Mauritius 2018
Madagaskar’dan geliyoruz Mauritius’a, oraya göre şartlar daha medeni. Düzgün bir havaalanı, asfalt yollar, trafik ışıkları falan..
Sabah önce Labourdonnais Şatosu. Öyle bildiğiniz şatolarından değil, Fransız kolonyal döneminde yapılmış, binlerce dönüm bakımlı bir bahçenin içinde sade ama gerçekten çok şık büyük bir yapı. Tabi ki böyle bir yerde sömürgeci ülkenin üst rütbeli efendisi yaşamış. Aslında tanıdık bir yer, hani Victor Fleming’nin yönettiği, 10 dalda ödül alan ve Clark Gable, Vivien Leigh’in baş rollerde oynadığı “Rüzgar gibi geçti” filminin çekildiği yer. Bu filimden sonra buranın bilinilirliği artmış. Güzel filimdi, hatırlayanlar için romantik güzel bir nostalji. Şimdi bakımlı, temiz güzel bir müze olarak halka açık, çok büyük bir botanik bahçesi, her cins ağaç var, hepsini öğrendik.
Ardından buranın her şeyi çok önemli ürün olan şeker kamışının işlendiği fabrika. Şeker kamışı işlenirken, şeker, hayvan yemi, gübre, rom, elektrik enerjisi gibi birçok alanda kullanılan ürünler elde ediliyor. Saplarını da evlerin çatısına kullanılıyor, yağmura ve ısı izolasyonu için. Daha ne olsun, geriye hiçbir şey kalmıyor, sıfır atık. 1840 yılında yapılmış fabrika. O tarih için Fransızların yatırımlarına bakar mısınız. Adamlar buradan dünyaya üretim yapmışlar. Beş yıl önce de eski teknoloji verimsiz diye üretimi durdurmuşlar. Burada aktif olarak çalışan epey şeker kamışı işleme fabrikası var.
Çevreyi dolaşıyoruz, adanın en kuzey ucundan dolaşarak aheste aheste dönüyoruz otele.
Akşam oldu gene.
**
Sabah keyifli kahvaltı sonrası önce Unesco Dünya Mirası olan Abravasi Ghat. 1835 yılında köleliğin kaldırılmasından sonra, iş gücü açığını kapatmak için kölelerin de diğer işçiler gibi ücret karşılığı çalışacağı açıklanmış. Bu tarihten itibaren burada bulunan köleler ve başta Hindistan olmak üzere çevre ülkelerden Mauritius’a çalışmak için gelen işçilerin toplandığı, kayıt altına alındığı yer Abeavasi Ghat. Çalışmak için gelen işçiler ile yapılan anlaşmaların kopyaları, tutanakları hepsi orijinal kopyası ile koruma altında. Anlaşmalara bakılırsa kölelik mi, sözleşmeli çalışmak arasında pek farkı yok gibi, tek fark ilave üç kuruş para. Ağır şartlar altında imzalanan anlaşmalar. Mesela, sabah biraz geç geldin, arada biraz kaytardın para yok ilaveten hapis. Kağıt üstünde kalkan kölelik.
Adayı dolaşıyoruz, model gemi yapan bir yere gidiyoruz. Burada model gemi yapımı önemli, bilinen gemi tiplerinin aynısını küçük ölçekte yapıyorlar, bütün dünyaya da satıyorlarmış!
Mauritius fazla büyük olmayan volkanik bir ada. Tepelere bir volkan kraterine çıkıyoruz. Kocaman bir göl ve 360 derece bütün ada manzarası.
Burada nüfusun büyük kısmı Hindistan kökenli Hindular ve onların buradaki en büyük mabetlerine gidiyoruz. Genelde bu tip mabetlerde hep bir ayin olur ve siz de isteseniz buna katılırsınız. Bizde genelde hep katılırız. Bol ilahili ayinler, dualar falan. Bütün günahlar aktı gitti, zaten çok bir şey de pek yokmuş!
Buranın en güzel yanı, hakim olan Hindu, Hristiyan ve az sayıda Müslümanın yaşam içinde birbirlerine saygı duyması. Böyle olunca da sorun olmuyor.
Toprak yapısının volkanik olması nedeniyle çevrede farklı mineraller olabiliyor. İşte bu farklı minerallerin bir bölgede ve yoğun olduğu “7 coloured erath”, yedi renkli toprak diye bilinen yere geldik. Gerçekten topraktaki değişik mineraller yarattığı yedi farklı renk belli oluyor.
Buraya gelip de 100 metreden dökülen Chamarel şelalesine gitmemek olmaz. Suyun sesi dökülüşü gerçekten muhteşem, bütün cazibesi ile insanı etkiliyor. Keyifli bir yer.
Köleliğin devam sürecinde ve sonrasında ağır çalışma koşullarına dayanamayanlar ve diğer bazı nedenlerden dolayı bütün riskleri göze alıp kaçışlar olur. Ancak yakalananlar hemen öldürülür, yakalanmayanlar ise adanın güney batısında Le Monde denilen ulaşılması çok zor sarp kayaların olduğu dağlık bir yerde toplanırlarmış. Bu nedenle burası köleliğe ilk başkaldırma yeri olarak sembolleşmiş. Gerçekten bu kayalara tırmanmak kolay değil gibi, içinde küçük mağalar olan sarp ve dik kayaların olduğu bir dağ. Yıllarca, kaçıp da buraya kadar ulaşabilen köleler burada küçük guruplar halinde toplanıp adadan kaçış planları yaparlarmış. Bu nedenle burası “köleler yolu” olarak da anılır. Bu öneminden ötürü burası “Le Morne Cultural Landscape” olarak Unesco Dünya Miras listesine alınmış.
Mauritius, 1,2 milyon nüfusu, 2040 kmͬͬ2 yani İstanbul’un yarısından küçük Madagaskar’ın doğusunda Hint Okyanusunda küçük bir ada. 900 lü yıllardan itibaren, önce Arap istilacılar sonra Portekiz, Hollanda ve 1767 yılında Fransızlar adayı ele geçirmiş, 1800 başında da İngilizler adanın yönetimine hakim olmuşlar. 1968 yılında bağımsızlığını, 1992 de cumhuriyeti ilan emiş ve Mauritius Cumhuriyet’i olmuş.
Mauritius milyonlarca yıl önce volkanik faaliyetler sonucu oluşmuş. Afrika ve Hint kültürünün kaynaştığı ada da okuma yazma oranı %88. Resmi olarak belirtilen bir lisan olmamakla birlikte, çoğunluk İngilizce, Fransızca ve Creole denilen birçok lisanın karması olan yerel bir dil konuşur. %49 Hindu, % 33 Hristiyan kalan kısım Müslüman olan Mauritius çevrede bulunan diğer ülkelere göre daha gelişmiş ve yılda bir milyondan fazla turisti geldiği gözde bir yer. 1,5 milyar turizm geliri olan Mauritius da finans en önemli sektör olup kişi başı milli gelir 9 bin dolar. Etnik grupların fazla olmasına karşı son derece uyum içinde yaşam olan, tapınaklar, kiliseler, camilerin bir arada olduğu ezan ile çam seslerinin birbirine karıştığı yerde kimse birbirine dayamada bulunmaz, birbirlerine karşı saygı içinde özgürce yaşayan toplum.
Tarıma dayalı ekonomide, ilk sırayı her mevsim ekilebilen ve ürün verebilen şeker kamışı ve tekstil ürünleri gelir.
Küçük ama kendi içinde huzurlu, değişik kültürler içinde barışık yaşamayı öğrenmiş sakin ve güzel bir ada.
Sevgilerimle
Hayrettin Kağnıcı
Haziran 2018