TTrinidad & Tobago Cumhuriyeti

Sabah çok erken uçakla, Surinam üzerinden Güney Amerika da Venezuela sahillerine yakın Trinidad-Tobago Cumhuriyeti başkenti port of spain’e geldik. Burası, Karayip adaları arasında ana karaya en yakın olan adalardan biri, böyle olunca diğer ada ülkeleri için lojistik, ikmal ve tedarik merkezi durumunda.

Çok bilinmeyen ilginç bir küçük ada ülkesi. Bu seyahatimde biraz sürprizler yaşıyorum. Aralık son hafta, insanlar yeni yıl havasına çoktan girmişler, her taraf süslenmiş.  Modern yüksek binalar, mağazalar, yeni model arabalar, alışveriş yerleri ve bolca kumarhaneler, hepsi dolu sistem çalışıyor ekonomi dönüyor.

Trinidad & Tobago Cumhuriyeti hakkında kısa bilgi;

Karayip denizinin güneydoğu ucunda iki büyük ve birkaç küçük adadan meydana gelen, 1962 yılında bağımsızlığını kazanan, 1.535 milyon nüfusu ve toplamda 5,128 km2 yüzölçümü olan Trinidad ve Tobago Cumhuriyeti (Republic of Trinidad and Tobago) başkenti Port of Spain ülkenin üçüncü büyük kentidir. Jeolojik yüzey yapısı olarak Venezuela kıyı dağlarının doğudaki uzantıların devamıdır.  Nüfusun % 75’i şehirlerde, % 25’i kırsal alanlarda yaşamaktadır.

Trinidad ve Tobago adalarındaki insan yerleşiminin MÖ 5.000’lere kadar gittiği tahmin edilmekle birlikte, adaların 15. yüzyılın sonlarında başlayan İspanyol sömürgeciliğine kadarki tarihine ilişkin bilgiler son derece sınırlı. Trinidad bu tarihten itibaren iki yüzyılı aşkın bir süre İspanyol sömürgesi olarak kalmış ve 1802 yılında da İngiltere’nin hâkimiyeti altına girmiş. Tobago Adası ise İspanya, Hollanda, Fransa ve İngiltere arasında el değiştirdiği bu sürecin ardından 1814 yılında İngiliz hâkimiyetine girmiştir. Trinidad ve Tobago adaları 1889 yılında İngiliz sömürge idaresi tarafından tek yönetim altında toplanmış ve ülke adı, iki adanın ismi ile birlikte anılmaya başlanmış. 20. yüzyılın başlarından itibaren ada halkı siyasi temsil noktasında birtakım haklar kazanmaya başlamış, 1924’teki oy kullanma hakkının ardından, 1940 yılında bir iç meclis kurulmuş ve 31ağustos 1962 yılında tam olarak bağımsızlığını kazanmıştır.

Halk yerli dili konuşmakla beraber ülkenin resmî dili İngilizcedir. Fransızca, İspanyolca ve Çince diğer yaygın dillerdir. Ülkede Hristiyanların oranı % 53 (Katolikler % 34, Protestanlar % 19), Müslümanların oranı % 10 civarındadır. Nüfusun % 37’si çeşitli inançlara sahiptir.

Trinidad ve Tobago, birçok Karayip adası gibi sadece turizme bağımlı değildir. Bira, margarin gibi yağlar, sigara, plastik ve yapı malzemeleri üretimi de dahil olmak üzere çeşitli endüstriyel üretim potansiyeline sahiptir. Ayrıca kereste fabrikaları, tekstil fabrikaları ve narenciye konserve fabrikaları vardır.

Trinidad ve Tobago küçük bir ada ülkesi olmasına karşın, petrol ve doğal gaz rezervleri sayesinde hızla büyüyen bir ekonomiye sahiptir. Özellikle 2000’li yılların ilk yarısında yakalanan yüksek büyüme oranları ile büyük bir sıçrama gerçekleştirilmiş ancak daha sonra belirgin bir durağan dönem yaşanmıştır. Sağlam bir finansal yapıya sahip olan ülkede enflasyon ve işsizlik oranları düşük seyretmektedir. 18.000 doları aşan kişi başı ortalama yıllık geliriyle Trinidad ve Tobago, Güney Amerika kıtasının en varlıklı ülkelerinden biridir. Karayipler’in finans merkezi olarak kabul edilen ülkede, başta Microsoft, BP, IBM ve Fujitsu olmak üzere çeşitli sektörlerden dünyanın en önemli firmalarının da aralarında bulunduğu 400’den fazla şirket faaliyet göstermektedir.

Ülke limanları, deniz ticaretinde de önemli bir konuma sahip olup Batı Hint Adaları için bir ticaret merkezi durumundadır. Trinidad ve Tobago ekonomisi Karayipler’deki en zengin üçüncü, Amerika kıtasındaki kişi başına düşen GSYİH açısından en zengin beşinci ekonomidir. Trinidad ve Tobago, Dünya Bankası tarafından yüksek gelirli bir ekonomi olarak tanınmaktadır.

Ekonomi rakamları;

1 TTD (Trinidad ve Tobago doları) = 0.15 ABD doları.

2023 Dünya Bankası verilerine göre;

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla: 28,14 milyar USD

Kişi başına GSYİH: 18.332,96 USD

Gayrisafi milli gelir: 34.06 USD

Kişi başına düşen GSMG: 22.192 USD

Ülkenin boyuna göre ekonomi rakamları bir çok dünya ülkesinden iyi gözüküyor.

Trinidad ve Tobago’nun başlıca kaynakları petrol, doğalgaz ve asfalttır. Ülkede 3,2milyar  dolar ihracat payı bulunmaktadır. İhraç edilen ürünlerin başında petrol ve petrol ürünleri, doğalgaz, kimyasallar, çelik ürünleri, tahıl ve tahıl ürünleri, gübreler, şeker, kakao, kahve, narenciye, sebze ve çiçek gelmektedir.

Ülke ekonomisinin taşıyıcı gücü millî gelirin yaklaşık yarısının, ihracat gelirlerinin %80’inin karşılandığı petrol ve doğal gazdır. Sanayi sektörü de gelişmiş olup petrol, doğal gaz sıvılaştırma, amonyak, metanol, demir-çelik, gıda işleme, çimento, pamuk ve tekstil başlıca konulardır. Tarımsal faaliyetler ülkede son derece sınırlı düzeyde olup istihdam ve millî gelirdeki payı %5’in altındadır. Yetiştirilen başlıca ürünler kakao, çeşitli sebze ve meyvelerdir.

Türkiye ile sınırlı bir ticareti olan Trinidad ve Tobago’dan ithal edilen başlıca ürünlerse saf amonyak, alkol, azotlu bileşikler, kum, asfaltit ve asfaltlı kayalar.

Ülkenin dış ticaret hacmi 15-20 milyar dolar aralığında olup dış ticarettin %30’dan fazlası ABD ile olmaktadır.

Bir çok dünya ülkesinin farkında olmadığı, bu küçük ülke yarattığı ekonomi ile dünyanın refah seviyesi en yüksek ülkeleri arasında.

**

Önemli değerlerinden biri olan etkileyici dattatreya tapınağına gidiyoruz.

Dattatreya Tapınağı, başkent Port of Spain de Trinidad-Tobago’nun en büyük Hindu tapınağıdır.  Kendinizi Hindistan’da zannedersiniz.

En dikkati çeken ana mabet olan, Sri Dattatreya Ashram’ın üzerinde 26 metre yüksekliğinde parlak boyalı Hanuman Murti heykeli. Trinidad’ın Hindu topluluğunun güçlü bir simgesi olan heykel çok uzaklardan fark ediliyor.   Ülkenin dört bir yanından gelen Hindular, dua etmek ve heykelin etrafında dönerek ibadet yapmak için buraya gelirler.

Mabette bulunan sanat eserleri Hindistan’dan gelen denetleyiciler gözetiminde, mimar, sanatkârlar ve duvar ustaları tarafından tasarlanmış. Hindistan dışında inşa edilen en büyük Hanuman Murti heykeli 2001 yılında, mabet ise 2003 yılında inşa edilmiş. Diğer Hindu tapınakları gibi çok renkli ve süslü.  Tapınağın işçiliğini görmek için etrafında dolaşmaya değer.

Mabette bir düğüne rast geldik, geleneksel kıyafetler, gelin ve damadın dini töreler gereği uyguladıkları ritüeller, çok anlamasak da söylenenler, iyi dilekler ve temennilerin olması adına inandıkları tanrıya duaları olmalı. Bir süre izledik belli uzun sürecek herkese iyi dileklerimizi sunduk, mutluluklar diledik,  mabedi dolaşmaya devam.

**

Şehri daha yakından tanıyalım;

Geniş, temiz ve düzgün yollar, çok katlı yüksek ve modern binalar, tarihi dokuya sadık kalınarak restore edilmiş binalar ve gerçekten saygılı candan insanlar. Bolca son derece bakımlı ve kocaman parklar.

En koyu siyah ırk ile beyaz ırk arası her renk insan birlikte yaşıyor. the falls at westmall alışveriş merkezine gidiyoruz, bakalım yıl başı hazırlıklar tamam mı.? Herkes bir şeyler alıyor, madem öyle bizde aldık. Her yer süslenmiş gayet güzel temiz, bakımlı ve marka ürünlerin olduğu yer, insanlar da alışveriş peşindeler.

Port of Spain’de, eski bir İngiliz askeri kalesi olan günümüzde müze olarak hizmet veren Fort George Kalesine gidiyoruz. Geniş alan hâkimiyeti olan şehrin en yüksek yeri.  Port of Spain körfezini ve şehrin tamamını görebilirsiniz. Muhteşem manzara.

Vali Sir Thomas Hislop’un yönetimi altında, 805 yılında İngiliz sömürge yönetimi döneminde olası deniz saldırılarına karşı yarımadanın savunmasını güçlendirmek için inşa edilmiş.  Stratejik ve hâkim konumu nedeniyle büyük bir saldırıya maruz kalmamış, bu nedenle de kalenin topları hiçbir zaman çatışma için ateşlenmemiş.

Fort George Kalesi sadece tarihi öneme sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda Port of Spain Yarımadası, körfezi ve Karıyip Denizi’nin muhteşem manzaralarını izlemek için mükemmel bir seyir yeri. Hiçbir askerî harekât görmemiş olsa da kalenin topları ve surları iyi korunmuş durumda ve geçmişe ışık tutuyor.  Kalenin bir başka anlamı da ülkenin sömürge mirasının bir sembolü.

Şehir, parklar ve meydanlarla geometrik desenler halinde düzenlenmiş. Şehrin merkezinde, Gotik tarzdaki Holy Trinity Katedrali ve şehrin en büyük açık alanı ve rekreasyon için popüler bir yer olan Queen’s Park belki en büyük botanik parklardan biri.  Burası Port of spain’in önemli yerlerinden. Cadde üzerinde yayana geniş alana yayılmış yedi muhteşem büyük yapılar dikkati çekiyor. Hepsi bakımlı hepsi farklı mimari, belli ki özel yapılar. Öğrendik kimler oturuyormuş buralarda.

Başkanlık Evi başbakanın ofisini barındıran Whitehall, Port of Spain’in Roma Katolik başpiskoposunun evi, bazı hükümet bakanlıklarını barındıran Knowsley Binası, Anglikan All Saints Kilisesi, Parlamento ve hükümet ofislerinin olduğu 1906’da yeniden inşa edilen neo-Rönesans Kızıl Ev, ayrıca tarihi ve mimari açıdan ilgi çekici birkaç bina. Hepsi birbirinden farklı mimari tarzı olan görülmeye değer yapılar.

**

İlk geldiğimizde havaalanında görmüştük, üzeri çöküntülü farklı şekillerde ezilmiş variller, tam olarak da anlamamıştım. Sonra bunları başka yerlerde de gördük.

Şehrin biraz arka sokaklarındayız, bir pazarın içine düştük, geleneksel sebze, meyveler, giyim ve diğer birçok şeyin satıldığı tipik sokak halk pazarı. Renkli kıyafetlerle, her renkte insanlar. Tam da burada işte bu üzerleri çöküntülü varillerin olduğu yere geldik, merak içindeyiz nedir bunlar. Buranın geleneksel müzik enstrümanı “stell pan”. Arka sokaklardayız, buralar daha karakteristik bölgeler, steel pan malzemelerin depolandığı büyük depo gibi bir yer, üzeri çökmüş bir sürü varil var, bateri gibi baget sopaları ile çalınıyor. İlk bakışta sanki hepsinden ayni ses çıkacakmış gibi. Öyle değil, , üzerlerindeki çöküntü formları farklı şekilde son derece bilinçli yapılıyor olmalı ki, her birinin tınısı farklı. Aynı anda birden fazlası birlikte çalınca bayağı müzik oluyor. İnternetten da bakınca bayağı ciddi konserler oluyor, biraz fazla gürültülü gibi geldi ama meraklısı olanlara iyi dinlemeler diyelim.

Yerel halkın alışveriş yaptığı sokak pazarından devam ediyoruz, tropikal meyveler, sebzeler her şey var.

**

Yolumuzun üzerinde son derece bakımlı kocaman parklar var.

Artık dönüş yolundayız havaalanı 3 saat yol. Manzaralar, küçük meydanlar, seyir tepelerinden harika manzaralar ormanların içinden geçerek yol alıyoruz.

maracas beach plajını ve bütün sahili tepeden görebileceğimiz seyir tepesine geldik. Trinidad, Pasifik Okyanusunda çok küçük ada, tropikal iklim her taraf yeşil. Yemyeşil koylar, Karayip denizinin güzelliği, etkilenmemek mümkün değil. Venezüella sahillerine en yakın yerdeyiz.

Güzel kumsalı olan plajdayız, deniz dalgalı ama herkes denizde. Çılgın müzik, renkli bar kafe gibi bir yer, çok meşhurmuş, köpek balığından hamburger yiyoruz, geçmişte köpek balığı etini farklı şekillerde bir çok kere yeme fırsatım olmuştu ama bu gerçekten çok güzeldi. Soğuk bira ile son keyfimiz oldu, uçağa binmeden önce.

**

Bütün bunlardan sonra buraya daha uzun süreliğine gelinebilir. Tropikal iklim ama yaşanacak sakin ve güzel ülkelerden biri.

 

Sevgilerimle

Hayrettin Kağnıcı

Aralık 2024

 

 

 

 

error: iletişim : [email protected]