Atatürk gibi düşünmek
“ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEK”
Yılbaşı öncesi gerçekten çok içten duygular ile “yeni yıl, memleketimiz ve birliğimiz için hayırlı uğurlu olsun” temennisinde bulunduk. Ama daha ilk saatlerde gördük ki bu, dileklerle, dualarla pek olmuyor galiba. Oyunun adını, senaristleri, oyuncuları anlayıp kişilere göre dua etmek mi gerekir?
Nedir oyun; Aslında yeni değil, çok yerde sergilendi.
Yıl, 1990 Yugoslavya’nın dağılması; Başbakan Josip Broz, yani bilinen adı Tito. Farklı din ve etnik gruplardan oluşan Yugoslavya, Tito döneminde Avrupa’nın en güçlü 2. ordusuna sahip, savunma sanayiinde oldukça ileri, otomotiv, tarım ve diğer konularda gelişmiş yapısı olan bir ülke. 1980 yılında Tito’nun ölümünden sonra, Vatikan, Almanya ve Avusturya’nın ortak kışkırtmaları ile bağımsızlık mücadelesine giren etnik gruplardan Hırvatlar, Hırvatistan olarak bağımsızlık ilan etmiş ve bu ülkeler tarafından anında tanınmış. Ardından aynı ülkelerin destekleri ile diğer etnik grupların da bağımsızlık mücadelesi başlamış. Sonuç, bugün Yugoslavya diye bilinen ülkenin yerinde altı farklı ülke ve iki özerk bölge bulunuyor. Yani, Avrupa’yı gelecekte potansiyel olarak zorlayacak olan Yugoslavya’nın yerinde bugün fazla esamesi okunmayan, hiçbir gücü ve ekonomik değeri olmayan yeni ülkeler var. Ne oldu, çok mu başarı, parçalanıp bu halde olmak? On binlerce ölen/öldürülen insanlar da ayrı…
Yıl 1991 Rusya’nın dağılması; Sovyetler Birliği içindeki sınırları belli özerk statüde olan farklı etnik gruplar, dışarıdan desteklenmiş bağımsızlık eylemlerini şiddetlendirir. 1991 yılında başkan Mihail Gorbaçov’un yönetimden ayrılmasından sonra doğan boşlukta her grup bağımsızlığını ilan etmiş, ayrı devlet olmuş ve hemen batı ülkeleri de bunların hepsinin bağımsızlığını tanımıştır. Bugüne bakalım, Özbekistan, Kırgızistan, Tataristan, Türkmenistan ve diğer eski Sovyet sınırları içindeki bağımsız olan ülkeler, hangisinin ne kadar gücü var? Haritada arasanız bulamazsınız. Bütün iken daha güçlü olanlar bugün hem ekonomi hem de sanayi alanında para etmiyor. Dünyanın dengesi olan, yarısını kontrol eden Sovyetler Birliği’nin de bugün Rusya olarak eski gücünden eser yok. Bilin bakalım kime yaradı bu bölünme? Çok zor soru değil mi?
Yıl 1990 Doğu-Batı Almanya birleşmesi; İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyet kontrolünde olan topraklarda kurulan ve 1954’te bağımsızlığını ilan eden Doğu Almanya, 1990 yılında Batı Almanya ile birleşmiş, bu bütünleşme sonucu Almanya, Avrupa’nın en büyük, en güçlü ülkesi olmuştur. Almanya adına yanlış mı olmuş? Unutmayalım, 1952 yılında itibaren ABD her iki Almanya’nın birleşmesine karşı çıkmış, bunu engellemek için elinden geleni yapmıştır. Neden, çünkü ayrı olsun, küçük olsun, güçlenmesin… Hep aynı hikaye..
1980 yılında İran-Irak savaşı ile başlayıp sekiz yıl sonra galibi belli olmadan sonlanan Orta Doğu projesi. Ülkelerinde daha özgür ve bağımsız olma gazı verip karşıdan gülerek kıçını kaşıyan emperyal o.. çocuklarının projeleri. Bugün Arap ülkelerinin çoğu dağılmış, sanayileri, ekonomileri bitmiş, özgürlük ve bağımsızlık diye daha fazla kucaklanmış, kimliklerini yitirmiş, can derdine düşmüş insanlardan oluşuyor.
Bir avuç yem için, vatanını, namusunu satan, sonra başına gelecekleri düşünmeyen kıt akıllı, şereften yoksun, haysiyetsiz yöneticiler.
Ülkelerin siyasi tarihlerine baktığımız zaman, bütünü korumak, parçalanmamak adına en derin istiklal savaşını veren birkaç ülkeden biridir Türkiye. Bıçak sırtında mücadele verip parçalanmamak… Nasıl olmuş? Vazgeçilmez hedef koyarak. Lider kim, Atatürk. Bilerek ifade ediyorum ki, Türkiye Atatürk’ü en az tanıyan ülkelerden biridir. Yabancı kaynaklardan öğrenmek lazım. ABD’li Prof. Arnold Ludwing, 1900 ile 2000 yılları arasında yaşamış 2000 lider arasından 3377 devlet adamı tespit etmiş, 200 farklı kriter üzerinden puanlama yaparak 18 yılda tamamladığı çalışmayı “King Of The Mountain” adlı kitabında yayınlamış. Sonuç, son yüzyılın en büyük tek lideri Atatürk. Lütfen detaylarını okuyun internetten…
T.C. arşivlerinde Atatürk’ün üzerine notlar aldığı 3977 adet kitabı vardır. Bunlara makaleler, okuyup beğenmedikleri, arşivlere düşmeyenler dahil değil. Hadi bakalım hesaplayın, günde bir kitap okusanız ne kadar zamanda okursunuz? 11 yıl; son bir yılda kaç kitap okudunuz? İtiraf edin, çekinmeyin… 57 yıl yaşamış birisinden bahsediyoruz. Çanakkale Savaşı’nın her detayını ve verilen kararlardaki dehayı anlamaya çalışalım… Savaşın son zamanları, İngiliz komutasındaki Anzaklar, kazdıkları siperlerde Türklere karşı son darbeyi vurmak üzere iken, yorgun, bitkin, doğru dürüst silah ve cephanesi olmayan orduya ince ve kıvrak bir manevra ile düşmanın üzerine hücum emri verip “Size ölmeyi emrediyorum, savaşmayı değil” komutunda yatan keskin zekâ sonucu düşman askerlerinin paniklemesi ve kazanılan büyük zafer. İngiliz komutanın kendi Parlamentosunda “Son yüzyılda bir dâhi geldi, O da Türk’tü” diye yaptığı savunma. Yalova’daki köşkünü dalları ile zorlayan ağacın kesilmesine karşı çıkıp, demir yolları şirketinden de gelen mühendislerin bile “Ya ağacı keselim ya da köşkü yıkalım” yorumuna, elle çizdiği projeyi uygulatıp, koca köşkü 4.80 metre yürütebilen akıl… Ankara Söğütözü’nün hikayesi, Ankara yakınlarında yapılan arkeolojik çalışmalardaki Alman arkeolog ile yaptığı tartışma, kazının yanlış yerden başladığı şeklindeki uyarısı ve sonucunda haklı olduğu… Bunların hepsini doğru okuyup o derin felsefeyi anlamak lazım. “Zafer göklerdedir” sözleri ile ne anlatmaya çalışmış? Türkiye 1936 yılında Atatürk’ün talimatı ile kendi uçaklarını imal etmeye başlamış, Hollanda ve İspanya’ya satış bile yapmış, Atatürk öldükten sonra Amerikan yardımına güvenen eblek abiler uçak fabrikasını kapatmışlar. Kapanmasaydı bugün nasıl bir sanayi olurdu? Böyle binlerce örnek olacak, öğreti olacak, ders alınacak olaylar. Öyle Atatürk’ün fotoğraflarını, “Onuncu Yıl Nutku”nu Facebook’ta paylaşmakla Atatürkçü olunmuyor.
Dedik ya başında, Atatürk’ü tanımıyoruz, felsefesini anlamıyoruz, öğrenmiyoruz diye. Norveç’te, herhangi bir şeyi yapamıyorsanız, olmuyor gibiyse;
“Atatürk gibi düşün yaparsın.”
deyişi vardır. Atatürk gibi düşün…
Amacım burada Atatürk’ü anlatmak değil, ayrıca haddim de değil. Atatürk ile ilgili kitapları kişisel gelişim için, daha fazla vizyon sahibi olmak için, farklı bakış açısı için, ülkemizin siyasi tarihini doğru öğrenmek için okumak lazım.
2017 başında Milli Eğitim Bakanlığı orta öğrenim ders kitaplarından Atatürk hakkında birçok bilgiyi kaldırmıştır. Hadi bakalım, öğrenmekten korkuyoruz, öğrenilmesinden korkuyoruz, bilgiden korkuyoruz. Hedef, cehaletin karanlığına doğru…
Ülkemizin yaşadığı sıkıntılı ortam, geldiğimiz nokta hiçbir zaman çözümsüz değil. Bezginliği, yılgınlığı, karamsarlığı bırakıp, Atatürk gibi düşünmeye çalışalım, çıkarız bu zorun içinden.
Ne demiş Napolyon Bonapart;
“İmkânsız, sersemlerin uydurduğu bir kelimedir.”
1980 yılında Körfez Savaşı ile başlayan Büyük Orta Doğu Projesi. Hedef, bölge ülkelerini içerden parçalamak. Ne dediler, Arap Baharı, sonuç paramparça, un ufak olmuş devletler… Bugün neredeyse bütün Arap ve Orta Doğu ülkeleri bitik vaziyette. Kimse de ulan bu nasıl bahar anamızın ebesine kar yağdı, diye görmüyor. Parçalanmayan en son İran ve Türkiye kaldı bölgede, aynı oyun, aynı senarist, aynı oyuncular.
Ne demiş Winston Churchill;
“Türkleri savaşarak, asker ve silah kullanarak asla yenemezsiniz. Türklerin sadece din adamlarını ele geçirin, onları kullanın, onlar zaten devleti yıkarlar.”
Adam işin şifresini yıllar önce vermiş. Bütün Orta Doğu’da, nedeni mezhep çatışmaları olan savaşlar… Konu, benim mezhebim seninkinden iyi. Allah aşkına gördüğünüz herkese sorun, Sünni ile Şii mezhebi arasındaki uzlaşılmaz, anlaşılmaz fark nedir? 1500 yıl önceki halifelik savaşı. Okuyun, anlayan anlatsın. Anlaşılmaz bir sebep yüzünden her gün binlerce insan ölüyor. İşte gelişmiş okumama kültürü.
“Uzun ve çok konuşanlar, daima başkasının lafını kesenler, en az öğrenmeye açık olanlardır.”
Öğrenmekten korkan milletiz vesselam… Aslında fazla öğrenecek bir şey de yok! Ülkenin büyük çoğunluğu dağarcığındaki 200 kelime ile derdini anlatmaya, hayatını yaşamaya çalışanlar. O da doğal olarak 2000 kelime ile yaşayanla çok uyuşamıyor. Son zamanlarda temel bilgi ve öğrenme kaynağımız Facebook. Gayet de yeterli! Aynı kaynaktan beslenir olduk. Sorun da bu. Dikkat edin, her olayın arkasından internette ve özellikte Facebook’ta resimli haberler dolaşır. Bu, dinci kesimden iseniz din elden gidiyor, aydın kesimden iseniz yobazlar herkesi öldürüyor mesajları veren haberler. Bizler de en felaket haber benim haberim, diye hemen paylaşım yapıyoruz. İnanın, cübbeli, sarıklı, dökme sakallı ajan pezevenklerin videoları, hepsi aynı kaynaktan üretilen, kurgulanan haberler. Bizler de onların tuzaklarına düşüp projelerine alet oluyoruz bu tip haberleri yaymakla. Çıkarları için memleketi satan şerefsizler. Biraz moral veren güzel haberleri de paylaşmak lazım.
Ne demiş Charles Darwin;
“Bilim ve sanat bir kuşun kanatları gibidir, iki kanadı kullanan toplumlar uçar, özgür ve bağımsız olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olurlar. Tavuk toplum, önüne konan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.”
Bu vatan haini şerefsizlerin geçmişlerine sadece internetten bile baksanız ne mal olduklarını, kime hizmet ettiklerini tahmin edersiniz. Nedir hedef, ülke içinde bölünmeyi, parçalanmayı keskinleştirmek. Nasıl; her şeyin içine din sokmak, etnik gruplar arasında organize olup bağımsızlık başlığında ayrışmayı körüklemek. Nasıl yapalım bu işi; terör olayları yaratarak toplumu baskı altında tutmak, bezdirmek, yıldırmak, korku salmak, evden dışarı çıkmamak, bu memleket yaşanmaz, güvenli değil diye ülkeyi terk etmek. Hah işte, yapılmak istenen de bu, karamsarlığı hâkim kılmak. Doğruluğundan emin olmadığımız haberleri yayarak, cübbeli, sarıklı ajan provokatörlerin videolarını paylaşarak onların istediği şeyi yapıyoruz. İstedikleri de bu haberlerin çoğalarak yayılması ve baskın karamsarlık.
Arkadaşlar, yapmayalım, karşı oyun ile cevap verelim. Atatürk gibi farklı düşünelim, doğruluğundan çok emin olmadığımız haberlerin yayılmasına yataklık etmeyelim. Biraz sanat, bilim haberlerini paylaşalım, güzellikleri paylaşalım. Verilecek mücadelemiz var, moralimiz yerinde dik ve kuvvetli olalım. Sevgi tohumlarını yayalım. Birbirimize güç verelim, moral verelim.
Suriye ve üzerinden yazılan senaryo açık, sınırda belli bölgeye Kürt gruplarını yığmak, konu olgunlaşınca, referandum yapıp bağımsızlık ilan etmek ve Kürt devleti kurmak. İşte bu yeni devleti hemen tanıyanlar ana organizatör yani parçalanmanın temelini hazırlayan şerefsiz devletler olacaktır. Sonra, yeni devletin çevreye karşı güvenliğini sağlamak adına garantör olarak bu devletleri davet edip o bölgeye resmi olarak yerleşmesini sağlamak. En sonunda da çevreye doğru genişleme politikası ve bitmeyen savaş ve ülkeleri parçalayıp güçsüz bırakmak, soymak, un ufak hale getirmek. 40 yıl oldu, Kıbrıs’ı bizden başka tanıyan olmadı, neden, çünkü, şimdilik ekmek yok orada. Bunları nereden mi biliyorum? Yukarıda anlattık ya, Yugoslavya, Rusya, Almanya, Güney Amerika’da birçok ülke, Orta Doğu ülkelerinin tamamı, dünyanın her yerinde hep aynı oyun. Senaryo değiştirmeye bile gerek yok. Oyun tuttu. Son 50 yılda bağımsız olmak için ayrılıp gelişme kaydeden ülke var mı? Araştırın lütfen. Oysa birleşip güçlenen, başta Almanya var.
Sonuç;
Kürt, Çerkez, Abhaz, Laz, Süryani, Ermeni; Yahudi, Rum, Roman, Pomak, Gürcü, Zaza, Boşnak, Müslüman, Hristiyan, Musevi, Yezidi, Dürzi, Budist, Hindu, Şamanist, Zerdüşt, inanan, inanmayan… Hepimiz aynı apartmanda oturuyoruz. Kimisi bağnaz, kimisi aydın, kimisi asi yobaz, kavgacı, kurnaz, hepimiz ev sahibiyiz. Kim gidecek, kim taşınacak evinden? Kimse gitmesin, biz geçmişteki gibi aynı apartmanda beraber yaşayalım, birlik olalım. Anlaşamadığımız konularda hoşgörülü olup ortak çıkarda buluşalım, apartmanımız bakımlı, düzenli ise huzurumuz olur, kavga etmek isteyenleri diğerleri barıştırıcı olsun, birbirimize yardımcı olalım. Parçalama senaryosu yazanlara inat, Atatürk gibi farklı düşünelim, birlik olup oyunlarını bozalım, kuvvetli olalım. Bölünmenin kime faydası olmuş? Bu ülkede yetişip sıkılıp gitmek isteyen, kendini misafir gören arkadaşlara gidecekleri yeni yerlerinde hayırlı gelecekler dileriz. Biz burada ev sahibiyiz, kiracı değiliz, yerimize sahip çıkacağız. Zor günlerden sonra bir gün dönmek isterlerse kapımız açık, bekleriz.
Öneri;
Bütün etnik ve din gruplarından kanaat önderi kişiler ortak platformda beraber olup birlik mesajları veren toplantılar yapsalar yığınlar peşinden gelir. Bunun ilk kıvılcımını da bu önderlerden biri yakabilir, o da kahraman olur. Çok inanıyorum ki milyonlar katılımcı olur ve yeniden tarih yazarız. Bozarız pezevenklerin, puştların oyununu… Parçalanmadan birlik oluruz, güçlü oluruz…
Atatürk gibi düşünelim, yaparız. Atatürk gibi düşünelim… Atatürk gibi…
Sevgilerimle
Hayrettin Kağnıcı
Ocak 2017