Benin, Batı Afrika
Batı Afrika ülkelerinden Benin.. Tozlu topraklı yollarda gidiyoruz Togo’dan Benin’e giriş için gümrük kapısını arıyoruz, pasaportları damgalatmak gerekir ama bulamıyoruz adamları. Sonunda bir yerlerde bulduk Benin gümrük memurunun bulunduğu yeri. Açık arazide bir yerlerdeyiz. İşlemler tamam, Benin’e resmi giriş yaptık. Buralar çok kullanılan gümrük kapıları olmadığı için bazen böyle sıkıntılar olabiliyor. Bu bölgede yaşayan birçok köy var, onlar için böyle sorun olmuyor, sabah akşam gidip geliyorlar, belki birçoğu buranın başka bir ülke sınırı olduğunun bile farkında değildir.
Kuzeyden güneye okyanus sahiline kadar ineceğiniz.
Yollar arabayı zorlayacak kadar tozlu ve kötü. Hava karamadan Natitingou şehrine varmak istiyoruz. Yoldan biraz içeride Detamunibe köyünde Koussou kabilesine uğramaya karar verdik. Bunlar geçmişte kuzey sınır komşusu Burkina Faso’dan zorla Müslüman olmaları için yapılan askıdan kaçarak buraya yerleşmişler. Kadınların ve erkeklerin yüzleri ince çizgilerden desenler var. Çocuklar altı aylık olunca kurban edilen keçi postunun üzerinde, yüzlerine bıçak ile sanki tırmıklanmış gibi çizikler yapılıyor. Düşünebiliyor musunuz acıyı, gün boyu suratınıza bıçakla kesikler yapılıyor. İnsanlar o yaşlarda acı ile tanışıyorlar, gelecek hayatları da hep acıya dayanıklı olmak üzerine olacak. Bu işlemden sonra yüzlerine otlardan yaptıkları merhem gibi bir şeyi on gün boyunca enfeksiyona karşı sürüyorlar. Yüzlerine baktığınızda göz kapaklarına kadar bütün suratları ince ince çizilmiş desenler gibi. Bu çizgilerin kötü ruhları uzaklaştırdığına inanıyorlar. Köyün ortalık yerinde yanan ateşler üzerinde tencereler kaynıyor, belli ki herkes ortada birlikte yemek.. imece usulü..
**
Güneye doğru gidiyoruz, dağların arasında yürüyerek ulaşabileceğiniz 260 kişinin yaşadığı Tanekasowa köyüne gidiyoruz. Buranın halkı, kölelik döneminde, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya gibi yerlerden baskılardan kaçarak buraya gelmişler ve ortak bir yaşam kurmuşlar. Burada kabile şeflerine kral deniyor, laf aramızda onlar kral havalarında.. Krala haber yolladık krala kabul buyurursa huzura çıkacağız! Evet gidiyoruz, çardak altı makamında üzerine bol renkli kral giysisi, yanında yaveri ile bekliyor. Önce sıra halinde selamlaşma sonra sebebi ziyaretimiz falan, ortalık yerde de satılık hediyelik eşyalar. Kral satış da yapıyor, fırsatları değerlendirmek lazım. Emsallere göre ciddi fiyat farkı var. Önce konuşmalar, açıklamalar falan, sonra izin alarak bolca fotoğraf. Hayatında hiç bu kadar fotoğrafı çekilmemiştir. Bu bölgede uğradığımız yerler turistik olmayan yerler, çok fazla yabancı ile karşılaşmadıkları için bizi görünce ciddi heyecan yapıyorlar, belki de ilk defa kendilerinden olmayan birilerini görüyorlar. Burada krallık babadan oğula geçiyor. Geçmişte kral ölünce oğullar arasında ciddi sorunlar olmuş. Böyle da olunca sistemde küçük değişiklik yapmışlar. Kraldan ölünce oğulları köy meydanında yan yana diziliyorlar, kimin arkasında daha fazla köy halkı toplanırsa kral o. Açık oylamalı demokratik seçim. Kralın iki karısı on çocuğu var daha da yapacağa benziyor. Büyük kızının karnında, doğduktan hemen sonra bıçakla işaret yapılmış, kral kızı olduğu belli olsun diye. Köyde kraldan başka şifacı büyücü gibi biri var hastalıklara karşı görev başında ayrıca bir de ruhlar ile iletişimde olan gelecekten haber veren, köyü kütü ruhlardan koruyan üç kişilik bir ekip de var, ruhban sınıfı gibi. Her şey bunların kontrolü altında.
Benin, Batı Afrika ülkeleri arasında en yoksul olanı, nüfusun%70 güneyde denize yakın yerlerde yaşıyor. Ülkenin en fakir bölgesi orta ve kuzey kısımlar. Özellikle kırsal kesimde yaşayanların çoğunun kimliği yok, nüfusa kayıtlı değiller. Aids ve tüberküloz yaygın hastalıklar arasında. Sağlık en büyük sorunlardan biri, ülke genelinde toplamda 40-50 civarında hastane, sağlık merkezi var ancak yereli sayıda doktor yok. Burada sağlık konusunda en yaygın çözüm şifacılar. Tedavi, bunların yaptıkları büyüler veya otlardan yaptıkları karışımlar ile oluyor. Eğitim konusu da pek iç açıcı değil, Okuma yazma oranın %42 ile en düşük seviyelerde. Ülkede bir tane üniversite var. Bütün bunlara karşın suç oranı çok düşük.
Afrika genelde çok eşliliğin hakim olduğu yer. Ancak Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi zevk için veya kadının toplumda yeri olmadığı için değil. Özellikle kırsal kesimlerde, herkes için ortak savunma veya iş gücü açısından birlikte olmak, ortak bir yaşamı paylaşmak için. Her kadın birey kimliği ile burada, ezilerek veya aşağılanarak değil.
Batı Afrika da wodoo inancı çok yaygın. Şamanizm ve Amenizm inançlarına çok benzer. Yani ruhlar, onların gücü, ruhlara tapınma. Dileklerini fetiş denilen totemler üzerinden ruhlara ve bu dilekleri de ruhların Tanrıya iletmesi. Burada diğer inançlardan büyük fark, büyücülük ve fetiş gibi kavramların daha öne çıkması. Bir dilek ve isteğiniz varsa bilinen fetiş yerlerinden birine gider dua eder adak adarsınız, tutarsa tekrar gelip gereğini yaparsınız. Aslında bunlar bize yabancı değil, bir sürü türbe var, biz de benzer şekilde bunları yaparız.
Bu bölgenin en önemli fetişi, Dancoli’ye gidiyoruz. Son derece kötü yollar, bu yollarda sağlam kalmışsan zaten ne dilersen olur! Söylenen aynı hac yeri gibi çok önemli bir yer olduğu şeklindeydi. Dancoliye zorlu yolculuktan sonra gelebildik, hani laf aramızda mezbelelik, pislik bir yer. Etrafına çaputlar bağlanmış büyük kurumuş bir ağaç, bu erkek, yanında aynı şekilde daha küçük kurumuş bir ağaç etrafında bir sürü abuk subuk şeyler, buda dişi Danconi. Bu ikisi birbirlerine tepelerinden bağlanmış. Dileğinizi tutuyorsunuz “vodounsi” denilen bu konuda yetkin kişi yardımı ile yere üç tane küçük kazık çakıyorsunuz, sonra küçük bir şişede olan hayvan kanı ile karıştırılarak elde edilmiş kırmızı yağı bu kazıkların üzerine dualar eşliğinde dokuyorsunuz. Sonra diğer şişede bulunan alkolü ağzınıza alıp bunların üzerine ve çevreye püskürtüyorsunuz. Bu işlemler sırasında dileklerinizi tutuyor adak adıyorsunuz. Dileğiniz oldu, gelip buraya adağınızı kesip kanını akıtıyorsunuz. Durum bu.. Toprak dökülen yağlar kanlar nedeni ile simsiyah vıcık halde, her tarafa yapışmış vaziyette kesilen tavukların tüyleri falan…Böyle bir manzara. Madem geldik en önemli kutsal fetişe bizde adaklar adadık, tutarsa yandık! birlikte tekrar gelip dana keseceğiz. Hadi bakalım ne olacak göreceğiz.
Bu önemli görevi yerine getirdikten sonra yola devam, sonunda Dassa şehrine geldik.
**
Kuzey de Nijerya sınırına yakın, geçmişte Nijerya’dan göç etmiş Don-Some köyünde Yoruba kabilesine gidiyoruz. Ruhlar ile iletişime geçmek onlardan gelecek veya onlara mesaj iletmek için yapılan rirüelik törene katılacağız.
Inisiye olmuş bokononu denilen bu konuda yetkin kişiler, ölmüş insanların ruhları ile iletişime geçiyor, kendi bedenlerinde geçici bir süre misafir edebiliyor ve bu andan itibaren transa girip tamamen ruhun kontrolüne girmiş oluyor. Bu bedenin kim olduğu anlaşılmasın diye yüzleri maskeli ve farklı değişik kıyafetler giyiliyor. Bu kıyafetler de ruhlar tarafından seçiliyor, şayet ruh gireceği bedenin kıyafetini beğenmez ise gelmiyor.Böyle bir şey..
Bu törende, aynı anda birden fazla kişi bedenlerine girmiş başka bir ruhlar ile yüzleri maskeli birbirinden ilginç kıyafetler ile trans halinde ortalarda dans ediyorlar. Bunlara dokunmak, yüzlerini açmak kesinlikle yasa. Kendilerinden geçmiş vaziyette dans ederlerken çevreye zarar vermesin diye etraflarında onları yönlendirenler var. Müziğin ritmi ile değişik bir tören, aslında eğlence gibi ruhun huzur bulması. Köyün ortasında meydanda, bir tarafta ritim tutan davullar ve izlemeye gelen köy halkı. Bugün kalabalık biraz fazla olmuş, normalde buraya yabancılar pek gelmedikleri için köy halkı bizi meraklı vaziyette izliyor, bizde onları. Aslında yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgiyi anlatan, ölüm ile yaşamın aynı beden de olduğu ilginç bir tören.
Bu törenin manası, ruhlar vasıtası ile Tanrıya dilekte bulunmak, gelecek hakkında sorular sormak ve ruhlardan gelecek mesajları almak için ortamı yaratmak. Trans halindeki dansçılar zaman zaman birilerinin önünde durup garip bir ses ile bir şeyler mırıldanıyorlar, bazen de insanlar ona yakın olup mesaj iletiyorlar. Tören sonunda insanlar devam eden müzik ile dans etmeye başlayınca, bizde ortada hep birlikte haydi eller havaya..
Bedende başkasının ruhunu taşıyan, transa geçen kişiler genelde aynı aileler içinden seçiliyor ancak son sözü bokononu söylüyor. Bu dansçılara Egunegun dansçıları deniliyor.
**
Wodoo inancında törenleri yöneten dini kimliği olan başka bir bokononun’a gidiyoruz, bakalım neler oluyor .. Yaşlı birisini beklerden 25-30 yaş arası biri çıktı karşımıza. Babadan geçince yaş fark etmiyor. İçimizden biri hakkında gelecek ile bilgiler verecek, yani tam olarak fal. Küçücük havasız bir oda, önce etraftaki bir sürü objeler hakkında küçük bir açıklama. Büyü nasıl yapılır nasıl bozulur, tedaviler falan. Anadolu’da kırk taş oyunu vardır, taşları dağıtırsın sonra onların üzerinden yorun yaparsın veya bakla falının başka versiyonu. O anlattı biz dinledik, aynen bizim falcılar gibi benzer hikayeler sonra da bastık parayı. Hemen yanında bir fetiş’e gidiyoruz. Kendileri için kutsal kabul ettikleri objeler, eşyalar, dilek tutuyorsun, olursa tekrar gelip adağını yerine getiriyorsun. Aynı bizim türbeler gibi. İşin temeline inerseniz bütün din ve inançlar da aynı benzer işler. Kendini rahat hissediyorsan yap.
**
Başka bir köye Gelede dansçılarına gidiyoruz. 12yuzyilda erkekler kadınlara çok kötü davranırlarmış, kadınlar artık dayanamaz hale gelmiş ve kocalarını yer tanrısına şikayet etmişler. Bunun üzerine yer tanrısı bütün kadınları toplar başka bir yere götürmüş. Kocalar uzun sure kadınları aramış ama bulamamışlar. Sonunda kadınlara gerçekten ihtiyaçları olduğu onlar olmadan yaşayamayacaklarını anlayınca adamlar da yer tanrısından gider ve kadınları bulmasını isterler. Yer tanrısı “kadınlar bir şartla geri döner, siz kadın kıyafetleri ile dolaşıp onların yaptıklarını yaparsanız” der. Kocalar da çaresizlikten da kabul eder ve sonunda herkes karlarına kavuşur. Kısa hikaye bu, çocuk masalı gibi. Bugün bu gelenek halen devam ediyor, belli zamanlar da erkekler kukla tarzında değişik kadın kıyafetleri giyip kadın kılığında dans ediyorlar. Zaman içinde bu olaylar değişikliğe uğramış danslar ile topluma yapıcı mesajlar verme şeklini almış. Bugün bu gelenek eskisi gibi devam ediyor, bu nedenle de Unesco kültürel miras listesine alınmış. Biz de dersimizi aldık, kadınlara kötü davranmadan onları zorlamadan yaşamı devam ettirmek gerekir yoksa yer tanrısı geliyor! … Aslında bu tür etkinlikler insanları bir arada tutma, birlikte yaşayabilme kültürü açısından çok önemli toplumsal sosyalleşme şekli.
Hava ciddi sıcak, gün uzun, akşam oldu, insanların süngüsü düşmeye başladı. İşte tam böyle zamanda başka cenazeye rast geldik, önde sazdan etekleri olan yüzünde maskeli renkli giysili insanlar dans ederek yürüyor, arkalarından da sekiz kişi de omuzlarında beyaz tabut ile dans ederek geliyorlar. Çok ilginç gerçekten. Her toplum kemdi inanç ve doğruları ile yaşıyor. Din ve inançlar yaşadığın coğrafya ile şekillenir. Wodoo inancında ölüm, ruhun gökyüzüne yükselmeye başlaması anlamını taşır. Bu da ruhun gökyüzüne yolculuğa uğurlama şekli
Bütün tören ve danslar bir inanç ve dini temeli olan davranışlardır. Bir kutsama ve Tanrı ile iletişim esasına dayanır.
**
Batı Afrika uzun yıllar Krallıklar ile yönetilmiş. 13. yüz yılda yapılan ve sonraki dönemde bütün krallar tarafından kullanılan Dohomey Sarayı’na gidiyoruz. Saray, herkesin kabul edildiği ön bahçe, sadece davetlilerin girebildiği arka bahçe gibi kendi düzeni olan bir yer. Yüzlerce insan kanı ile harç yapılarak inşa edilen tapınak, 400 karısı olan kral ölünce 41 karısının bu acıya dayanamayıp kendilerini diri diri gönderdikleri yer falan.. Krallıklar dönemine ait elde kalan eşyalar, objeler toplanmış müze haline getirilmiş. Sarayın çok ince kumluk bir arazi üzerinde bulunuyor. Böyle olunca müzenin içi dışı bütün her yer kum içinde. Burası geçmişe ait önemli yer olduğu için Unesco Dünya Mirası listesine alınmış.
Aslında burada kuralların çoğu köle toplama konularında sömürgeciler ile birlikte olmuş onlara destek vermiştir. Köleliğe karşı olanlar da kralla savaşmış ancak sömürgecilerin tedarik ettiği silah üstünlüğüne karşı başarılı olamamışlar.
Caranou bölgesinde Nokwe golü üzerinde Tofinou kabilesini yaşadığı Ganvile köyüne gidiyoruz. Geçmişte kölelikten kaçan, köle olmak istemeyenlere saklandıkları yer. Gölü kendi yaptıkları ilkel sallar ile geçip göl üzerine kazıklar çakarak evler yapmışlar. Bugün biraz gelişmiş gibi gözükse de gene aynı basit ve ilkel bir yaşam şekli. Tekne ile göl üzerinde dolaşıyoruz, insanlar fotoğraf çektirmek istemiyor. Biraz dolaşıp öğle yemeği sonrası dönüyoruz.
AGüneyde sahil şeridinde 2. büyük şehir Cotonou ya geldik. Burası ticaretin döndüğü Benin’in önemli yerleşim yerlerinden biri. Hafiften şehir turu, gördüğümüz biraz fazla biraz az aynı yaşam düzeni. Buraya diğer yerlere göre daha fazla turist geliyor, böyle olunca fiyatlar hemen turistik olmuş, bire beş artmış
Buranın en zengin bölgesine gidelim dedik, büyük elçilikler, yüksek binalar, daha düzgün yollar, ortalarda gözüken daha az yoksulluk, düzen ve bildiğimiz anlamda gayet güzel her şeyin olduğu marketler.
Quidah şehrindeyiz, bozuk ve kötü bir yolun sonunda deniz kenarında buraya göre gayet güzel bir otelde kalıyoruz.
**
Sabah biraz deniz keyfi sonrası köle kapısına gidiyoruz. Geçmişte birçokları için burası yolu sonu olmuş. Toplanan köleler geçmişleri ile ilgili her şeyi unutsunlar diye meydanda büyük bir ağacın etrafında gözleri bağlı olarak yedi defa dolaştırıldıktan sonra sahildeki kapıya getirilmiş, buradan bir daha asla geri dönemeyecekleri bilmedikleri bir yere insanlık dışı koşullarda sevk ediilmşler.Köle sevkiyatı, “haydi arkadaşlar gidiyoruz” şeklinde olmuyor, elleri ve ayaklarından birbirlerine bağlanmış onlarca insan ite kaka tkış tıkış gemiye bindiriliyor.
İşte böyle bir köle sevkiyat kapsı. Bugün buraya temsilen anıt yapılmış.
Kölelik, 16. yüz yılından itibaren ilk olarak Portekizler tarafından endüstriyel olarak başlatılmıştır. Köle işinde büyük paralar olduğunu fark eden Hollandalılar sonraları burayı ele geçirmiş ve köle ticaretini kontrol altına almışlar. Köleler, buranın yerli halkı ve kabile şefleri tarafından köylerinden zorla toplanıp köle ticareti yapan ülkelere satılıyordu. Yani buranın insanları, mücadele edecekleri yerde en büyük ihaneti yapmış, kendi soydaşını para için satmış. Geçmişte köle toplama merkezi olan bugün müze haline getirilmiş Quidah şehir müzesindeyiz. Kölelerin, insanlık dışı şartlarda toplandığı, yeterli sayıya ulaşınca sevkiyatın başladığı alan, döneme ait belge resim ve objeler. İşte insan böyle bir mahluk, para için yapmayacağı şey yok anasını bile satar! bugüne bakarsak durum formasyon değiştirerek daha da kötü bir hal almış vaziyette.
Geçmişte köle ticaretinden büyük paralar kazanmış soylu! bir zengin tarafından yaptırılarak bağışlanan art müzesine gidiyor. Beklenmeyecek kadar güzel ve özgün eserler.
Bütün din ve inançlar gibi Wodoo inancı da bölgeye göre, şartlara göre çok farklı davranışları olan bir inanç sekli. Piton Tapınağına gidiyoruz, kral cinsi yaklaşık 1.5 metre boyunda yılanların kutsal olduğu ve onlara tapınıldığı mabet. Bu tarikat üyelerinin üç aylık iken bıçak ile yanaklarına ikişer, alnına bir kesik işaret yapılıyor. Bu işaretler sayesinde birbirlerini tanıyorlar, açık kimlik gibi. Burası piton yılanlarına tapılan yer. Yılanları belli dönemlerde bahçeye salınıyor cevrede yakaladıkları fare gibi hayvanlar ile besleniyorlar. Yedi yılda bir büyük tören yapılıyor ve yılanlara büyük bir hayvan kurban ediliyor ve onlara ikram ediliyor.
Geldik en önemli yere, fetiş markete. Şehrin en yoksul bölgesinde son derece kötü şartlarda bir yer. Her şey satılıyor. Sonunda aradığınız yere geldik. Tütsülenmiş, kurutulmuş, parçalanmış her türlü hayvanın kolu, bacağı, kafası, derileri, iç organları kanı gibi şeyler. İnanca göre bunlar ile yapmak istediğinize bağlı olarak büyü yapabilirsiniz. Bunların elinde sağlam büyü yapanların adresi de vardır herhalde. Aklınızda olsun, sevdiğiniz! birisi için ihtiyaç olursa. Son derece kötü kokan bir yer.. İnsan burada kendini rahat hissetmiyor doğrusu, şaka gibi bir yer
Burası Afrika, yaşamadan görmeden anlamak zor. Yaşanan coğrafyaya göre şartların şekillendiği, doğanın insafsız olduğu zor ve kötü şartlarda yaşam savaşını kazanabilenlerin yaşadığı topraklar.
Doğduğun yer kaderindir, yaşam kurallarını doğa belirler…
Din ve inançlar çaresizliğin çaresidir..
Buralarda kadınların gözünden çaresizliğin getirdiği isyan ve haykırışlarını, çığlıklarını okuyabilirsiniz. Doğumdan itibaren başlayan bitmeyen acılar ile birlikte yaşam kavgasında ancak sağlıklı doğumdan sonra büyük kahramanlık gösterebilenler hayatta kalabiliyor.
Benin’de nüfusun %30’u yoksulluk sınırının altında yani her gece aç yatıyor anlamında, sıtma. Kolera, AIDS, Solumun yolu hastalıkları ve ishal çok yaygın, kız çocuklarının sünneti birçok bölgeler de halen yapılıyor, doğan çocuk özürlü veya doğum sırasında anne ölmüşse, bu çocuklar toplumdan dışlanır, Çocukların %45’I çalışmak zorunda, genç yaşta eğitimli bir kızları bulmak zordur, çocukların çoğu 16 yaşından önce evlenir, %45 nüfusa kayıtlı değildir, evlerde veya tarımda çalıştırılmak veya seks ticaretinde kullanılmak için çocuk ticaretinin çok olduğu yer.
Dünya nüfusunun yarısı, açlık sınırında yaşıyor, 1.2 milyon insan açlık sınırının altında ,900 bin kişi de her gece ve aç yatıyor yani açlıktan ölüm sürecinde
Kabile hayatında evlenmeler genelde ailelerin onayı ile oluyor. Kız ailesi başlık parası istiyor, ödeme şekli para, hayvan veya hizmet karşılığı olabiliyor. Paran yoksa pazarlık sonunda anlaşılan süre kadar örneğin beş yıl adamın tarlasında çalışıyorsun veya ev islerinde yardımcı oluyor hizmet veriyorsun.
Bu gezide batı Afrika da birbirinden çok farklı karakterde kabileler ziyaret ettik. Hepsi temel de yaşanan yere göre şekillenmiş wodoo inancının bir parçası. Bu inanç ve geleneksel davranışlar yazılı bir belgeye dayanmadığı için zaman içinde şartlara göre değişmeye devam ediyor. Bu değişimin yönü pek belli değil gibi..
Yüzölçümü 112.600 km² olan Benin’in nüfusu 10 milyon olduğu tahmin ediliyor. Resmi lisan Fransızca ve bölgelere göre yerel lisan kullanılmakta, ortalama ömrün 50 yıl olduğu ülkede kişi başı gelir 1.100 USD civarındadır. Benin ekonomisi tarım ve hayvancılık üzerinedir. En önemli ürünler, kaju, pamuk, kahve, hurma, yer fıstığı gibi ürünler, sahil kısımlarda ise geleneksel balıkçılık yapılmaktadır.. Sanayi konusunda fazla bir gelişme yoktur. Turizm sektörünün güçlenmesi için yatırımlar yapılmaktadır.
Anlamakta bile zorlandığımız kültürleri, adetleri gelenek görenekleri olan yerler. Yaşam şartları, ekonomisi baştan sona her şeyi ile zor yerler. Afrika da Afrikalı olarak gibi yaşamaya mahkum olmak, Tanrının adaleti böyle bir şey olmamalı bence.
Afrika ülkelerinin büyük çoğunluğunun yoksul olması, bu ülkeleri yıllarca batılı ülkeler tarafından sömürülmesinin sonucudur. Bugün, buralar gözden çıkardığı, görmezden çıkardığı yerler.
Sevgilerimle
Hayrettin Kağnıcı
Mart 2019