… Hafif bir tur attıktan sonra St. Petersburg’a geldik. Sebebi ziyaretimiz, burada ünlü ressam Salvador Dali’nin daimi müzesini görmek. Uzun yıllar burada yaşamış, bağışladığı eserler ile bu müze kurulmuş. Buradan bazı eserler İstanbul da sergilenmişti. İlgili olanlar bilir hafif serin bir ressamdır Dali. Delilik ile dahilik arasında çok ince bir çizgi varmış, bu da deli mi dahi mi belli değil. Gerçekten standart bir akıl ile yapılacak işler değil. Resme yakın plandan bakınca başka, biraz uzaktan başka bir resim görüyorsunuz. Küçük resimler ile büyük resim yapmış. Yaşamı, göğe yükselişi, insanı öyle güzel anlatmış ki inanılmaz. Çok güzel bir müze, Dali hayranı gönüllü insanlar size resimleri detaylı anlatıyorlar Duvar boyu resimler, ne incelikler ne detaylar. Bu bilgiler ışığında bakınca adamın büyüklüğü daha da önem kazanıyor… Harika… Muhteşem. Görmek lazım…

Epey vakit harcadık burada, akşam karanlıktan önce otelimize gitmek istiyoruz.

***

Orlanda dünyada en fazla turistin geldiği yerlerin başında. Burayı öne çıkaran en önemli olay, uluslararası film stüdyoları ve Disney World. Walt Disney’in 1927 yılında çocuklar için bir dünya kurma hayali. Çocuklar saf ve temizdir, basit gibi görünen zor ama doğru sorular sorarlar. Bazen içinden çıkamazsınız.

Çocuk sorar;

-Dedeciğim gökyüzünde parlayan nedir?

-Ay yavrum, dünyanın parçası, dünyanın etrafında döner onunla birlikte hareket eder.

-Orada insanlar var mı?

-Yok yavrum, orada hayat yok..

– Ya varsa? Hadi gidip bakalım..

Söylenen o ki, uzaya yolculuk dizilerinin, kurgularının, resimli uzay hikayelerinin başlangıç noktası hep çocukların temiz hayalleridir. İşte Walt Disney’in bu hayali ile başlayan, bugün temelinde bilim ve teknoloji olan dünyanın en büyük organizasyonu Disney World. İmparatorluk. Mars’a mı gitmek istiyorsunuz, gidin Uzay ve Havacılık bölümüne, binin uzay kapsülüne, simülasyon ile G kuvveti dahil bütün heyecanı yaşayın, Mars’ın yüzeyi ile tanışın, ülkeleri mi tanımak istersiniz, gidin devletler bölümüne, istediğiniz ülkenim heyecanını yaşayın, Indiana Jones maceralarını mı yaşamak istiyorsunuz? Gidin stüdyolara, patlamalar, çatlamalar, uçmalar nasıl oluyor seyredin. Gerçekten hayal ötesi..Bütün bunların altında ileri teknoloji ve müthiş bilgisayar yazılımlar var. Hani giriş ucuz da değil, her gün on binlerce kişi geliyor. Tıkır tıkır işleyen organizasyon, büyük bir bütçe ile yönetiliyor olmalı. İşte böyle bir ortamda eğlenerek, görerek yaşayarak öğreniyorsunuz. Bundan daha etkili bir eğitim olur mu? Burası çocuklardan çok büyükler için. Sea World, başka bir dünya, denizlerde yaşayan ne kadar hayvan, ne kadar mahlukat varsa hepsini burada görebilirsiniz, gösterileri izleyebilirsiniz. Buralara bir hafta yetmez, az gelir…

***

Bugün Orlando çevre gezisi. Şehir gezisi deyince hanımların aklına outletler geliyor, Yol üzerinde otantik bir barda kahve molası nerelim diye düşündük, duvardaki yazı dikkatimi çekti. “A day without laughter is a day wasted”. Gülmeden geçen gün kayıp bir gündür. Doğru lafa ne denir.

Bu gün özel bir gün, bir kutlama ve gezinin son akşamını taçlandırmak için Benihana Japon restorandayız. Geleneksel mutfağı teppanyaki. Ortası paslanmaz çelik olan bir masanın etrafına dizildik. Ön hazırlık ve seremoniden sonra aşçı geldi tanıştık. Verilen siparişleri akrobat ustalığı ve hafif show ile alttan ısıtılmış olan paslanmaz sacın üzerinde başladı pişirmeye. Malzemeler, yağlar, yumurtalar havada uçuşuyor. Sonunda güzel bir yemek ile geceyi sonlandırıyoruz. Aklınızda olsun, restoran da arkanızdan garsonun koşmasını istemiyorsanız, bahşiş en az %15 olmalı.

***

Amerika, 1452 yılında Hindistan’a gitmek için çıkılan yolda keşfedilen kıta. Sonraları İngiltere, Fransa, İspanya ve Portekizler tarafından paylaşılan, İngilizlerin giderek artan hakimiyeti ve koydukları ağır vergiler nedeniyle başlayan isyan ve savaşlar. 4 Temmuz 1776 da George Washington’un okuduğu bağımsızlık bildirgesi ile kurulan devlet. Bazı yerleri savaşarak, bazı yerleri para ile satın alan 54 akılı adamın birlikte hareket ederek kurduğu, o dönemlerde dünyada krallık ve padişahlık var iken tamamen halkın iradesi ile yönetim şekli olan demokratik yönetimi benimseyen, öncelikli olarak eğitime yatırım yapan ülke. Bugün Amerika, dünyanın farklı yerlerinden gelen farklı kültürlerin temsil edildiği farklılıkların ortak paydada buluştuğu yer. Kurallar ve yasalar açık ve kesin. Polise karşı gelemezsiniz, gerekirse vur emri var, başkasını rahatsız edemezsin, trafikte aykırı hareketler yapamazsın. Her an nereden çıktığı belli olmayan bir polis ile karşılaşabilirsiniz. Yani bizdeki gibi günlük heyecanlar pek yok. Zencisi, beyazı, Afrikalısı, Çinlisi, Türk’ü herkes Amerikalı başlığı altında yaşamını sürdürüyor. Çok iyi vitrin veren, çok sayıda evsiz ve yoksul insanların yaşadığı, buna karşın fırsatlar ülkesi Amerika. “İnsan aklı kadar yaşar.” Her gün karşımıza çıkan fırsatları fark edebilmek, değerlendirebilmek. İşte esas olan bu!

Bu gezi ile ilgili fotoğraflara http://hayrettin.smugmug.com/Travel/Amerika/47263989_FxD3zw#!i=3854256654&k=9RQHsXf adresinden ulaşabilirsiniz.

Diğer gezi notları ve fotoğraflara www.hayrettinkagnici.com sitesinden ulaşabilirsiniz.

Sevgilerimle

Hayrettin KAĞNICI

www.hayrettinkagnici.com

Aralık 2014

Bir cevap yazın

error: iletişim : [email protected]