Samoa Cumhuriyeti
Samoa ya da resmî adı ile Bağımsız Samoa Cumhuriyeti, Okyanusya kıtasında, Güney Pasifik Okyanusu’nda, ekvator çizgisi altında yer alan adalar grubudur. Toplamda 200 bin nüfusu, 2,944 km² yüzölçümü, 403 km sahil şeridi, tropikal iklim ve volkanik özellikli, iç kısımları dağlık olan ülke. Ülkenin en çok ziyaret edilen şehri başkent Apia’nın da olduğu Bpolu Adası’nın ise nüfusu 40 bindir. Yönetim modeli anayasal monarşi olarak tarif edilen ülkenin demografik yapısı, Samoalı %92,6, Avrupalı %7,4’tür. Toplam nüfusun %99,7’si Hristiyan olan ülkede resmi lisan Samoaca ve İngilizce, okuma yazma oranı ise %99,7. Şaşırdınız değil mi, yamyamlar ülkesi diye düşünüyordunuz.
Samoa, 1962 yılında Yeni Zelanda’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiş ve halen geçerli olan 1949 yılında tasarlanmış olan kırmızı zemin ve sol üstte mavi rengin üzerinde beş yıldızlı Crux takım yıldızı bulunan bayrağı kullanmaktadır. Bayrakta kullanılan kırmızı cesareti, mavi özgürlüğü, beyaz da ruhsal saflığı ifade eder.
4000 yıl önce, Güneybatı Asya’dan gelen göçmenlerce kurulan ilk yerleşim yerleri, 1700’lerde Avrupalı sömürgeciler tarafından keşfedilmiş, ancak 1831’de İngiliz işgaline kadar geleneksel yapısını korumuştur. 1831’de İngiltere’nin, 1899 yılından itibaren de Almanların kontrolüne geçerek Alman Samoa’sı olarak anılır, 1914 yılında Samoa tekrar İngilizlerin ve Yeni Zelanda’nın sömürgesi haline gelir. 1962 yılında da bağımsızlığını kazanarak Batı Samoa adını alır. Birleşmiş Milletler tarafından ancak 1976’da Samoa Cumhuriyeti olarak tanınmıştır.
Tarih çizgisinin Samoa Adalarının ortasından geçmesi nedeniyle, ticarette yaşanılan zorluklar dikkate alınarak, Amerikalı tüccarların girişimi ile uluslararası tarih değiştirme çizgisinde değişiklik yapılmış ve Batı Samoa Adaları tarih çizgisinin diğer tarafına alınmıştır.
Tarih çizgisinin değişikliği nedeniyle, dünya üzerinde güneşi en son gören ülkelerden Samoa’daki 186 bin kişi, 29 Aralık 2011 Perşembe gecesi uykuya yatıp 31 Aralık 2011 Cumartesi sabahında uyandı. Samoa Başbakanı Tuilaepa Sailele Malielegaoi, kararın Yeni Zelanda, Avustralya ve Asya ile ticari ilişkilerde saat farkından ötürü yaşanan aksamaların en aza indirilmesi amacıyla verildiğini açıkladı. Malielegaoi, ülkelerinde yaşanmayacak 30 Aralık Cuma günü için çalışanların ücretlerinin yine de ödeneceğini, diğer yandan turistlerden ise bugünün parasının alınmayacağını açıkladı. Avustralya’nın 21 saat, Yeni Zelanda’nın 23 saat gerisinde olan Samoa, bu değişiklik ile Avustralya’nın 3 saat, Yeni Zelanda’nın 1 saat ilerisinde oldu.
Pasifik Okyanusunda, Polinezya ada grubunun içinde yer alan ada ülkesi Samoa, 4000 yıllık bir geçmişi olduğu için “Polinezya Uygarlığının Beşiği” olarak da kabul ediliyor.
1908 yılında Almanlara ve sonrasında da Yeni Zelanda işgaline karşı pasif direniş olarak sivil itaatsizlik hareketini başlatmışlar. Tarım işçileri, tarladan ürünleri toplamıyor, üretimde olanlar üretime katkıda bulunmuyor, yerel halk kendinden beklenen hiçbir talebe ve çalışmaya katılmıyor, yasalara ve işgalci ülkenin koyduğu, talep ettiği hiçbir kurala uymuyorlar. Baskılar, cezalar, ağır yaptırımlar, yıldırma davranışları çok sonuç vermemiş, nüfusun yarısına yakın insan bu uğurda canından olmuş ama gene de vazgeçmemişler. Hareketin başarıya ulaşması sonucunda bağımsızlıklarını kazanıp, bağımsız Samoa Cumhuriyeti olmaya hak kazanırlar.
Amerika’nın kontrolünde olan yakınlarda bazı adalar ise, Amerikan Samoa’sı olarak adlandırılıyor. Amerikan Samoa’sı tarih çizgisinin hemen doğusunda, bağımsız Samoa Cumhuriyeti ise tarih çizgisinin hemen batısında bulunuyor. Yani Amerikan Samoa’sı ile bağımsız Samoa arasında gün farkı var.
Samoa farklı büyüklükte toplam 7 adadan oluşan bir cumhuriyet. Başkent Apia’nın bulunduğu Upolu ve Pasifik Okyanusun 6. büyük adası olan Savabil Adaları yerleşimin en yoğun olduğu adalar.
Para birimi Tala olan Samoa’da 1 Amerikan doları= 2,665 Tala değerindedir.
**
Samoa Cumhuriyetinin, en büyük şehri ve başkenti Apia’nın olduğu Upolu Adası’na gidiyoruz.
Samoa Cumhuriyeti, Kirbati Cumhuriyeti ve Tonga Krallığı, tarih çizgisinin batı noktasına en yakın olan ülkeler. Yani gerek zaman olarak gerekse mesafe olarak da Türkiye’ye en uzak yer. Bu noktadan sonra tarih değişiyor.
Genelde insanların çoğu diğer Polenezya’da yaşayan halklar kadar siyahi değil, beyaz tenli veya esmer tenli. Çoğunlukla şişmanlar ve birçok kişide dövmeler olması dikkatimi çekiyor, sonradan anladık ki bu dövmeler insanların sosyal konumunu ve ait oldukları kabileyi tarif ediyor, yani sosyal kimlik gibi bir durum. Yollar, çevrecilik, evler son derece temiz ve bakımlı, huzurlu ve sakin bir hava var.
**
43 bin nüfuslu, geçmişte buranın kaderini değiştiren pasif direniş hareketinin başladığı Savai Adası’na gidiyoruz.
“Matai” buranın çok önemli bir kültürü, toplum içinde dürüst, güvenilir, saygın kişiler arasından genelde erkekler arasından seçilenler, belli bir ritüellik törenle matai olma mertebesine ulaşıyor. Matailer, bulundukları toplumda bütün yerleşim yerlerinde etkili ve söz sahibiler. Oluşan problemler, devlet ile olan meseleler veya yapılması gereken işler gibi konularda karar verici durumunda. Her köyde veya yerleşim yerinde birden fazla matai olabilir, hatta bazı yerlerde halkın çoğunluğu bile olabilir, sayı sınırlaması yok.
Bu, toplum içinde insanlara sosyal sorumluluk ve duyarlı olma hassasiyetini kazandırıyor. Mutlak gerekli olmamakla birlikte büyük çoğunluğu vücudunun birçok yerine ama genelde dizlerinden beline kadar olan yere dövme yaptırıyor. Ancak bu dövmeler yaygın biçimde uygulandığı gibi değil, köpek balığı dişinden yapılmış sivri üçlü çekiçlerle her gün üç dört saatlik seanslarla birkaç haftada tamamlanabiliyor. Neredeyse her matainin evinin önünde ahşaptan direkler ile çevrelenmiş Polefomo denilen toplanma yerleri var. Herhangi bir konu veya sorun olduğu zaman, herkes aynı mesafede hiyerarşik üstünlük olmayacak şekilde yere oturarak konuyu tartışıyor ve karar veriyorlar. Yolda yürürken veya her yerde karşılaşabilirsiniz, bacakları dövmeli birini görürseniz matai olma ihtimali çok yüksek. Yani bulundukları toplum için karar vericiler. Önceleri Türkiye’de köylerde ihtiyarlar heyeti veya köy meclisi vardı, bunlar yaşadıkları köyle ilgili konularda karar verici durumundaydılar, benzer durum. Daha çok bilinen veya bilge durumunda olan Matailer ölünce, genelde evlerinin önüne yapılan mezarlara gömülüyor, bu ailesi için onur verici bir durum.
Samoa ve diğer Polenezya halklarında dövme çok yaygın, neredeyse herkesin bir yerinde var, bazıları vücutlarının büyük bir kısmına yaptırmış, adamı çıplak görseniz giyinik zannedersiniz.
Neredeyse her aileden birden fazla kişi Avustralya, Yeni Zelanda gibi ülkelerde çalışıyor ve bunların yolladıkları paralar ailelerin önemli gelir kaynağı. Konuştuğumuz insanların çoğunluğu denizde balığın bol olduğunu biliyor ancak yakalamak yerine tavuk yemeyi tercih ediyorlar. Yani gerçekten iklimin sıcak olmasının da etkisi var ama biraz tembellik de var galiba, kendileri de söylüyor zaten.
Bölge ekonomisine bakarsak, çok bir şey gözükmüyor, genelde Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen turistler, tarım ürünleri olarak az da olsa ihraç edilen mango, muz, papaya, patates gibi ürünler. Bunlar da ticari olarak üretmekten ziyade biraz da kendiliğinden yetişiyor gibi. Bölgede sanayi, üretim ile ilgili herhangi bir durum neredeyse hiç yok. Sanayi olmadan üretim olmadan nasıl büyüme olur ki, burada da olmuyor zaten. Ekonominin devamlılığının Avustralya ve Yeni Zelanda’nın desteği ile olduğu belli. Böyle olunca bu devletler burada söz sahibi ve bölgeyi kontrol eden durumunda.
Samoa’da da diğer bölgelerde olduğu gibi arkeolojik tarihsel ve medeniyet kalıntıları pek yok. Atu Atu Şelale’sine gidiyoruz. Yüksek kayalardan akan suyun yarattığı şelale havuzu, topraktan fışkıran yeşillik ve göz kamaştıran doğanın güzelliği.
01 Ocak 1962 yılında aldıkları bağımsızlık kutlamalarında, insanlar evlerinin önünü ve bahçelerini düzenliyor, süslüyor. En iyi düzenleme yapana devlet ödül veriyor. Bu milli birliktelik ve ulusallık açısından için doğru bir yöntem.
Okyanus sahiline “blow hole” dedikleri yere gidiyoruz. Pasifik Okyanusu’ndaki adalar, binlerce yıl öncesinde denizin altından yıllarca süren volkanların patlaması sonucu oluşmuş. Her taraf farklı şekillerde volkanik kayalar. Bu kayalardan bazıları, sahillerde alttan deniz ile bağlantılı, ortasında büyük delikler olan kayalar şeklinde. Okyanusun azgın dalgaları sahile vurunca, alttan gelen basınç ile su delikten metrelerce havaya fışkırıyor. Harika bir görüntü ama mucizeler yüklememek gerekir, fizik olayı. Gene de aynı anda veya sıralı olarak bu deliklerden su fışkırınca güzel görüntü veriyor.
Esas mucizenin! yaşandığı SaleaulaLava Runs köyündeki, Lador Missonaly Sksietty Church’e gidiyoruz.
1905 ile 1911 yılları arasında devamlı yanardağ patlamaları sonucunda bütün köy yok olur ve insanlar buradan gitmek zorunda kalırlar. Yıllar sonra köylerine dönenler farklı iki olaya şahit olurlar. Kızgın lavlar, kilisenin kapısından girerek kilisenin duvarlarına ve ana yapısına zarar vermeden pencerelerden dışarı akmış gitmiş. Bugün duvarları ve çatısı kısmen ayakta kalan kilise ve içinde donmuş lavlar kutsal sayılıyor.
İkinci mucize! Volkan patlaması sonucu akan lavlar, kilisenin yakınında bulunan mezarlığı tamamen altına alıp tahrip ettiği halde aynı mezarlıkta yatan köyün şefi Matai’nin bakire kızının mezarına bir şey olmamış. Buradan çıkan sonuç, bakirelik iyi bir şeydir mi olmalı acaba!
Koca okyanusun ortasında günlerdir dolaşıyoruz doğru dürüst balık yiyemedik, balık yiyelim diye ısrarcı olduk ve yemeye karar verdik. Yeniden anladık ki bazı konularda ısrarcı olmamak lazımmış. Denizin ortasında balık yemeyen insanın pişirdiği balık ne kadar olursa o kadar olmuş, bilmem anlatabildim mi? Yurdumun, canım, lüfer balığı, barbunyası, kalkanı, hamsisi, istavriti bunlara bin basar. Binlerce şükür tanrım sana bu muhteşem lezzetleri bize sunduğunu için.
Başkent Apia’nın olduğunu Lupolu Adası’nda Samoalılar için çok önemli olan Robert Louis Stevenson müzesine gidiyoruz. İskoç gezgin, şair ve yazar olan Stevenson kitap yazmak için Samoa’ya gelir ve buradaki halkın bağımsızlık savaşına katılır. 1890 yılında, kendi imkanları ile büyük arazi üzerinde kendisi ve ailesi için inşa ettiği muhteşem Villa Vailima’da ölünceye kadar bağımsızlık mücadelesini destekler. Samoalılar için kurtarıcı ve kahraman olarak kabul edilen Stevenson’ın evi bugün anısına müze olarak ziyaretçilere açılmış.
**
Yolumuzun üzerinde 100 Ayak Şelalesi var, çok yükseklerden ağaçların ardından akan suyu ancak uzaktan görebiliyoruz.
Geniş bir düzlüğe iniyoruz, insanlar müzik eşliğinde dans ediyor eğleniyorlar, önce tereddüt ettik özel bir durum mudur rahatsız eder miyiz diye ama onlar bizden istekli çıktı, sonunda beraber dans etmeye başladık. 29 Aralık 2022 günündeyiz, hem yeni yılbaşı ama esas 1 Ocak bağımsızlık günü kutlaması bir arada. Hazırlanmışlar belli, kızlar erkekler dans ediyorlar. Bizi de aralarına misafir ettiler, bir süre sonra kucaklaştık, vedalaştık, köyün şefi bizi yolcu ediyor. Gözüm vücudunda dövmeleri olan çıplak matai arıyor, böyle yerler fotoğraf için fırsat olur. Ve işte bütün haşmeti ile çıplak, dövmeli matai, fotoğraf için izin falan derken zaten o da istekliymiş galiba. Güzel kareler oldu, bu fotoğraf olmasaydı burası eksik olurdu. Yeniden sarılmalar, yeni yıl dilekleri ve sonrası yola devam.
Lupolu Adası’nın en doğusuna gidiyoruz, burası tarih çizgisine göre dünyanın en doğu noktası, hemen ilerisi tarihin bir önceki güne döndüğü yer veya dünyanın tarih çizgisine göre en batı noktası. Burada denize giriyoruz aman fazla açılmayalım düne döneriz.
To Sua, büyük bir obruk, çöküntü ile oluşmuş iki büyük derin çukur, bu obruklar alttan okyanus ile bağlantılı bu nedenle denizin hareketi, alçalması-yükselmesi de aynen buradan gözlenebiliyor. Aslında dünyanın birçok yerinde benzer jeolojik yapıya rastlamak mümkün, güzel etkileyici bir oluşum.
**
Samoa halkı çoğunlukla Hristiyan, ancak Katolik. Protestan, Mormon, Metodist gibi bir çok mezheplere ait ihtiyaçtan çok fazla kilise var. Ada halkının hepsini bu kiliselere toplasan yarısından çoğu boş kalır.
Bahailerin mabedine gidiyoruz, son derece bakımlı, geniş, güzel peyzaj ile düzenlenmiş çok büyük bahçenin ortasında yer alan, farklı mimari özellikte büyük bir mabet. Akşam saatleri, koca alanda ve mabette bir görevlinin dışında kimseye rastlamadık.
Bahailik nedir diye kısaca bahsedersek; 19. yüzyılda Bahâullah tarafından İran’da kurulan Bahailik, bütün insanlığın ruhanî birliğini vurgulayan tek tanrılı bir dindir. Üç ana prensip Bahai öğretileri ve inancı için temel oluşturur. Tanrı birliği; tüm yaratılışın kaynağı olan tek bir tanrı vardır. Din birliği; tüm ilahi dinler aynı ruhanî kaynağa sahiptirler aynı Tanrı’dan gelirler. İnsanlığın birliği; bütün insanlar eşit yaratılmıştır, çeşitlilik içinde birlik ile bir araya getirilmiştir. Irkların ve kültürlerin bu çeşitliliği takdire ve kabule değer görülmelidir. Bahai inancının öğretilerine göre insanın amacı dua, tefekkür ve insanlığa hizmet yoluyla Allah’ı tanımayı ve sevmeyi öğrenmektir.
Yüzlerce insanın rahatlıkla ibadet edeceği bakımlı temiz Malli Vai Katolik Kilisesi, Batıdaki birçok kiliseden daha büyük.
Yolumuzun üzerinde Mormonların kilisesi var. Kapalı olduğu için ziyaret edemiyoruz, ancak gözüken o ki son derece bakımlı, temiz ve büyük bir kilise. Sonradan öğrendik, kiliseye cemaatlerin dışında ziyaretçi çok kabul edilmiyormuş. Burası, Hristiyan Mormon mezhebinin Polenesia bölgesinin merkezi.
Mormonluk nedir diye bakarsak; peygamber olduğuna inanılan Joseph Smith tarafından 1830’larda kurulan bir din. İncil’den ve İsa’dan sonra gelen modern bir peygamber ve kitap olduğuna inanılıyor. Erdem sözü dedikleri kurallar; yemekten ibadete, ilişkiye kadar tüm yaşamlarını belirliyor. Mormonlar, günümüzde kendilerinin Hristiyan olduklarını ve İsa Mesih inancının yeni ve en doğru karşılığı olduğuna inanıyorlar. Amaçlarının, bozulmuş olan Hristiyanlığı, İsa Mesih’in Son Günün Azizler Kilisesi altında yaşayan peygamberler aracılığıyla düzeltmek olduğunu ifade etmektedirler. Mormonlarda, Allah’a geri verene kadar vücutlarını korumak için kafein, nikotin, alkol ve evlilik öncesi seks yasaklanmıştır. Bugün bile çay, kahve, kola içmez, cinsellik içeren filmleri izlemezler. Bunların işleri bizden daha zor valla.
Metodist kilisesini ziyaret ediyoruz; büyük arazi üzerinde aynı zamanda din adamı yetiştirmek için modern bir okulu var. Öğrenci bulmakta zorluk çekmiyordur, çünkü mezun olanlar yurtdışında kiliselere gönderiliyor.
Metodist mezhep nedir diye bakarsak; John Wesley’in yaşamından ve öğretilerinden inançlarını alan, Hristiyanlığın Protestanlık mezhebine bağlı bir manevi düşünce sistemidir. 18. yüzyıl İngiltere Kilisesi içinde bir canlanma akımı olarak ortaya çıkmış ve Wesley’in ölümünden sonra ayrı bir mezhep haline gelmiştir. George Whitefield ve John’un kardeşi Charles Wesley de akımın önemli liderleriydi. Akımın, bugün dünya çapında yaklaşık 80 milyon yandaşı olduğunu iddia ediliyor, güçlü misyoner çalışmaları nedeniyle İngiltere, Amerika ve ötesine yayılmış.
Metodist Kiliseleri tarafından desteklenen Wesleyan teolojisi, kutsallığın ve inancın bir Hristiyan’ın karakteri üzerindeki etkisine odaklanır. Metodist doktrinlerde yeni doğum; güvence, dürüstlük ve doğruluğu, kutsallaştırma da ise dindarlık eserleri ve İncil’in önceliği yer alır. Çoğu Metodist Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih’in tüm insanlık için öldüğünü ve kurtuluşun herkes için geçerli olduğuna inanır.
Bir başka kilise, St. Peter Katolik Kilisesi: yaklaşık 1000 kişilik koca kilise. Gerçekten kocaman ve gayet güzel, temiz ve bakımlı.
Bir başka kocaman Katolik Kilisesini ziyaret ediyoruz. Modern tarzda farklı bir iç dekoru ve yapısı olan kilise. Bir grup cemaat gitar eşliğinde bilinen popüler şarkılar söylüyor, biz de eşlik ettik. Selamlaştık, yeni yıl dileklerimizle ayrılıyoruz.
Samoa, kilise cenneti gibi, Hristiyanların mezheplerinin çoğunun onlarca ciddi büyüklükte kiliseleri var yani toplam kapasite nüfusun çok üstünde. Sadece 70 Mormon kilisesi ve bir de Mormon üniversitesi var. Buradan mezun olan veya kilisede görev yapanlar yurtdışına gönderiliyor. Böyle olunca buraya talep inanç olarak değil, gelecek istikbal anlamında diğerlerinden daha fazla. Muhtemelen diğer bütün mezheplerin de cemaat toplamak için farklı yöntemleri vardır.
Burasının Pasifik’teki ticari rüzgarların ve okyanus akıntılarının kesiştiği yer olduğu dikkate alınırsa doğal şartlar nedeniyle buralara denizden ulaşım diğer yerlere göre daha güvenli ve kolay. Bu kadar çok kilisenin olması gelecekte buranın Pasifik Okyanus bölgesinde önemli bir üs yaratma hazırlığı olabilir mi?
Adanın ekonomisi ve kendi içinde yarattığı katma değere bakılırsa, bu kadar sayıda dini mabetlerin buranın imkanları ile yapılamayacağı çok belli. Peki, neden birileri veya bazı kurumlar buraya bu kadar yatırım yapıyor diye aklıma geliyor. Belki de Pasifik Okyanusu, gelecekte siyasi stratejik bir yapılanmanın bölgesel merkezi olabilir mi? Dünyanın her yerinde hesaplar farklı yollardan ama hep aynı yere çıkıyor.
**
Samoa Adalarının kronolojik tarihine kısaca bakarsak;
MÖ 2000; Güneydoğu Asya’dan gelen göçler sonucunda ilk yerleşim birimleri Samoa Adalarında kurulmuştur.
1722; Hollandalı Denizci Jacob Roggeveen, Samoa’yı keşfeden ilk Avrupalı kâşif olmuştur.
1830; Hristiyanlığı yaymak adına, Londra Misyonerler Derneğinden bir grup Samoa’ya gelerek şube açmıştır.
1831; İngiltere, adayı işgal etmiştir.
1899-1914; İngiltere ve ABD, Samoa’nın Almanya’ya bağlanması üzerinde anlaşmaya varmıştır.
1914; I. Dünya Savaşı esnasında sömürgeleriyle ilgilenemeyen Almanya’nın durumunu fırsat bilen İngiltere ve Yeni Zelanda birlikleri adaya asker göndererek ele geçirmiştir.
1914; Adanın adı Alman Samoa’sından Batı Samoa’sına dönmüştür.
1928; Yeni Zelanda işgaline karşı çıkan “Mau Pasif Direniş Örgütü” eylemler yapmıştır.
1941-1945; II. Dünya Savaşı sırasında ABD deniz piyadeleri adada konuşlanmış fakat herhangi bir çatışma meydana gelmemiştir.
1962; Batı Samoa Devleti, pasifikte bağımsızlığını kazanan ilk ada ulusu olmuştur.
1970; Bilim adamlarının yaptığı araştırmalar sonucunda, Samoa’da 3000 yıl öncesine ait yaşam izlerine rastlanmıştır.
1991; Samoa, Rugby Dünya Kupasında ilk kez Batı Samoa adı altında yer almıştır.
1998; Hükümet, medya üzerinden olan etkisini artırarak basın yayın organlarına kısıtlamalar getirmiştir.
2000; Hükümet kabilesinin iki eski bakanı hakkında yolsuzluk suçlamaları çıkmış ve suçlu bulunan bakanların cezaları ileri bir tarihe ertelenmiştir.
2002; Yeni Zelanda, işgal zamanlarında yerel halka yaptığı kötü muamele nedeniyle Samoa’dan özür dilemiştir.
2007; Kral II. Mallietoa Tanumafili tahtta bulunduğu 45 yıl sonunda 94 yaşında hayatını kaybetmiştir. Ve dünyanın en uzun hükümdarlık koltuğuna oturan 3. lideri olmuştur.
2008; Samoa’da cumhuriyet ilan edilmiştir. Eski başbakanlardan Tuiatua Tupua Tamasese başbakan seçilmiştir.
2009; Okyanus altında oluşan deprem nedeniyle tsunami oluşmuş ve adanın kıyı şeridindeki yerleşim birimleri zarar görmüştür.
2009; Ülkede çıkarılan yasa ile birlikte trafikte akış sol şerit olarak değiştirilmiştir.
2011; İnsan Haklarını Koruma Partisi, yapılan seçimler sonucunda iktidara gelmiştir.
2012; Samoa, Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) katılmıştır.
**
Samoa, Pasifik’te turistin en fazla geldiği yerlerden. Büyük gemilerle gelen Amerikalı ve Kanadalı turistler gün içinde sadece 8 saatlik bir süre kalıp ayrılıyorlar. 200 bin nüfuslu Samoa’nın yıllık yatılı turist girdisi 10-15 bin civarında.
Akşam restoranda balık menüsü var mı diye soruyoruz, garson bize uzaylı gibi bakıyor, ada ülkesi kimse balık yemiyor, inanılacak gibi değil.
**
Yolumuzun üzerinde 2 bin nüfuslu Palepa köyünü ziyaret ediyoruz, 100 matai şef var. Öğrendik ki Türk dizileri burada çok seyrediliyormuş, Türk olduğunuzu söyleyince hemen dizi muhabbeti, bizden daha fazla meraklılar, belli.
Samoa’da ordu yok, sadece polis var, böyle olunca kimsenin askerlik hizmeti yapma gibi bir derdi yok.
Yolumuzun üzerinde bir başka şelale ziyaret ediyoruz, hava, sıcak suyun serinliği biraz da olsa rahatlık veriyor.
Obez kategorisinde çok insan var, rahat 130 kilo yürümekte bile zorlanan çok şişman kadın ile genç ve normal kilosu olan genç adam el ele yürüyorlar. Dedikodu zamanı, büyük ihtimal Avustralya veya Yeni Zelandalı zengin kadın ile fakir ama yakışıklı Samoalı genç aşkı. İkisi de haklı, biri mevcut durumda günü yaşamak peşinde, diğeri gelecek peşinde. Samoalı her genç insanın rüyası buraya gelen turist birisi ile evlenip kapağı yurtdışına atmak. Türkiye’de turizmin patladığı 1980’li yıllarda özellikle Bodrum, Marmaris, Antalya gibi yerlerde garsonlar ve çalışanların hayali turistlerle evlenip yurtdışına gitmekti.
Bugün 31 Aralık 2022, Pasifik Okyanusu’nda, Okyanusya kıtasında Polenazya bölgesinde, tarih çizgisine göre dünyanın en doğu noktasındayız. Yani dünyada Samoa ada halkı ile birlikte yeni yıla ilk girenlerden olacağız. Bakalım ne olacak, belki boyumuz uzar!
Akşam, yıllar önce Samoalı kadınla evlenip buraya yerleşen İtalyan adamın açtığı İtalyan restoranındayız. Güzel yemekler, keyifli muhabbet ve sonrası yeni seneyi karşılamak için başka bir mekâna gidiyoruz. İşte havayı fişekler peşpeşe patlamaya başladı, gitti gene bir sene daha, 2023 dünyamıza ve ülkemize hayırlı olsun dilekleri ile başladık öpüşmeye.
Sevgilerimle
Hayretten Kağnıcı
31 Ocak 2022